5 Mayıs 2024 Pazar / 27 Sevval 1445

''Tuvalet terliği'' benzetmesine Akbaşoğlu'ndan tepki: Sayın Erdoğan'ın karşısına konulacak adaya hakarettir

24 TV Arafta Sorular programında Star Gazetesi Yazarı Esra Elönü'nün sorularını cevaplayan AK Parti Grup Başkanvekili Av. M. Emin Akbaşoğlu, ''Tuvalet terliği' demek hem seçmene hakaret hem de Sayın Erdoğan'ın karşısına konulacak adaya hakarettir. Sayın Kılıçdaroğlu'na bu benzetmeyi yapmış oluyorlar' ifadelerini kullandı.

3 Nisan 2023 Pazartesi 12:48 - Güncelleme:
''Tuvalet terliği'' benzetmesine Akbaşoğlu'ndan tepki: Sayın Erdoğan'ın karşısına konulacak adaya hakarettir

24 TV'nin her bölümü merakla beklenen programı Arafta Sorular'ın bu haftaki konuğu, AK Parti Grup Başkanvekili Av. M. Emin Akbaşoğlu oldu.

"'TUVALET TERLİĞİ' DEMEK HEM SEÇMENE HAKARET HEM DE SAYIN ERDOĞAN'IN KARŞISINA KONULACAK ADAYA HAKARETTİR"

Cehalet tabii apayrı bir başlık. Hakkı inkardır aslında en büyük cehalet. Gerçeği görmemektir. Hakikati inkardır. Gerçekliği örtmektir, kabullenmemektir cehalet. Yani cehaletin okumuşluğu veya okumamışlığı yoktur. Cehalet hakikaten hepimizin sarfı nazar etmesi gereken, imtina etmesi gereken en büyük açmaz, en büyük çıkmazdır. Bir kere bakınız önermeye baktığımızda tuvalet terliği. Yani Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan karşısına tuvalet terliği aday çıkartılsa ben ona oy veririm demeyi şöyle bir düşündüğümüzde bir tefekkür ettiğimizde ne denmiş oluyor? Bir kere bir bütün seçmenlere hakaret var burada. AK Partili veya AK Parti dışında. Bütün demokratik hakkını kullanacak olan seçmenlere. Bir zorlama var, icbar var, takdir edememe var. Hem seçmene hakaret hem de Sayın Erdoğan'ın karşısına konulacak adaya hakaret var. Yani Değersizleştirme ve İtibarsızlaştırma var. Tuvalet terliği derken Sayın Cumhurbaşkanımızın karşısına çıkartılan kişiye en büyük itibar suikasti var. Hiçbir değeri olmayan tuvalet terliği ancak tuvalette kullanılır. Başka bir yerde kullanılmaz. Bu noktada yani nasıl böyle bir cümle sarf edilir. Bu savruluş nereyedir? Biraz düşünmek lazım. Hani üstat Necip Fazıl diyor ya. Durun kalabalıklar. Bu cadde çıkmaz sokak. Haykırırsam kollarımı makas gibi açarak. Bir düşünmek lazım. Kim ne diyor, nereye yöneliyoruz? Kim bizi nereye sürüklüyor? Bu gidiş nereye? Bunu bir insan olarak hepimizin süzgeçten geçirmesi sorumluluğumuz dahilinde olan bir şey değil midir? Hepimiz bunu ferden ferda bu idrak içerisinde okumak, dinlemek, sorgulamak ve ona göre hareket etme sorumluluk duygusu içerisinde değil miyiz? Bu hepimiz için geçerli. Kendi nefsim başta olmak üzere. Hepimiz için ortak bir payda. Dolayısıyla yani tuvalet terliği olsa efendim onu destekleriz veya o kazanır sözü hem bütün seçmenimize hem Sayın Cumhurbaşkanımıza hem de tuvalet terliği yerine konacak ilgili kimse Sayın Kılıçdaroğlu'ysa Sayın Kılıçdaroğlu veya bir başka isim zikrediliyorsa ki şu anda Sayın Kılıçdaroğlu'nu Sayın Cumhurbaşkanımızın karşısına rakip olarak bu cümleyi dillendirenler koymuş vaziyetteler.

Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu'na bu benzetmeyi yapmış oluyorlar. Yani bir tuvalet terliği hükmünde, mesafesinde olan bir insanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetmesi düşünülebilir mi? Bu nasıl bir yaklaşımdır?

Ben bunuütün adaylar için reddediyorum. Bu kabul edilemez bir yaklaşımdır. Ve bu bir savruluşun. Ve bu bir kin ve nefretin yansımasıdır.

'KENDİSİNİ 'MİLLİYETÇİ, ÜLKÜCÜ' DİYE TANIMLAYAN BİR YAPI KANDİL'İN PAYANDALIĞINA SOYUNMUŞ VAZİYETTE.'

Bu seçim atmosferini birinci turda neticelendireceğimiz kanaatine taşıyorum. Büyük bir çöküş söz konusu hakikaten. Çünkü net nedir? Kendisine milliyetçi, ülkücü diye tanımlayan bir yapı maalesef Kandil'in payandalığına soyunmuş vaziyette. Tabii ki bir kurşunun İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı'na isabet etmesi meselesi var. Buradan bir siyasi rant, provokasyon olduğu apaçık ortada olan bir noktayı kendileri maalesef ortaya koydular. Adeta iyi ki bize kurşun isabet etti nasıl bu altılı masanın üstünü örtebilir oradan kendimize siyasi rant elde edebiliriz Çıkışını yapmak istediler. Ama kendi ellerinde patladı çünkü bunu AK Parti'ye, Sayın Cumhurbaşkanımıza hamletmeye çalıştılar. Ama karşılarında bir inşai faaliyet var malum. İstanbul İYİ Parti İl Başkanlığı orada bir bekçinin hırsızı kovalarken kendi silahından ateşlemesinin isabeti söz konusu. Sonuçta bir siyasi vaka olmadığı net bir şekilde ortada. Emniyet güçlerince de hemen anında failler yakalanmak suretiyle yargıya teslim edildi ve kendi içinde yargılama süreci başlamış oldu. Dolayısıyla bu konuyla ilgili hep bir çarpıtma maalesef hep operasyonel bir mizansen var. Maalesef hep bir algı ve iftira.

'BASTIĞI YERE DİKKAT ETMELİDİR BÜTÜN SİYASETÇİLER"

Orada bir halı görüyoruz, iki tane de ayrı seccade. Muhtemelen tabii kıbleye yönelmiş vaziyette. Ve tam seccadenin ortasında Sayın Kılıçdaroğlu'nun ayakkabılarıyla poz verdiğini görüyoruz. Bu çok talihsiz, hakikaten hoş olmayan bir görüntü. Çünkü bastığı yere dikkat etmeli bütün siyasetçiler. Seccade bütün gelinlik kızların çeyizidir. Her evde bulunan bizim vazgeçilmezimiz ve hakikaten itinayla, saygıyla, muhabbetle kucakladığımız bir örtümüz. Sembolümüzdür aynı zamanda. Bu semboller önemli.

Bayrak önemlidir, bir semboldür. Asla bir bez parçası değildir. Başörtüsü dini inancın bir gereği anlamında kendi varlığından farklı bir manayı temsil eden bir sembolizm içerisindedir.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Milli şairimiz bastığın yere dikkat et diyor. Şehidin üstüne basma. İncitme onu. Bu bir saygıdır, ihtiramdır. Her şey günah kavramıyla açıklanmamalıdır. Saygı, hürmet, hani edep bir taç imiş. Eğer edepli davranılsaydı zaten bunlar başa gelmezdi. Dolayısıyla edep, haya, saygı ve iftira aslında işin en önemli boyutudur. Oradan başlamak lazım gelir. Davranışlar toplumun maşeri vicdanında kesinlikle olumsuz bir bulur ve ona dair de tepkiler ortaya konur. Yani çok affedersiniz tuvalete girilen bir ayakkabıyla Allah'a en yakın an olan kulun Allah'a secdesinin yapıldığı ihtiramını, saygısını, takvasını, muhabbetini ortaya koyduğu seccadeyle tuvalete girilen ayakkabının beraber görüntüsü ve buna mazeretler üretme yarışının bir anlamı olmaması gerekir. Şimdi özür dilemek bir erdemdir. Özür dilenirse. Özür dilenmedi, üzgünüm dendi ama özür dilenmedi. Bu noktada edilmeye çalışıldı. Önce CHP'den kurumsal bir açıklama yapıldı. Çok kalabalıktı yoğunluk vardı o nedenle fark edilmedi dediler. Ama kalabalık olduğu falan görünmüyor. Başka çıkan fotoğraflar var malumunuz. Sosyal medyada da geçiyor. Aynı yerde çekilmiş. Ama efendim o seccadeler kaldırılarak çekilmiş. Başka kimselerin fotoğrafları var. Onun için siyasetçi bastığı yere dikkat etmek durumundadır. Burada fotoğrafı çeken de dahil olmak üzere en azından beş kişinin muhakkak nereye bastığının bilincinde basıldığı da görülüyor. Birbiriyle çelişkili açıklamalar yapılıyor. Kendi kendini tezat duruma düşüren tenakuz, çelişki ortaya koyan açıklamalar olduğunu görüyoruz.