29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Sinema meydanında gençler

Üniversitelerin Sinema-TV bölümlerinde okuyan gençler toz pembe hayallerle mezun oluyor. Ancak ‘kurtlar’ sofrasına dönüşen sektörde kimse onları kollarını açmış beklemiyor. Hayatın gerçekleri ile teorik eğitimde öğretilenler arasındaki makas açılırken sinema profesyonelleri olası hayal kırıklıklarına uğramamaları için gençlere altın değerinde uyarılarda bulunuyor.

ALİ DEMİRTAŞ8 Temmuz 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Sinema meydanında gençler

Sinema ve TV alanında okuyan öğrencilerin çoğu sektörde ne ile karşılaşacaklarını bilmeden mezun oluyor. Dışarıdan son derece albenili görünen sahaya indiklerinde hiçbir şeyin göründüğü kadar kolay olmadığını fark etmeleri çok uzun sürmüyor. Bu hem onların eğitim aldıkları alanda kendilerini geliştirmek için çaba harcamamalarından hem de eğitimlerin içeriğinden kaynaklanabiliyor. Teori ve pratik arasındaki uçurum bir başka hayal kırıklığı sebebi. Her yıl yüzlerce mezunun yanı sıra alaylı sinemacıların da var olmak istediği sinema-TV sektörünün bu kadar eleman fazlasını istihdam etmekte zorlanması da bir başka acı gerçek. Sektörde yer edinmeleri oldukça zor olan gençler ya hayallerinden vazgeçiyor ya da kendilerini ispatlamak için büyük bir hırsla çalışmaya devam ediyor. Sinema alanında yol almanın zorluklarını sinema profesyonelleri yönetmen İlker Canikligil, yazar Bülent Ata, senarist Elif Eda Tartar Karagöz, yönetmen Gözde Kural ve oyuncu Derda Yasir Yenal ile konuştuk.

KİMSE SİZİ KEŞFETMEK ZORUNDA DEĞİL

Yazar ve senarist Bülent Ata bir insanın iyi bir senarist olabilmesi ve bu işi öğrenebilmesi için sektördeki ustaların yanında çalışması ve pratik yapması gerektiğini savunuyor. Öğrencilerin eğitim alırken yaptığı hataları ise şöyle sıralıyor: “Ders geçmek, askerden kaçmak için girdiğimiz üniversite biz istemezsek bize zorla bir şey öğretemez. Derslerin yanı sıra sanatsal bakışınızı besleyecek kaynakları tırnaklarınızla kazıyıp bulmanız lazım. Bir şeyi merak et ve bu merakı abart ve sen de yap. Yeni bir şey keşfet. Okul zaten biter.” Fırsatı gençlerin kendilerinin oluşturması gerektiğini söyleyen Ata, görünür bir iş yapmanın gerekli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Basit ama yaratıcı bir şey, yeteneği parlatan bir şey. Yoksa sektör kendi dansına devam eder.”

Kişinin kendi hikâyesi ve yolculuğuna inanması gerektiğini söyleyen yazar Bülent Ata, kimsenin bireyi keşfetmek zorunda olmadığını savunuyor ve ekliyor: “Ama siz beklenmedik bir anlatım biçimi ve donanımla o keşif için hazırlanmalısınız. Bunu insan tanıyarak, film seyrederek, fotoğraf çekerek, resim yaparak, müzik dinleyerek, şiir, roman okuyarak, âşık olarak yapabilirsin. Duygunun görsel bir forma dönüşmesi için tecrübeler sadece okulda öğretilemez.” Bülent Ata sektörde yer bulmakta zorluk çeken genç sinemacılara ise şu tavsiyede bulunuyor: “Bu alanda kamu kurumlarının ve özel kurumların destekleyici fonları var. Bunlara başvurmak lazım. Senaryo, kısa film yarışmaları, Kültür Bakanlığı’nın, TRT’nin, sinema festivallerinin destekleri önemli. Bunun dışında sektöre iş yapan ajanslarda çalışmak, daha öğrenciyken bir ucundan buralarda olmak sektörün havasını koklamak, görgüsünü edinmek, dilini konuşmak adına önemli.”

YETENEKTEN ÇOK POPÜLERLİK ÖNEMLİ

Sinema televizyon alanında kendine alan açmak isteyen oyuncular da bambaşka sorunlarla boğuşuyor. Kemal Sunal’ın ölümüyle oyuncu olmaya karar veren, bu hayaline ulaşmak için çok çalışan, Amerika’da oyunculuk eğitimi alarak yola devam eden Derda Yasir Yenal, genç oyuncuların karşılaştığı zorlukları şöyle özetliyor: “Yeteneklerden çok popülaritenin önemli olduğu bir zamana geldik. Popülerliği artan kişiler, diğerlerini geride bırakıp ekranda kendisine yer bulabiliyor. Bu biraz da arz talep meselesi. Toplum kimi görmek isterse ekrana o çıkar.”

Film ve dizilerde genç karakterler ön planda olduğu için genç oyunculara fırsat verildiğini söyleyen Yenal, ancak hangi niteliğe sahip gençlerin kamera önüne çıkarılacağı konusunda kafa karışıklığı olduğuna dikkat çekiyor: “Konservatuvarlı bir genç fırsat bulamazken, bir internet fenomeni ya da youtuber bir anda kendi filmini çekebiliyor. 

“Sektörün diğer çalışma alanlarında da gençlerin yer bulmasında, yetenek ve birikim dışında başka faktörler olduğunu düşünüyorum.” diyen genç oyuncu, sektörde yer bulmakta zorluk çeken akranlarına şu tavsiyede bulunuyor: Hem hızlıca bir şey olsun istiyorlar hem uğraşmıyor, hem de her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Sektörde yer bulmanın garantisi yok ama bir alanda uzmanlaşmak, gerçekten hakkıyla çalışıp kendimizi geliştirmek ve sabır göstermek gerek diye düşünüyorum.

NE İSTEDİKLERİNİ BİLMELERİ GEREK

TOZ adlı ilk uzun metraj filmiyle sektörde yer edinen, başarılı yönetmen Gözde Kural, “Teori tabi ki çok önemli ama sinemada pratik odaklı eğitimin önemi çok büyük” diyor. Kural, “Eğitim ve öğretim dediğimiz şey, ülkemizde maalesef karıştırılan iki kavram. Bir konuyu öğrenmek başka, o konuda kendini eğitmek başka şeyler. Maalesef ezbere dayalı bu sistemde sinemacı yetiştirmek eğitim sistemine değil, biraz bu mesleği icra etmek isteyen bireylere ve sanatlarını sundukları izleyici kitlesine kalıyor. Yani sorun sadece eğitim sisteminde demek haksızlık olur. Zira yürütmeye çalıştığımız meslek tecrübeye, hislere ve iyi bir göze ve yorum yeteneğine ihtiyaç duyuyor. Sanat uzun bir yolculuk. Genç yönetmenler var, geliyorlar ve başaracaklar” şeklinde konuşuyor. 

Sinema televizyon öğrencilerinin hayatın içine dâhil olmadıklarına ve geri kalan sanat dallarından beslenmediklerine dikkat çeken Kural, “Kendilerine verilen kadarıyla yetiniyorlar, bilginin ötesinde ne olduğunu merak etmiyorlar ve ‘not’ odaklı ilerliyorlar” diyerek eleştirilerini sıralıyor.

İŞLER AHBAP-ÇAVUŞ ŞEKLİNDE İLERLİYOR

Sektörde yer almakta çok zorluk çektiğini ve bu durumun hâlâ devam ettiğini söyleyen başarılı sinemacı İlker Canikligil, işin püf noktasının network olduğuna dikkat çekiyor:                                                                                     

“Sinema değil ama TV ve internet sayesinde sektör eskisine göre daha iyi. Ülke nüfusu çok genç ve ortaya çıkma imkânları daha fazla. Tabii fırsat size verilen bir şey değildir. Sinema eğitimi sinemanın akademik yönlerine yoğunlaşırken işin network tarafını görmezden geliyor. Oysa filmcilik büyük oranda çevre ilişkisi ile yapılır.”

Sinema-TV eğitiminin genel eğitim kalitemizden farklı olmadığını söyleyen Canikligil, bütün mezunların sinemaya geçmelerinin matematiksel olarak da mümkün olmadığını belirtirken sektörün kendi kendine gelişmiş kontrolsüz bir yer olduğunu vurguluyor. Öğrencilerin çok iyi fikir ve senaryo peşinde koşarken işin tekniğini, estetiğini ve mekaniğini es geçtiklerine dikkat çeken Canikligil, sinema eğitimi için 19’un da çok erken bir yaş olduğunu savunuyor. Canikligil, öğrencilerin yeteneklerini test etmeleri için de şöyle bir yol öneriyor: “Kısacık bir öykü yazıp, ellerindeki cep telefonuyla bir film çekmeyi denesinler. Sonra da bunu kurgulasınlar. Film berbat da olsa herhangi bir pırıltı varsa o zaten hemen fark edilir. Film izlemeyi sevmek sinemacı olmak için yeterli neden değil onu da hatırlatmak isterim. Bir şeyi tüketmek ve üretmek çok ilgisiz süreçlerdir.”

GENÇLER KENDİ SEKTÖRÜNÜ KURSUN

Senarist Elif Eda Tartar Karagöz ise eğitim ve sektör ilişkisini şöyle yorumluyor: “Belki de sektörün kendisinin niteliği budur; belki eğitim kurumları hantallaşmıştır yeni jenerasyonla kimyaları tutmuyordur; belki yeni jenerasyon eğitimin önemli bir parçasının kendilerindeki sebat, talep, arzu kapasitesiyle ilgili olduğunu keşfedememişlerdir; belki de bu alanda yaygın sinema eğitim kurumları gerçekten eğitim verebilecek nitelikte değildir de para kazanmak için açılmış ticarethanelerdir.”  

Öğrencilerin ne istediklerini keşfetmek için gerekli sabrı gösteremediklerini belirten Karagöz, gençlerin anlama gayretinden çok anlatma telaşında olduklarını söylüyor. Gençlerin sonuca hemen ulaşma yanılgısından çıkamadıklarına dikkat çeken Karagöz, ilgi alanlarını çeşitlendiremediklerini vurguluyor. Sektörde emek sömürüsünün yaygın olduğunu hatırlatan Karagöz, bunun gençlerin heveslerini kırdığını belirtiyor. Gençlere tavsiyeleri ise şunlar; “Kimden neyi talep edeceklerinin farkında olsunlar, bir usta bulduklarında ona sahip çıksınlar, kendilerine sunulan imkânların ötesini araştırsınlar. Bir de birbirlerine destek olsunlar ve yeni bir sektör kursunlar.”