29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Mesele şehir gezmek değil insan tanımak

Rémy Frèkre Descloux, İsviçre’nin küçük bir kasabasından yola çıkıp Doğu’ya doğru yürüyen bir gezgin. Şimdiki durağı İstanbul’da macerasına dahil olduğum Descloux sıradan bir turist ve gerçek bir gezginin farkını dinledim. O şehir görmeyi değil yeni insanlar tanımayı ve hikaye biriktirmeyi daha çok seviyor.

ZAHİT KAPLAN5 Şubat 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Mesele şehir gezmek değil insan tanımak

“Eskiler iz sürerdi, biz muttasıl arıyoruz yeni insanlar.” Şivekar’ın yolculuğuna dair olan bir arayış hikayesine bu mısralarla başlar İsmet Özel. “Aradığı ne sevgili, ne efendi, ne sultan... Özünü harekete geçiren onun kanını kaynatan candır düpedüz, kendi canı.” Arayışın, bir yol tüketmenin, yolda başına gelen zorlukları unutturan canlılığın, herkesçe başka bir karşılığı var. Yolcu, yola çıkan, giden, dolaşan dediğimiz kimseler, seyyahlar, ne aradıklarını biliyorlar mı? Arayan ama ne aradığını bilmeyen bir yolcuya kulak veriyoruz. İsviçre’den, ufak bir kasabadan yola çıkan, Doğu’ya doğru yürüyen bir genç adam, İstanbul’a uğradı. Şans ki evimizde misafir etme ve onu tanıma şansı bulduk. Ne özelliği vardı ki bu adamın? Hiç. İnsan ve yolcu olması yetmez mi? İsviçreli, yolcu, Rémy Frèkre Descloux’un yoluna çıktık. Sorduk, nerden geldin, nereye gidiyorsun?

Nereden geliyorsun?

İsviçre’den. Fribourg Kantonu, Gibloux’tan geliyorum. İsviçre’de, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Romanşça konuşulan bölgeler var. Benim doğduğum, büyüdüğüm Gibloux’ta daha çok Fransızca konuşuluyor.

Ne oldu da yollara düştün?       

Hep gezmeyi istemiştim. Çok küçük yaşlardan beri bütün dilleri konuşabilmeyi istiyordum. Hep hayaller kurardım, hangi ülkeye gidersem gideyim dilini biliyorum, insanlarla konuşuyorum. Bir de bütün araçları kullanıyordum hayallerimde. Otobüs, tren, uçak ve kamyon... Henüz bu hayalime kavuşamadım. Yani çok fazla yabancı dil bildiğim söylenemez, hem şoförlüğüm de iyi değil. Ama bu zamana kadar ne öğrendiysem bana yetiyor ve kendimi geliştirmemi sağlıyor. Küçükken büyük babamın gezdiğini, birçok ülkeye gittiğini hatırlıyorum. Hep ona özeniyordum. Çünkü büyük annem onu çok seviyordu. Ben de büyük babamın gördüğü yerleri gezdim, Çin, Tayland, Japonya ve İskoçya’yı. Sanki ona olan bir sözümü tutmuş gibi hissediyorum. Bu hayal hep aklımın bir köşesinde bana ayak bağı oluyordu. 28 yaşıma basmıştım ve aynı hafta hem kız arkadaşımdan ayrıldım hem de işsiz kaldım. Bu olanlar beni çok sıkmıştı, karar vermemi sağlayan da bu oldu. “Ya şimdi ya da hiç” dedim kendi kendime, hazırlandım ve yola koyuldum.

Yola çıktığında bir hedefin var mıydı yoksa sadece yola mı koyuldun?

Önce Lihtenştayn’a gittim. İsviçre ile Avusturya arasında ufacık bir ülke. Sonra doğuya doğru devam ettim. Sadece yürüyerek veya otostop yaparak yolculuk yapmaya karar verdim. Tren, otobüs ya da uçak kullanmadan... Yalnızca deniz yolculuğu için kendime gemi ya da bot izni verdim. Denizleri yüzerek geçemem diye düşünüyorum.

Gezerken para harcıyor musun? Paraya ihtiyacın olduğunda ne yapıyorsun?

Hedefim olabildiğince az para harcamak. Aslında hiç harcamamak. Bir sponsorum var, İsviçre’den beni destekliyor. Ben de biriktirdim bir miktar para. Son üç senedir, günde aşağı yukarı 10 Frank (37 TL) harcıyorum. Bir de maskotum var. Beni her yerde takip eder. Pelüş bir patlıcan. İsviçre’de meşhur oldu! Onun sayesinde para da kazanıyorum, baskılı tişörtler ve aksesuarlarıyla. Para harcamaya gerek duymuyorum. Eğer otelde kalma mecburiyetim yoksa insanlar beni misafir ediyor, tıpkı sizin gibi. Ama dışarıda, soğukta, bir şehir merkezinde uyuduğum da oldu. Ama en kötü ihtimal, otelde kaldığım oldu. Böylece elektronik eşyalarımı şarj edebildim, başka da işe yaramıyor oteller zaten.

Farklı birçok kültüre tanık oldun, iyi-kötü nasıl tecrübeler edindin...

Her ülke farklı kültür ve geleneğe sahip. Bu zaten bir ön kabul olarak duruyor zihnimizde. Herkes bir kültüre ve geleneğe ait. Fakat hiç kötü bir tecrübe edinmedim. Her yerde yardım etmeye hazır insanlar var. Elbette hiç konuşmayı bile istemeyen insanlar da oluyor. Davranışlarım konusunda dikkatli olmam gerektiğini biliyorum. Hiç kimseyi rahatsız etmemek için, saygısızlık yapmamak için, tepkilerimi kontrol etmeye çalışıyorum. Kendi şehrimde davrandığım gibi davranamam herkese. O yüzden gözlemlemek ve o kültürün ya da geleneğin parçası olan insanları taklit ederek çözüm üretiyorum. Bazen gülünç duruma da düşüyorum. Ama genelde insanlar beni seviyor, ben de onları.

TURİSTLER BOŞA PARA HARCIYOR

Eğer bir gün bir yerde durup, sadece orda yaşamaya devam etmek istesen, neresi olurdu?

Bütün dünyayı dolaşmaya çalışan biri için aptalca bir cevap olabilir, ama güzel Gibloux diyorum. Neresi olursa olsun, hangi güzel şehri görürsem göreyim bu değişmiyor. Doğduğum, büyüdüğüm, ailemin yaşadığı yer bu yarışı hep kazanıyor. Evet, o benim kendi kültürüm, kendimi var hissettiğim ve bağlı olduğum toprak. Onu düşününce gezdiğim yerlerin gözümde bir değeri kalmıyor.

Senin gibi dünyayı dolaşmak isteyenlere ne tavsiye edersin?

Aslında nasıl bir seyahat yapacaklarına bağlı olarak değişir. Eğer standart turistik bir seyahatse “Paralarını boşa harcıyorlar” diyebilirim. Eğer dünyayı keşfe çıktılarsa “Acele etmesinler” derim. Bazen en güzel şeyler hızlıca göz önünden geçer ve kaybolur. Aceleyle sürecek bir yolculukta ayrıntılar kaybolur. Aslında orda yaşayan insanların gerçek zevk aldığı şeyleri anlayamaz, tadamaz ya da göremezsiniz.

DAHA GÖRECEĞİM ÇOK ŞEY VAR

Kadar kaç ülke dolaştın?

Aslında bu uzun yolculuğa çıkmadan önce, zaman zaman kısa seyahatlerim olmuştu, Avrupa ve Asya ülkelerine. Fakat bu son seyahatimde, evimden ayrıldığımdan beri on bir ülke geçtim. Bazıları küçük ülkeler, kısa zamanlı ya da durmadan geçtiklerim, bazıları da uzun zaman geçirdiklerim; Avusturya, Polonya, Moldova ve Türkiye gibi.

Seni etkileyen bir hikâyelerle karşılaşıyor musun?

İlginç şeyler gördüm daha da yaşayacağıma inanıyorum. Ama en ilginci bir kamyoncuyla oldu. Bir yolculuğumda beni bir kamyoncu aldı. Çok temizdi ancak kamyon çok eskiydi. Hız göstergesi, kornası ve silecekler çalışmıyor.     Kışın ortası, kar yağıyor ve cam tamamen kapanıyordu. Her yirmi dakikada bir otobanda durup camları temizliyordu. Hem çok korkmuştum hem de çok eğlenmiştim.

Birçok ülke ve şehir gördün.

En çok nereyi sevdin?

Şehirler ve ülkeler, içinde seveceğim, birlikte vakit geçirmekten mutlu olacağım insanlar olduğunda anlam kazanıyor. Sadece şehirleri, müzeleri, doğal güzellikleri gördüğümde bana yetmiyor. Mutlaka orayı anlamlı kılacak bir insan arıyor zihnim. İçinden insanı çıkardığımda, hiçbir yer daha iyidir ya da güzeldir diyemiyorum. Fakat her anını zevkle, eğlenerek ve hayranlıkla geçirdim. Gördüğüm bütün şehirler çok güzel ve hepsi büyüleyici. Fakat eğer seçmek zorundaysam, size içinde çok güzel insanlarla tanıştığım yerleri sayabilirim. Mesela İsviçre’de Manfred, Avusturya’da Sarah ve Thomas, Moldova’da Vlad ve Oxane... Türkiye’de de Mali, bana bütün Marmara’yı gezdirdi. Marmara Denizi’ni çepeçevre dolaştık, büyüleyici bir tur gerçekleştirdik. Daha birçok insanla tanışmamı sağladı. Daha devam edeceğim, Türkiye’de daha çok zaman geçireceğimiz düşünüyorum. Doğuya doğru gittikçe yeni insanlar tanıyacağım, çok güzel yerler göreceğim.