26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

En sevilen ‘kanun’ adamı Göksel Baktagir

Ünlü kanun sanatçısı Göksel Baktagir, müziğe nasıl başladığını, hayatına kimin yön verdiğini ve yakın dönem projelerini anlattı. Sanatçı, yeni çıkacak Gönül Bağı isimli albümünün de müjdesini verdi.

Işıl Açıkkar 15 Kasım 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
En sevilen ‘kanun’ adamı Göksel Baktagir

Bazen sıralı sıralı cümlelerin, özenle seçilmiş kelimelerin bile anlatamadığını bir notayla, bir sesle anlatıyor Göksel Baktagir yıllardır. Müthiş bir kanun ustası ve bestekar... Öyle çok çok te- levizyonlarda görünmez, belki yüzünü bile bilen yoktur eserlerini bildiği kadar Göksel Baktagir’in. Masum Aşk’ın veya Hayal Gibi’nin tınısını bildiği gibi bilmez taktığı gözlüğü, bıyığını veya ses tonunu hayranı. Ama onun ünü, dalga dalga yayıldı ve özel bir hayran kitlesi oluştu. Ben şanslı görüyorum kendimi o özel hayran kitlesi içinde yer aldığım ve elbette canlı dinleyebildiğim için. Bir gün bir tatil dönüşü babamın otomobilinde onun Boğaziçi albümünü unutmuşum. Bir daha o CD geri gelmedi, almaya da fırsat bulamadım. Ve o özel buluşmada sahibinden geri geldi o özel albüm.

Ahmet Meter’i taklit ettim

- Sizin hikayenizi sizden dinleyelim. Nerede, ne zaman, nasıl bir ailede doğdunuz? Sizi müziğe yönlendirenler kimlerdi?

1966 yılında Kırklareli’de dünyaya gelmişim. Üç çocuklu bir ailenin son üyesiyim.  Müzik hayatım sevgili babam Muzaffer Baktagir ile başladı.  Çok iyi hatırlıyorum, evimizin her odasında neredeyse birkaç tane Türk müziği enstrümanı bulunurdu: Ud, keman, kanun, bağlama... Bağlama serüveninin de benim için ayrı bir hikayesi vardır. Klasik bir başlangıç her çocuk için; ben de yedi yaşında, mandolin eğitimi alarak başladım müziğe. Ardından bağlama çalmaya başladım. Dört yıl kadar bağlama sevdalısı durumum sürdü ki sormayın gitsin. Elektro bağlamalara varıncaya kadar... 

- Neden kanun?

Babam da her seferinde kanunu işaret ediyordu ama ben hiç heveslenmezdim, tek aşkım bağlamaydı. Arabesk müziğin yaygın olduğu dönemdi. Orhan Gencebay gibi olmak istedim. Onun eserlerine ders çalışır gibi çalıştım. Beni 3-4 gün evde yatıran bir hastalık dönemim olmuştu. Babam da o günlerde, ihtiyacı olan bir yakınımıza, ‘Nasıl olsa ben oğluma yenisini alırım’ deyip bağlamamı hediye etmiş. Bir kalktım, ortada bağlama yok. Sadece kanun var. İşte kanunla yüzleşme zamanı... 14 yaşlarındaydım, çok çabuk adapte oldum ‘Benim yolum bu’ dedim. Sürekli gözlemledim, takip ettim, çalıştım ve taklit ettim.

- Taklit dediniz, kim gibi olmak istiyordunuz?

Sizin gibi İzmirli, çok önemli bir kanun sanatkarı: Ahmet Meter. 1982 yılında kanun soloları olarak TRT’de haftanın 1-2 günü çalıyordu. Sadece beni değil herkesi büyülemişti. O zamanlar kaset dönemiydi, birkaç taksimini kasete kaydettim. Allah insanın gönlüne göre verir derler ya, benim için o çok büyülü sanatkar, doğduğum yere geldi Mediha Şensancakoğlu ile birlikte. Taklit ettiğim o insanı birebir görerek dinlemek bende nerdeyse 2-3 kat gelişme sağladı. Sonrasında hedefim olan İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nü kazandım. 1983 yılından itibaren akademik yaşantım başladı. Çocukluğumda bağlama çaldığım dönemden bu yana hep bir beste yapma dürtüsü vardı. Her akşam bir teksir kağıdıyla yatağa giderdim. Gecenin bir vakti, hani ilham gelir, o sözü unutmamak için karanlıkta yamuk yumuk aklıma gelen sözleri yazardım.

Gece ilham gelir

- Sizi gecenin bir yarısı yatağınızdan kaldırıp ilk besteyi yaptıran neydi?

Birikim diyelim... Aşk mı? Aslında birçok şeyde o aşkın güzelliğini yaşamaya başlıyorsunuz. Benim en büyük aşkım, o enstrüman yolculuğuydu. Elbette çocukluk aşkları yaşadım, beslendim. Mutlaka bestelere katkısı oldu o çocukluk aşklarının.

- Yanlış hatırlamıyorsam 300 civarı besteniz var değil mi?

350 civarı enstrümantal bestem var, 150’si sözlü. Sözlü müziğe fazla ağırlık vermedim ama artık vereceğim. Aşk Masalı adlı eserime kıymetli şair Dr Hüseyin Balkancı’nın yazdığı sözler çok da güzel oturdu. Bekir Ünliataer okuyacak.

- İçine sözcükler girmeden, melodiyle birilerine o duyguyu vermek çok zor. Siz bunu sadece kanunla yapabildiniz. Ben mesela sizin Masum Aşk’ınızı dinleye dinleye bir kitap ki cesaret edip bastıramadım, bir de film senaryosu yazıp bitirdim. Kanunun iniş- çıkışları yazdırdı bana onları. Nasıl yapıyorsunuz bunu?

Enstrümantal en güçlü müzik türü. İnsan ruhuna derinlemesine dokunan tınılar yumağı. Aslında tabii ki sözlü müzikte o sözün anlamıyla daha kolaylaşıyor o duyguyu vermek fakat sınırlamış oluyorsunuz. Enstrümantal müzik sınırsız. Kainatta her şey hazır. Yaradan’ın sınırsız hazinesi olarak düşünebiliriz her şeyi. Fakat size bir yetenek sunulmuşsa ve gönlünüzü arındırarak bir şeyler yapıyorsanız bu hazineyi ortaya çıkarmış oluyorsunuz.

Araplar için ulusal marş gibi

- Medyayı çok kullanmadan, klip çekmeden belli bir şöhrete ulaştınız. Kıskanılır bir şöhret. Dönüm noktası ne oldu?

Tunus’a gitmiştim. Orada gençlerin benim bestelerimi çaldığını öğrendim. Bu bir gurur kaynağı. Arap ülkeleri eserlerimizi milli marş gibi çalıyor. Aynı zamanda Yunanistan’da da çok ciddi bir hayran kitlemiz var. Yeni albüm de geliyor: Gönül Bağı. Eda Karaytuğ okudu. Yakın zamanda çıkacak. 2005 yılında bana bir mail gelmişti Lübnanlı bir sanatçı olan Nizar Fares’ten. Beyoğlu sokaklarında gezerken Masum Aşk adlı parçamı duyuyor ve etkileniyor. ‘Şu anda Lübnan halkı çok zor durumda, bir duaya ihtiyacımız var. Mistik bir söz yazdım. Allah’a yakarış içeren sözler’ dedi. Yazdığı sözleri okudu ve eserim Lübnan’da bir dua oldu.

- Sizin CD’leriniz TBMM’nin aralarında bile çalınıyor. Bu o zamanlar dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın isteği, öyle değil mi?

O zamanlar bir medya buluşması olmuştu Dolmabahçe’de. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımcılara benim albümlerimi hediye ettiğini de öğrenmiştim. Kendimi ertesi gün gazete manşetlerinde gördüm.

Nerede benim sponsorum

- Gelelim Lena Chamamyan’a... Müthiş bir ses. Onunla bir konseriniz oldu. Eminim ki hayranlarınız bir daha olsa diye bekliyordur.

Gülru adlı besteme o Arapça söz yazdı. Albümlerine kattılar. Bizim dostluklarımız gelişti. Bir aşk şarkısı yazdım ve Lena Chamamyan onu yorumladı. İstedim ki o aşk şarkısı başka dillerde seslendirilsin. Cihan Sezer aranje ediyor. Sibil Pektorosoğlu Ermenicesini okudu. Proje gelişti bir albüm kaydını bitirdik. Albüm yerde kalmayacaktır diye umuyoruz.

- Böyle kıymetli bir albümün desteğe ihtiyacı var yani öyle mi? Para lazım...

Evet aynen öyle... Hüsrev Hatemi hocamızın bir kitabı çıkmış bir hayranı da kendisine demiş ki ‘Üstadım yine harikalar yaratmışsınız, emeğinize sağlık.’ O da cevaben ‘Bu işler çok zorlaştı, bu nedenle ben de bir iki şey karaladım’ demiş. Diyor ki:  Sanma var on sorum, felek sana sorum, nerede sponsorum?