29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Gangnam style değil Amerikan style

Otomobilden cep telefonuna pek çok dünya markası oluşturan Güney Kore’nin 10 milyon nüfuslu başkenti Seul, Uzakdoğu’da bir kent olmaktan öte modern mimarisiyle tipik Amerikan şehirlerini andırıyor. Bir dönem bütün dünyada moda olan Gangnam Style şarkısına ilham veren kent, kültür alanında da etkili. Seul’de düzenlenen Uluslararası Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu Türkiye oldu. Bu vesileyle gittiğimiz kente biraz yakından baktık.

BEDİR ACAR25 Haziran 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Gangnam style değil Amerikan style

Otelin 11. katından şehrin siluetine bakıp, Seul’ün, geleneksel Uzakdoğu mimarisinden hayli uzak, Amerikan şehirlerini andırdığını düşünürken, henüz, asansörlerde 4 rakamının yer almadığını fark etmemiştim bile. Bizim gazeteci yoldaşlardan Samed Karagöz ile Bünyamin Yılmaz uyandırdı… 3. kattan sonra 5. kat geliyor. 4 burada ‘uğursuz’ sayılıyor. 

Star Hafta Sonu Ekler Koordinatörü Serpil Çevik’i ikna edecek Seul yazısı için başlık düşünürken aklıma gelen cümleydi: Gangnam style değil Amerikan style… 

Merkez nüfusu 10 milyon olan Seul’ün Gangnam bölgesindeyim. Birkaç yıl önce meşhur Güney Koreli şarkıcı SPY’yi fenomen haline getiren Gangman Style şarkısı ve tuhaf dansı buralardan ilhamla çıkmış olmalıydı… Ne var ki kapitalizmin fazlasıyla ‘dişini’ gösterdiği bu bölgenin verdiği fotoğraf, mimarisi ve kent dokusuyla Uzakdoğu’da bir yere değil, Amerkian şehirlerine daha yakın duruyordu.

Ertesi gün Seul sokaklarını gezerken restoranlardan gelen sarımsak kokularının hafızamızda ‘keskin’ bir iz bıraktığını da söylemek isterim. 

Sokaklarda dikkatimi çeken ve göze son derece ‘çirkin’ gelen bir alışkanlıkları da var Korelilerin; kadın erkek, genç yaşlı demeden yere tükürmek sıradan bir vakıa gibi bu ülkede. Kimseye bunu neden yaptıklarını soracak değildim lakin, giderek bende de baş gösteren geniz yanmasının bunda etken olacağını düşündüm.

İster güneşli, ister kapalı olsun, Seul’de tuhaf ve puslu bir hava hakim. Gökyüzünün berrak maviliğini görebilmek pek olası değil. Hava kirliliği bir Çin kadar var mı bilemem, ancak, Korelilerin boğazlarını yoğun olarak temizleme ihtiyacı hissettiklerini fark ettim. AVM’lerdeki tuvaletlerde de küçük plastik tüplerdeki sıvılarla gargara yaptıklarına şahit oldum.

Geçelim…

Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ancak metrolar, yollar cep telefonuna gömülmüş insanlarla dolu. Kitap okuyan, tıpkı bizdeki gibi çok nadir. Hemen her köşede selfi çekmekse pek bir moda.

Bunu da geçelim…

Burada bulunuşumuzda asıl maksat, Türkiye’nin onur konuğu olarak yer aldığı Uluslararası Seul Kitap Fuarı... Açılışını Güney Kore Cumhurbaşkanı’nın eşi Kim Jung Sook’un yapması, First Lady’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca oluşturulan standımızı gezmesi Türkiye açısında epey sükse yarattı. Televizyon kanalları ve Kore’nin milyonlar satan gazeteleri Türk standına haberlerinde yer verdiler. Türk yayıncılar da Koreli meslektaşları ile yakından ve birebir tanışma fırsatı buldular. Her iki ülkenin yayın potansiyelleri hakkında konuşmalar gerçekleşti. 

Türkiye ve Kore yayıncılık sektöründe büyüklük bakımından çok yakın. Kore 10. Türkiye ise Kore’nin hemen ardından 11. sırada. Ancak çocuk yayıncılığı deyince Kore’de inanılmaz bir zenginlik söz konusu. İllüstrasyonlar bakımından da öyle. Dolayısıyla bu fuar Türk yayıncıların Kore’yi tanıması için önemli bir fırsat oldu. Bundan sonraki adımlar ve stratejiler her iki ülkenin ihtiyaçları gözetilerek atılırsa daha verimli ilişkiler kurulacağı kanaatindeyim ki, fuarlar zaten biraz da bu amaca hizmet ederler.

Türkiye ve Güney Kore arasındaki diplomatik ilişkilerin 60. yıl dönümünün de kutlandığı fuarda Türk kültürünü tanıtıcı etkinliklere yer verildi. Türk mutfağı lezzet sunumundan tutun da ebru, kaligrafi pratikleri ve Türk kahvesi üzerine söyleşiler gerçekleşti. Edebiyat meseleleri de konuşuldu.

Sonuç olarak Seul’de akıllara şu cümle dolaşıyordu: Kore mesafe olarak Türkiye’ye uzak olsa da gönül coğrafyasına yakın…

Kore Savaşında bulunmuş Süleyman Astsubay ile küçük bir yetim kızken sahip çıktığı Eun Ja Kim’in 60 yıl aradan sonra buluşmaları medyada haber olmuştu.

Kore kadar uzak Ayla kadar yakın

Türkiye’nin onur konuğu olarak yer aldığı Seul Kitap Fuarı’na eş zamanlı olarak önemli bir sergi açıldı Güney Kore’de. Kardeşlik Öyküsü: Ankara Okulu başlıklı sergide Türk askerinin Kore Savaşı sırasında gösterdiği kahramanlıklar orijinal fotoğraflar ve dönemin gazete kupürleri eşliğinde göz önüne seriliyordu. 1950’de Komünist Kuzey Kore’ye karşı Güney Kore’nin yanında yer alan Türk ordusu, burada zor şartlar altında da olsa Koreli kimsesiz çocuklar için bir okul ve yetimhane bile açmış. 

Bu önemli sergi, Güney Kore Cumhurbaşkanı’nın eşinin ilgisini ziyadesiyle çekti. Aynı zamanda sergiyi gezen Koreli askerler de oldu. Bu her iki ülkenin ortak tarihine ilişkin önemli bir hatırlatmaydı.

Bu hatırlamayı pekiştirecek bir de film geliyor... Ekim 2017’de seyirciyle buluşması planlanan filmin adı Ayla. Can Ulkay imzalı film Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek bir olayı; bir Türk askeri ile 5 yaşındaki Koreli küçük bir kızın hikâyesini beyazperdeye taşıyor. THY’nin ulaşım sponsorluğunda Türkiye-Güney Kore ortak yapımı olarak çekilen film, iki ülkenin 60 yıllık dostluğu anısına hayata geçirildi.

Yaşanmış bir hikayeden yola çıkan filme ilham veren 1950’lerdeki gerçek kahramanlar, işte Seul’deki kitap fuarında orijinal fotoğraflar eşliğinde yer aldı.

PAJU BOOK CITY TÜRKİYE’YE İLHAM VERDİ

Güney Kore’ye yayıncılarla gitmişken Paju Book City’yi (Paju Kitap Kenti) görmeden dönmek olmazdı. Başkent Seul’e bir saat uzaklıktaki meşhur Kitap Kenti, Kuzey Kore sınırına (20 km) yakın bir yere konumlandırılmış. Önceleri bataklık olan geniş bir bölgeye kurulu Kitap Kenti’nin bir benzerinin İstanbul’a da kurulması planlanıyor. Paju Kitap Kenti, yayıncılık ve kitaba dair ne varsa bünyesinde barındırıyor. Devasa bir alana kurulu Kitap Kent’te Güney Kore’nin 700 civarındaki en büyük yayınevleri faaliyet gösteriyor. 1988’de tasarlanmış ancak 2007’de kurulabilmiş. 

Burası, tamamen kitaba ayrılmış bacasız bir organize sanayi bölgesi. Mevcut 150 binaya 127 bina daha eklenecek. Daha fazlası için de planlar yapılıyor. Kentteki yayınevi binalarının her biri ayrı ayrı tasarlanmış ve mimari özellikleri itibariyle hepsi birbirinden farklı. Dolayısıyla burası aynı zamanda bir mimarlık tasarım bölgesi de… Darısı İstanbul’un başına…