26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

“Bizi anlatacaksanız böyle anlatın dediler”

Dünya müzik otoritelerinin ‘başyapıt’ olarak nitelediği Endless Path/Sonsuz Yol aslında bir başarı hikâyesinin son halkası. Üç yıldır Uluslararası Müzik Fuarı Womex’e katılarak dünyanın en büyük müzik prodüktörlerinin ilgi odağı olan Coşkun Karademir tüm bunları sadece Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Hafız’›n, Hacı Bektaş Veli’nin, Pir Sultan Abdal’ın sesini, sözünü farklı kültürlerden insanlarla buluşturmak için yapıyor. Endless Path, Secret Ensemble’ın sağladığı popülaritenin iki katını getirdi. Bu albümle Batı’nın kültürümüze dönük algısını değiştirdik, irfani müziği onlara sevdirdik.

GÜLCAN TEZCAN 11 Şubat 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
“Bizi anlatacaksanız böyle anlatın dediler”

Avrupa müzik listelerinde son iki yıldır hiç alışılmadık bir müzik türü haftalarca liste başı oldu. Anadolu irfanından beslenen müziğini evrensel bir çizgiye taşıyan genç ve başarılı müzisyen Coşkun Karademir, birbiri ardına çıkardığı The Secret Ensemble ve Endless Path ile büyük bir başarıya imza attı. Ülkemizde bu başarılar geçmiş yıllarda Eurovision’da ortalığı yıkan popüler bir şarkıcının sabun köpüğü birinciliği kadar ses getirmedi. 

Zaman zaman popüler dizi ve filmlere müzik yapsa da müzikal çizgisini çok daha derin ve evrensel bir zemin üzerine temellendiren Karademir’in 2016’da çıkardığı Secret Ensemble albümü Avrupa’da dünya müzik listelerinde haftalarca ilk beşte kaldı. İran’ın billur sesi Mahsa Vahdat’la birlikte ürettikleri bu proje dünyanın en büyük müzik kritik dergisi Songlines tarafından yılın albümü seçildi. Bu da yetmezmiş gibi geçen yıl yine Mahsa Vahdat ile Norveç’te Erik Hillestad prodüktörlüğünde kaydettiği “Endless Path” albümü de 2018’in Top Of The World yani yılın albümü oldu. Karademir’in ikinci albümü Endless Path, Norveç Dışişleri Bakanlığınca desteklenmiş. 

Bu sene İspanya Kanarya Adaları’nda gerçekleştirilecek Womex Uluslararası Müzik Fuarı’nda Quartet olarak sahne almaya hazırlanan Karademir, etnik perküsyon, çello, kopuz, bağlamayı buluşturacağı konserde Endless Path ve Secret Ensemble’ın özeti olan bir müzik yapacak. Zoru başararak kurumsal hiçbir destek almaksızın ülkemizin müzikal zenginliğini ve derinliğini dünyaya taşıyan tecrübeli sanatçı ile bu başarı yolculuğunun satır aralarını konuştuk. 

- Birkaç yıldır bu ismi sıkça duyuyoruz. Peki ama Coşkun Karademir kimdir? 

Ayağı toprağa basan bir adamdır. Çocuk yaşta Sivaslı bir ailenin evladı olarak bağlama ile okuldan evvel tanışmış olması, bağlamanın yanı sıra irfan okulunun da daha o yaşlarda talebesi olması en büyük şansıdır. 16-17 yaşlarında stüdyolarda müzik üreten biri haline gelir. Türk Müziği, Batı müziği eğitimi almakla yetinmez müzik prodüktörlüğü, müzik kayıt endüstrisi alanlarında da yetiştirir kendisini.  

Yücel Paşmakçı, Erdal Erzincan, Mehmet Erenler’den hem bağlama hem de halk müziği nazariyatı eğitimleri alır. “Sazı elime aldığım anda yapacağım iş bana yazılmıştı” der ve yola devam eder.  

- Sonrasında nasıl bir yol çizdiniz kendinize? 

Yüksek lisansımı Türk Müziği okumakla beraber Etnomüzikoloji alanında da çalışmalar yaparak tamamladım.Bu alanda doktoraya devam ediyorum. Farklı ülkelerde, Osmanlı coğrafyasına ait irfani müzikleri araştırdım. Oradan irtibat kurmak hem kalbi hem müzikal olarak bizim için çok kolay oluyordu. 

- Bugüne kadar bu kaynaktan beslenen müziğimiz çok da dışa dönük değildi. Nasıl başardınız? 

‘Biz çok güçlü bir medeniyetiz’ her seferinde böyle söylüyoruz. Bu sadece birbirimizi ateşlemek için kullandığımız bir söz haline geldi. Dışarıda sesimiz yok. Dışarıda sesimiz olanlar ne kadar ‘bizim’ sesimiz? Irk olarak Türk olabilirler, ellerinde bize ait bir enstrüman da olabilir ama ne kadar buradan söz söylüyorlar bu bir tartışma konusu. Herkes bizi gerçekten temsil ediyor mu buna dikkat etmek lazım. 

- Sizin farkınız nedir peki?

Anadolu irfan mekteplerinden beslenen şiir ve müziği buluşturacak bir müzik topluluğu olarak Secret Ensemble’ı kurdum. Bu topluluk Anadolu irfanının müziklerini, şiirlerini buluşturup benim müzikal fikirlerimin süzgecinden geçirerek ama geleneğini de bozmadan dünya sahnelerine taşımak üzere yola çıktı. Bunu yaparken de Osmanlı coğrafyasında bizimle aynı konuya temas etmiş sanatçılarla biraraya geldik. İlk olarak en büyük kültürel ortağımız İran’dan Mahsa Vahdat’la işbirliğine gittik. Hafız’dan, Yunus’tan, Hz. Mevlana’dan şiirlerin olduğu bir albüm yaptık. Secret Ensemble 2016’da çıktı. Avrupa’da dünya müzik listelerinde dört beş hafta ilk beşte kaldı. Dünyanın en büyük müzik kritik dergisi Songlines, Secret Ensemble’ı yılın albümü seçti. Bu bizim için bir ilkti ve Avrupa’da bu albümle ilgili “Geleneksel bir müziği nasıl böyle modern bir sounda çevirip güçlü bir anlatım haline getirmişler ve İran’dan da böyle güçlü bir destek alıp bu üretimi gerçekleştirmişler hayret verici. Daha önce Türk müziğini böyle güçlü bir şekilde duymadık” diye yazanlar oldu. 

- Bu başarının sırrı neydi peki? 

Biz sözümüzü bugünün diline nasıl söyleriz diye yola çıktık. Bizi çok da içeri almak istemedikleri bir müzik endüstrisi var Avrupa’da. Çok fazla sözümüz geçmiyor orada. Hem onların bize karşı önyargıları var hem de biz tam olarak dünya klasmanına uygun üretimler yapmıyoruz. O yüzden The Secret Ensemble diyerek onların dilini kullanmış oldum. İçerik olarak elime gitar alıp çalmadım. Yunus yerine Avrupa’dan bir şairden okumadım. Hem müzikal anlamda hem de sound ve mühendislik olarak biraz dünya klasmanının kullandığı literatüre uyarak bir albüm çıkardım. 

- Ödülden sonra neler oldu? 

The Secret Ensemble’ı İrlanda’da çok büyük bir festivale davet ettiler. İrlanda’da St.Patrick Festivali’ne çağırdılar. Gittik, büyük kapanış konserini verdik. Gelenlerin hepsi Hristiyan, İrlandalı. Dert gönül kazanmak. Biz ödül sayesinde o insanlarla bir kontak kurmayı başardık. Dünya artık bizi biliyor. Ardından da Norveç’te kaydettiğimiz Endless Path geldi. Uluslararası Müzik Fuarı’nda Türkiye ile ilgili lobi çalışması yapılmıyor ne yazık ki. Sıfır destekle müzik alanında Türkiye’nin en büyük lobi faaliyetini biz başardık. Bundan sonraki süreçte Kültür Bakanlığımızın bizi muhatap alması, açılan bu gediğin genişletilmesi noktasında işbirliği içine girmek sesimizin daha gür çıkmasını sağlayacaktır.

Yunus’un ‘gel dosta gidelim’ şiirini bestelemiştim. Kayda girene kadar başka bir şekilde çalıyordum. Ama mekân yaptığımız bütün icra ve düzenlemeleri gürültüye dönüştürdü. Çok minimal, az konuşup çok şey anlatacağın bir müzik yapman gerekiyordu. Sözlerin sahipleri yönetimi ele aldı. ‘Bizi anlatacaksanız böyle anlatacaksınız’ dediler açıkçası. Sazın perdesini görmeden karanlık bir ortamda kayıt aldık. Tamamen doğaçlama bir biçimde, o anın zuhuratıyla ortaya çıktı o beste. 

Endless Path, Norveç’te neredeyse hiç ışık almayan Emanuel Vigeland Müzesi’nde kaydedildi. 

Genç ozan, Yunus Emre ve Mevlana’nın şiirlerini bestelediği albümüyle Avrupa müzik listelerinde liste başı oldu.

Karademir’in Mahsa Vahdat ile Norveç’te kaydettiği “Endless Path” 2018’in Top Of The World albümü oldu.