1 Mayıs 2024 Çarşamba / 23 Sevval 1445

Necip Fazıl, müfredata ve ders kitaplarına nasıl girdi?

Geçmişte Necip Fazıl'ın şair olarak lisede okutulmaması, adının ders kitaplarında geçmemesi içimde bir ukde olarak kaldı. Orhan Veli ve arkadaşları vardı ders kitabımızda fakat o yoktu. Neden? Necip Fazıl'ın eserlerini özellikle Vahideddin'i, Sultan Abdülhamid'i ve Müdafaalarım'ı okuyunca anladım sebebini. Üstad'ı hayatta iken göremedik fakat onun ders kitaplarına girmesine vesile olduğum için bahtiyarım ve ona olan borcumuzu birazcık ödediğimi düşünüyorum.

KÂMİL YEŞİL2 Aralık 2022 Cuma 15:33 - Güncelleme:
Necip Fazıl, müfredata ve ders kitaplarına nasıl girdi?

Bir İmam Hatip talebesi olarak Necip Fazıl'ı seyyar kitapçı tavsiye etti. Nerede okuduğumu öğrenince bunu oku dedi ve 'Son Devrin Din Mazlumları'nı verdi. Kitabın kapağında darağacı ve kement vardı. Yakın tarih anlayışımı bu eser belirledi. Köy muhtarımızda Çile'yi görünceye kadar onun şair olduğunu bilmiyordum. Çile'yi ödünç aldım, okudum. Üstad'ın vasiyeti de vardı kitapta ve ruhu için kelime-i tevhid hediye edilmesini istiyordu. Kitabı teslim ederken ruhuna hediye etmek için kelime-i tevhid getirmeye başladığımı söyledim. Muhtar Hafız ağabey "Daha yaşıyor, öldükten sonra yaparsın" dedi. (Yıl 1978).

Lisede Necip Fazıl'ı edebiyat kitabında rastladım ama konu olarak değil. İkinci el aldığım ders kitabının boş sayfasında "Su iner yokuşlardan hep basamak basamak/Benimse alın yazım yokuşlarda susamak NFK" yazıyordu. Çile'yi dikkatli okumamışım demek. MTTB'ye gidip gelmeye başlayınca taşlar yerine oturdu. Necip Fazıl kimdi öğrendik, okumaya başladık. 79 ve 80'de (darbeden önce) iki kez MTTB toplantıları için İstanbul'a geldim. Üstad Necip Fazıl'ı ziyaret edebilirdik, nasip olmadı. Bu konuyu " Üstad Necip Fazıl ile nasıl görüşemedik " diye yazmak gerek. 83 Mayıs'ında, liseden mezun olduğumuz sene vefat etti.

Necip Fazıl'ın şair olarak lisede okutulmaması, adının ders kitaplarında geçmemesi içimde bir ukde olarak kaldı. Orhan Veli ve arkadaşları vardı ders kitabımızda fakat o yoktu. Neden? Necip Fazıl'ın eserlerini özellikle Vahideddin'i, Sultan Abdülhamid'i ve Müdafaalarım'ı okuyunca anladım sebebini. Yine de böyle eserler onun şairliğine gölge etmemeli idi. Fakültede, asistan hocamız iki ders saatinde Necip Fazıl'ı anlatmak için çırpındığında, biz eserlerini, Mavera ve Türk Edebiyatı dergisi özel sayılarını çoktan okumuştuk. Fakültede de Necip Fazıl'ın şiirleri, şairliği, edebiyatımızdaki yeri konusunda da yeterli bir zaman ayrılmadı. (83-87)

Öğretmenlik yıllarımda ders kitaplarının bazılarında Serbest Okuma Parçası olarak Kaldırımlar'a yer verdikleri için, zümre öğretmenler olarak o kitabı tercih ettik.(1990). Lise öğrenicilerime Sakarya Türküsü, Kaldırımlar, Bu Yağmur, Otel Odaları şiirlerini okuttuğum, ezberlemeyi teşvik ettiğim gibi Yunus Emre Tiyatrosu'nu da temsil ettik. Benzer etkinlikleri başka öğretmenler yapsalar da bu tasarruf "müfredat dışı" idi.

2002 AK Parti iktidarından sonra müfredatta köklü değişiklikler oldu. Müfredat yapımında Özel İhtisas Komisyonu Üyesi olarak görev aldım. (2003-2004). Komisyon başkanımız ve diğer arkadaşlarla aldığımız karar şu idi. "Edebiyata ideolojik yaklaşmayacağız. Türk edebiyatına (şiir, hikaye, roman, tiyatro ve diğer türlerde yetkin eserler vermiş, verdiği eserlerle dilimize, kültürümüze, Türkçemize, duygu ve düşünce dünyamıza hizmet etmiş, temsil gücü olan bütün önemli yazar ve şairleri müfredata alacağız."

Bu kararı uygulamaya koymak için çok sayıda çalıştay yapıldı. Akademisyenler, kültür adamları, ders kitabı yazarları, yayın evleri, eleştirmenler, öğretmenler, veliler ve öğrencilerden müteşekkil çalışma grupları kuruldu. Tartışıldı, kararlar raporlara bağlandı ve Türk Edebiyatı'nın 1980 sonrası döneme kadar getirilmesi kararlaştırıldı. Öğretmenler ve öğrenciler böylece 'ders dışı müfredat' olarak takip ettikleri yazarların, şairlerin eserlerini müfredat gereği okumaya başladı. 2005'ten beri bu müfredat yürürlüktedir.

Çalıştaylarda hiç kimse Necip Fazıl'ın şairliği aleyhine tek bir kelime söylemedi. Müfredata mutlaka girmesi konusunda herkes hemfikirdi. Bütün raporlar bunu gösteriyordu. Ancak onun hangi edebî akımla (poetik düşünce) takdim edilmesi hususu açık değildi. Necip Fazıl üzerinde yüksek lisans, doktora çalışması yapan, müstakil eser yazan eleştirmenler çok farklı yerlerden bakıyor ve her biri kendince haklı görünüyordu. Bu konuda en önemli kaynağımız Çile'deki "Şiirlerim ve Şairliğim" ile "İdeolacya Örgüsü"nde yer alan sanat telakkisi ve Orhan Okay'ın "Poetika Dersleri" oldu. Akademya, Orhan Okay'ın bu konudaki yetkinliği üzerinde yeni bir söz eklemedi, ekleyemedi. Böylece Necip Fazıl "Cumhuriyet Döneminde, Saf Şiir Anlayışını Sürdüren Şairler" ünitesinde yer aldı. (Diğer şairler Tanpınar, Âsaf Halet Çelebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Behçet Necatigil)

Hangi temayı ele almış olursa olsun Cumhuriyet dönemi saf şiirin en kuvvetli temsilcisi Necip Fazıl'dır. Ses ve musiki onun şiirlerinde kaynaşmıştır. Şiirleri musiki gibi değil, bizatihi musikidir. Çile'nin ilk adının "Senfonya" olduğunu ve kasete okuduğu şiirleri 9. Senfoni eşliğinde okuduğunu biliyoruz. Onun şiirlerinde hece vezni şehirleşmiştir ve yokmuş gibi vardır. Necip Fazıl, artık müfredat gereği 12. sınıflarda Kaldırımlar, Çile, Sakarya Türküsü, Bu Yağmur, Takvimdeki Deniz, Beklenen, Bekleyen, Anneciğim gibi çok sayıda örneklerinden hareketle; fikrî derinliği, metafizik/mistik duyarlığı, coşkun ifadesi ve kristalize olmuş Türkçesine dair değerlendirmelerle okutulmaktadır. Biyografisinde edebiyatın hemen bütün türlerinde verdiği eserlerinden söz edilmekte ve "Cumhuriyet Dönemi Göstermeye Bağlı Metinler/Tiyatro" ünitesinde ayrıca tiyatroları da işlenmektedir. Üstad'ı hayatta iken göremedik fakat onun ders kitaplarına girmesine vesile olduğum için bahtiyarım ve ona olan borcumuzu birazcık ödediğimi düşünüyorum.

Üstad hayatta olsaydı elbette bunları yeterli görmeyecekti. MEB, Necip Fazıl'ı bir şair, bir tiyatro yazarı olarak öğretmenlerin ve öğrencilerin huzuruna getirmiştir. Bundan sonrası öğretmenlerin ufkuna, duyarlığına ve öğrencilerin okuma-anlama merakına aittir.

'NECİP FAZIL'IN TV'DE NE İŞİ VAR, HER TARAFI İRTİCA O ADAMIN'!

Necip Fazıl'ın müfredata ve ders kitaplarına girmesinin önemini bir olayla anlatmak isterim. TRT Genel Müdürü İsmail Cem, TV için Tük Edebiyatı uyarlamaları projesine "Bir Adam Yaratmak" tiyatrosunu alacağını söyleyince CHP'li Bakan: "Necip Fazıl'ın TV'de ne işi var, her tarafı irtica o adamın." diye karşı çıkar. İsmail Cem, savunma babında "Efendim, bu eserde dinden bahis yok, eser Bir Adam Yaratmak, bir insanın bunalımlarını, ölüm korkusunu filan işliyor" deyine CHP'li Bakan şöyle der: "Ne olursa olsun, Necip Fazıl'ın adı bile irticadır." Bu cümlede "irtica"nın İslam karşılığında kullanıldığından hareketle söylüyoruz ki Üstad'ın İslam davası için yaptıkları; şairliği başta olmak üzere, onun topyekûn sanatkârlığının üstünde ve ötesindedir. Bu da onun için önemli bir şahitliktir.