29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Sırrı Er: Türkçe yabancı dilimiz olmasın!

Güzel ve etkili Türkçe üzerine kitaplar yazıp, dersler veren Sırrı Er: Üniversite sınavında okuduğu Türkçe metni anlayamayan nesiller yetiştirmek kimin işine yarar!

Star Sanat29 Kasım 2016 Salı 07:00 - Güncelleme:
Sırrı Er: Türkçe yabancı dilimiz olmasın!

İletişimin temel aracı dil. Güzel ve etkili bir konuşma ise sağlıklı letişimin olmazsa olmazı. Spiker, eğitimci ve yazar Sırrı Er, uzun süredir pek çok kurumda Türkçe üzerine dersler veriyor, kitaplar yazıyor. Hitabet sanatı, etkili ve güzel konuşma üzerine yayınlanmış altı kitabı var. Söz konusu yayınlar, pek çok üniversitede, eğitim merkezlerinde ders kitabı olarak okutuluyor.

Uzun zamadın Türkçe’nin doğru kullanımına ilişkin hassasiyetin kaybedildiğini söylüyor Sırrı Er. İletişim araçlarında, televizyonlarda yanlış Türkçe kullanımının giderek yaygınlaştığını dile getiriyor. ‘Doğru ve güzel konuşabilmek bir kültür göstergesidir’ diyen Sırrı Er ile güzel konuşma ve Türkçe üzerine söyleştik.

‘Diksiyonu bozuk’ olmak ya da güzel olmak, iş veya sosyal hayatta ne sağlar kişiye?

Konuşma yeteneği; Yaratıcının insanoğluna verdiği en büyük bir nimettir. İletişimin temel aracı olduğu gibi hayata güzellik ve anlam katar. Bu nedenle seçilen kelimelerin önemi büyüktür. Bir ressam fırçayı nasıl ustaca kullanır ve çizdiği resme bir anlam yüklerse; konuşmacı da kelimeleri usta bir sanatçı edasıyla, incelikle, seçerek kullanmalıdır. Güzel düşünce ve hisler uygun bir dille söylenmediğinde, kelimeler fikir dünyasında ifâde edilmek istenen asıl mânâyı cılız bırakabilir. 

SESİNİ DEĞİL SÖZÜNÜ YÜKSELT

Güzel konuşmanın sırrı nedir?

Güzel konuşmanın sırrı, dört kelimede gizlidir. “Söz, Ses, Süs ve His”  Bu dört önemli kelime, konuşmada bir binanın dört direği gibidir. Söylenen söz güzel bir ses tonuyla, edebî bir nezâket içinde ve duygu ile yoğrularak sunulduğunda muhâtabının gönlüne ulaşması hiç de zor olmaz. “Söz söylemeyi öğrenmek kılıç kullanmayı öğrenmekten zordur” demiş ünlü mütefekkir Ahmet İşbihi. 

Hazreti Mevlânâ: “Sesini değil sözünü yükselt” diye bizlere nasihatte bulunur. Söyleyiş biçimi doğru olmadığı takdirde, söylenmek istenen ne kadar doğru ve önemli olursa olsun, ziyân edilmiş kelimelerden ibâret kalırlar. 

Günümüzde durum nasıl?

Eski Millî Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik, “…çocuklarımıza Türkçe öğretemiyoruz” diyerek çok samimi, aynı zamanda da çok acı bir itirafta bulunmuştu. Doğru ve güzel konuşabilmek aynı zamanda bir kültür göstergesidir. Bugün maalesef at iziyle, it izi birbirine karışmış halde! Bugün, üniversite sınavlarında bile okuduğu Türkçe metni anlayamayan gençler var. İletişim çağında maalesef iletişimsizliği yaşıyoruz. Yazmayı ve konuşmayı unuttuk. 

Türk Dil Kurumunun çalışmaları nasıl?

Türk Dil Kurumu maalesef halktan kopuk. Türk Dil Kurumu görevlerini yeterince yerine getiremiyor, bedelini Türkçemiz ödüyor. Türkçemize yeni kelimeler kazandırılması, yabancı kelimelere karşılık bulunması konusunda öncü olması gereken, işin mutfağında olması gereken TDK maalesef bu öncülüğü yapamıyor.

Yabancı dil amaç değil araçtır

Ülkemizde özellikle 1980’den sonra görülen büyük yanlışlardan biri, yabancı dil öğretimi ile yabancı dille öğretimin birbirine karıştırılmasıdır. Günümüz dünyasında yabancı dilin ve yabancı dil öğrenmenin önemi elbette ki tartışılamaz. Her türlü ilişki, iletişim ve gelişme için yabancı dil elbette ki çok gerekli.  Ancak ülkemizde son zamanlarda düşülen önemli bir yanılgı, yabancı dilin araç değil amaç olarak görülmesidir. İşte bu sebeple, yabancı dille öğretim yapan okulların ve üniversitelerin sayısı hızla artmaktadır. Oysa yabancı dil amaç değil araçtır.

Argo tehlikesi

Çocuklar ve gençler Türkçeye duyarlı mı?

Çocukların ve gençlerin etkilendiği yayınlar, argo kelimelerin günlük konuşma diline girmesine yol açmış toplumda, argo ve küfürle konuşmanın doğal olduğu görüşünü yaygınlaştı. Radyolarda, Televizyonlarda Türkçe’nin “T” sini bilmeyen insanlar ahkâm kesiyor, çocuklarımıza kötü örnek oluyor. Bizler de narkozlanmış gibi bu insanları dinliyor ve seyrediyoruz. “Her koyun kendi bacağından asılır.” düşüncesini terk etmeliyiz artık.