29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Şehzade Mustafa, babası Sultan Süleyman ve kardeşi Selim'in gözü önünde öldürdü

Devlet geleneğimiz çok eskilere dayanmaktadır.

BİLİNMEYEN TARİH/MURAT KUTLU/[email protected]30 Eylül 2012 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Şehzade Mustafa, babası Sultan Süleyman ve kardeşi Selim'in gözü önünde öldürdü

 Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ve burayı yurt edinen topluluklar her ne kadar aşiret düzeninde yaşasalar da bir devlet geleneğine sahipti. Osmanlıları 13. yy’in sonu 14. yy’in başlarında Bilecik, İznik, Mudanya gibi bölgelerde sadece hayvancılıkla geçimini sağlayan basit bir göçebe topluluk olarak görmek yanlış olur. Bu topraklar Selçuklulara ev sahipliği yapmış, arda kalan beylikler de onun tecrüberinden fazlasıyla istifade etmişti. Bu millet tarih boyunca, kutsiyet atfettiği devlet anlayışına öyle bir sahip çıkmıştır. Ne yazık ki bu uğurda kardeşler birbirini öldürmüş, babalar oğullarına kıymıştır. Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa da genç yaşta ayın geleneğin kurbanı olmuştur.

VENEDİKLİLERİ BİLE TEDİRGİN ETTİ

Şehzade Mustafa, 1515 yılında babasının Manisa sancakbeyliği döneminde doğdu.  Annesi, Kanuni’nin ilk gözdesi Arnavut asıllı Mahidevran Sultan. Babasının tahta geçmesiyle 5 yaşında İstanbul’a gelen küçük şehzade, ağabeyleri Mahmut ve Murat’ın ölümlerinin ardından da tahtın en büyük varisi oldu. Etrafında çok sevilen bir şehzadeydi. Venedik elçisi bile raporunda yeniçerilerin Şehzade Mustafa’ya sevgisini, onun zekası ve cesurluğunu vurgulamıştı. 15 yaşına geldiğinde devlet tecrübesi kazanması için merkeze yakınlığıyla önemli olan Manisa Sancakbeyi yapıldı. Bu görev, babasından sonra taht için en güçlü aday olduğu anlamına geliyordu. Manisa, sorunlarını dinleyen  mütevazı ve  cömert bu şehzadeyi kısa sürede çok sevdi. Mustafa’nın nüfuzunun giderek arttırması, Kanuni’nin en çok değer verdiği eşi Hürrem Sultan’ı rahatsız etmiş, kendi oğullarının saltanat şansını arttırmak için devreye girmesine neden olmuştu. Manisa’da sekiz yıl kalan Mustafa, babası tarafından doğru dürüst bir gerekçe gösterilmeden merkeze daha uzak olan Amasya sancakbeyliğine gönderildi. Yerine getirilen Mehmet’in ani ölümü Mustafa’yı ümitlendirdiyse de bu sefer diğer kardeşi Şehzade Selim atandı. Taht için düşünülmediğini iyice su yüzüne çıkmış, babasıyla da ilişkileri bozulmuştu. Bunda Hürrem ile birlikte kızı Mihrimah Sultan’ın eşi Rüstem Paşa’nın da etkisi büyüktü. Sarayın bu iki ihtiraslı ismi, Mustafa’ya karşı amansız bir karalama kampanyası başlatmış, zehirli kaftan gönderip onu öldürmeye bile kalkışmışlardı. Şehzade Mustafa babasından mektupla İstanbul’a gelip özür dilemeyi istemesi de kabul görmemişti. Bu özür mektuplarından Mustafa’nın da babasını kızdıracak bazı girişimlerde bulunduğu anlaşılabilir! Rüstem Paşa, şehzadeyi babasının gözünde devlete ihanet eden bir hain durumuna düşürmek için onun ağızından yazılmış gibi İran Şahı Tahmasb’a bir mektup gönderdi. İran’dan gelen cevap mektubunu da yolda ele geçirerek durumdan Kanuni’yi haberdar etti. Bu olay şehzadenin sonunu hızlandıracaktı.

‘ÖLDÜRECEK’ İHBARINA İNANMADI

Yıllarca oğluna karşı doldurulan Kanuni, bu son mektup hadisesine çok kızmış, sonunun dedesi II. Bayezıd gibi olmasından endişe ederek Mustafa’yı öldürmeye karar vermişti. İdam fetvasını Şeyhülislam Ebüssuud Efendi’den alan Sultan, İran seferi için ordusuyla yola çıktı. Konya Ereğlisi yakınlarında bulunan Aktepe’deki hükümdar otağına iki mil uzaklıkta kendi otağını kurmuştu. Bu arada kendisini çok seven vezir Kara Ahmet Paşa, Şehzade Mustafa’nın çadırına giderek babası ile ilgili uyarılar da bulunmuşsa da o bunlara aldırış etmemişti. Aynı günün akşamı Mustafa’nın otağının bulunduğu yere üzerinde bir kağıt parçası olan bir ok atıldı. Kağıtta kendisinin kesinlikle babasının yanına gitmemesi gerektiği aksi halde öldürüleceği yazılıydı. Ancak o, bunun yine Rüstem Paşa’nın oyunlarından biri olarak düşündü. Her şeye rağmen babasını çok seviyor, asla laf söyletmiyordu. Ertesi gün Şehzade Mustafa, babasının Otağ-ı Hümayununa gitti. Çadıra girmeden evvel kendisinden kılıcını ve hançerini çıkarmasını isteyen görevlilere hiç itiraz etmedi ve babasının huzuruna çıkarak onu hürmetle selamladı. Derin bir sessizliğin ardından yedi dilsiz cellat, bu kahraman civanın üzerine atıldı. Şehzade Mustafa bir taraftan cellatlarla boğuşuyor bir taraftan da tüm olan bitenlere şahit olan babasına, benim günahım neydi dercesine çaresizce bakıyordu. Öldürülen şehzade, bir İran halısının içerisinde hükümdar otağının önüne kondu. İran halısı bilerek seçilen bir semboldü. Etrafa işbirlikçilerin sonu böyle olur mesajı verilmek isteniyordu. Bu sahneye diğer şehzadeler Selim ve Cihangir de tanık oldu. Duygusal ve doğuştan sakat Şehzade Cihangir, bu vahim olayın etkisiyle hastalanarak hayatını kaybetti. Şehzade Mustafa’nın cenaze namazı Ereğli de kılındı ve Bursa’da II. Murat Türbesi’ne defnedildi. Hayatında yanından bir an olsun ayrılmayan annesi Mahidevran Sultan da Bursa’ya gönderildi.