11 Mayıs 2024 Cumartesi / 4 Zilkade 1445

Nuri Pakdil: Edebiyat duruş ve devrim

Geçen hafta Cuma günü vefat eden yazar ve düşünür Nuri Pakdil bütün bir hayatını Edebiyat Eylemi’ne adamış, çağını, inancını, kavgasını edebiyat üzerinden yorumlamış, kaotik dünyanın dilinin ancak edebiyatın diliyle çözüleceğine inanmış bir yazardı. Yazıya bir ibadet olarak bakmış, yazmanın coşkusunu her satırında hissettirmiş Pakdil’i ve mücadelesini, Necip Tosun, Star okurları için değerlendirdi.

22 Ekim 2019 Salı 07:00 - Güncelleme:
Nuri Pakdil: Edebiyat duruş ve devrim

Nuri Pakdil, insan ruhuna giden tüm yolların edebiyattan geçtiğine; bir halkı olumlu ya da olumsuz yönde oluşturan gücün o halkın edebiyatı olduğuna inanır. Ona göre, sanata, edebiyata yakın olmakla ve sanatı, edebiyatı savunmakla insanı tuttuğumuzu, insanı savunduğumuzu ortaya koyabiliriz. Bu nedenle insana yakınlaşabilmek, insan sıcaklığını duyumsayabilmek sanatla, edebiyatla olur. İnsanı savunma gereğinden dolayı, “sanatı, edebiyatı savunmak zorundayız” der. Pakdil tüm bu düşüncelerini hayatına yansıtmış bir edebiyat adamı olarak kırkı aşan eseriyle ve tam bir adanmışlıkla zengin, derinlikli bir edebiyat, sanat, kültür evreni yaratmıştır. 

DERGİCİLİĞİ

Nuri Pakdil’in düşünce, sanat ve edebiyat algısını; dergiciliği, denemeciliği/günlükleri, tavır adamı/duruşu ve oyun yazarlığı özellikleriyle tanımlamak, açıklamak mümkündür. Nuri Pakdil dendiğinde ilk akla gelen özelliği çok iyi bir dergi yönetmeni olmasıdır. Pakdil’in on altı yıl boyunca çıkardığı Edebiyat, o döneme göre çığır açıcı, sıra dışı, evrensel bir dergidir. Edebiyat tam bir kadro dergisi olmuş, bir okul işlevi görürken,  yazarları, büyük bir bağlılık ve ısrarla sadece Edebiyat dergisi çevresinde yer almış ve burada şiirler, öyküler, denemeler ve çeviriler yayınlamışlardır. Nuri Pakdil Edebiyat dergisini hiçbir zaman salt bir dergi olarak düşünmemiş, karşı anamalcı, karşı sömürgeci bir eylem, bir tavır, bir birliktelik olarak görmüştür. Pakdil’e göre, Edebiyat dergisiyle bütünleşmek bir varoluş sorunudur. Gelip geçici bir yer değil, yola çıkmak, sorumluluk üstlenmek, eylem yüküyle hareket etmek demektir. 

DEVRİMCİ TUTUM

Nuri Pakdil’i tanımlayan ikinci özelliği denemeciliğidir. Deneme, Nuri Pakdil’in, oyunları yanında en çok önemsediği ve ürün verdiği türdür. Biat, Bir Yazarın Notları, Bağlanma, Batı Notları onun oldukça başarılı deneme örnekleridir. Nuri Pakdil’in üçüncü özelliği ise bir tavır adamı oluşudur. Devrimci tutumu, öfkesi, yazdıkları hayatının her anına yansımış, insani ilişkilerini belirlemiş bu nedenle de bir tavır adamı olarak bilinmiştir. Yazdıklarını birebir hayatına uygulamış bu da zaman zaman kırılmalara, uzaklaşmalara giderek onun yalnızlaşmasına yol açmıştır. Bu tutum etrafında şehir efsaneleri oluşmasına neden olmuş, hatta bu özelliği yazarlığını, kitapları örten bir yaygınlığa ulaşmıştır.  

Sanat edebiyat ve düşünce yazılarında teorik bazda yabancılaşma sorununa eğilen Pakdil, oyunlarında da yabancılaşmış çağdaş insanın yaşadığı açmazı örnekler. Eserlerde bireyin yaşama imkânlarını gözetmeyen çağdaş ilkelerin, toplumsal dayatmaların, onu nasıl bir girdabın içine ittiği ve giderek de onu ezip yok ettiği ağırlıklı olarak işlenir.

KAVRAMLAR  

Nuri Pakdil düşüncelerini ifade ederken neredeyse aynı kelime ve kavramlara yaslanmıştır: Alın teri, sömürü, emek, önder, sorumluluk, özgürlük, Tanrı, uygarlık, Orta Doğu, Afrika, kirli mülkiyet, başkaldırı, kara siyasa... Öyle ki sadece bu sözcükleri ve anlam alanlarını izleyerek onun yazarlık serüveninde ne yapmak istediğini ortaya koymak mümkündür. Ama Pakdil’in düşünce dünyasını asıl açıklayacak anahtar sözcük “yabancılaşma”dır. O yabancılaşmayı, genel olarak fıtrattan kopuş, uygarlığa sırt dönüş, özel olarak da Batılılaşma olarak tanımlar. 

YERLİLEŞME

Nuri Pakdil’e göre Türk düşüncesi, sanatı, yabancı ulusların deneylerine değil, kendi ülkemizin, halkımızın tarihsel özelliklerine, birikimlerine dayanmalı, onun duyuş ve heyecanlarına tercüman olmalıdır. Batılılaşma çabalarının her alanda olduğu gibi, sanatımızı da bir açmaza sürüklediğini düşünen Pakdil, Türk halkını yaşatan ne varsa, (dil, gelenek, inanç, üretim ilişkileri) ona sahip çıkmanın doğru yol olduğunu savunmuştur. Özellikle din olgusunu, uygarlığımızın temel bir gerçeği olarak belirlemiş, din gerçeğini görmezlikten gelmenin Türk halkına ihanet etmek, ondan kopmak anlamına geldiğini temellendirmiştir. 

PAKDİL’İN POETİKASI

Nuri Pakdil, dergiciliği, denemeciliği ve oyun yazarlığı ile Türk sanat ve kültür dünyasına yeni bir dil, yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Öncü sanat algısıyla bir kuşağın yol göstericisi, deniz feneri olmuş, dünyayı, edebiyatı, çağı yorumlamış, özellikle yaşanılan kaotik ortama edebiyat ve inanç bilincinden nasıl bakılacağının düşünsel, sanatsal örneklerini vermiştir. Ortaya koyduğu yaklaşımla, insanın gözünü sadece şehrine, ülkesine değil, Avrupa’ya, Asya’ya, Afrika’ya, Orta Doğu’ya çevirmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Aynı çizgideki Necip Fazıl’ın sert sesi Sezai Karakoç’ta manevi ve sanatsal bir derinliğe, Nuri Pakdil’de ise eylem ve muhalif düşünceyle evrensel bir başkaldırıya dönüşmüştür.