30 Nisan 2024 Salı / 22 Ramazan 1445

AK Partili Kurtulmuş 24 Seçim Özel'de açıkladı: Vatandaş yine 'Erdoğan yapacak' diyor

24 TV'de yayınlanan '24 Seçim Özel' programında açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkanvekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Adayı Numan Kurtulmuş, 'Hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün kuruluşlarımız vatandaşlarımıza yardım yaptı ve daha önemlisi ülkenin lideri Cumhurbaşkanı depremin ikinci üçüncü günü Adıyaman ve Maraş'taydık. Evet büyük bir yıkıntı var ama bunu yaparsa yine Erdoğan yapacak AK Parti yapacak. Belki eleştiriler barındırıyor olsa bile yegâne umudun, ümidin, yapabilirlik kapasitesinin, kabiliyetin bizim tarafta olduğunu milletimiz söylüyor.' dedi.

3 Mayıs 2023 Çarşamba 20:08 - Güncelleme:
AK Partili Kurtulmuş 24 Seçim Özel'de açıkladı: Vatandaş yine 'Erdoğan yapacak' diyor

24 Seçim Özel'de 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek ve Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak sordu, AK Parti Genel Başkanvekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Adayı Numan Kurtulmuş 24 TV canlı yayınında cevapladı.

AK Partili Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları;

SAHANIN NABZI NASIL?

14 Mayıs'taki seçime enteresan bir atmosferde girdiklerini kaydeden Kurtulmuş, "Maalesef 6 Şubat'taki depremin ağır yaralarını bir yandan sarmakla meşguldük bütün Türkiye olarak. Gündemin bir numaralı maddesi ve gerçekten herkesi 85 milyonu etkileyen büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldık. Onun vermiş olduğu, vatandaşımızda biraz siyasete uzak ya da siyasi tartışmalarla çok meşgul olunmayan bir gündem vardı. Dikkat ederseniz başından itibaren de önceliğimiz depremin yaralarının sarılması oldu. Ramazan boyunca da deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın bir yandan barınma ihtiyaçlarının karşılanması bir yandan günlük ihtiyaçlarının karşılanması toplu iftarlarla vesaire, tam manasıyla bir yaraları sarma şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırma süreci içerisindeydik. Bayramla birlikte de tam seçim atmosferine aslında bayramdan sonra girmiş olduk. Yani o süre içerisinde evet bir seçim kampanyası vardı." dedi.

DEPREM BÖLGESİNDE SEÇİM ATMOSFERİ

Deprem bölgesindeki seçim atmosferine değinen AK Partili Kurtulmuş, "Onu da şöyle söyledik büyük bir deprem var büyük bir yıkıntı var 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Şehirlerimiz tabiri caizse baştan sona yok oldu. 11 ilimiz bundan çok ciddi şekilde etkilendi ama sonuçta hayat doğal akışı içerisinde seyrediyor. Bir taraftan yaraları sarıyoruz şehirlerimizin imarıyla ilgili projelerimizi ortaya koyuyoruz. Kalıcı konutların temel atma törenlerini yapıyoruz. Onların tekrar bitenlerin vatandaşlara teslim edilmesiyle ilgili çalışmaları yapıyoruz. Ama diğer yandan da seçim var. Nasıl her bir fert hayatın akışı içerisindeki rutin işleri yapıyorsa Türkiye demokrasisinin temel görevlerinden birisi de belli sürelerde seçime gitmektir. Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimini gerçekleştirmektir. Dolayısıyla seçim atmosferinin tam ısındığı hava Ramazanın ortasından sonra başladı bayramla birlikte de iyice bir seçim kampanyası havası bütün Türkiye'de de İstanbul'da da bu seçim sürekli bir şekilde artan bir ivme ile kampanyalar devam etmeye başladı. Cumhurbaşkanımızın aylar öncesinden başlayarak seçim kampanyası değil ama vatandaşlarımızın gönüllerine dokunarak vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderebilmek için bütün kamuyu seferber etti. İl ziyaretleri oldu. Bazı il ve ilçelere 3-4 kez gittiği oldu. Bunların devam ediyor olmasının üzerine bir de seçim kampanyası işte bugün de iki ilimizde miting oldu. Dolayısıyla seçim gayet güzel bir şekilde demokratik standartları yüksek bir seçim kampanyası yürütüyoruz. Ümit ediyorum ki kalan 11 gün içerisinde de problemsiz sıkıntısız bir şekilde seçim kampanyasını bitirir ve çok başarılı bir seçim sonucu elde edilmiş olur." ifadelerini kullandı.

"AK PARTİ AÇIK ARA MECLİSİN BİRİNCİ PARTİSİ OLACAK"

Kurtulmuş, "Biz sadece kampanya sırasında ortaya çıkan bir siyasi kadro değiliz. Diyelim şimdi 14 Mayıs bitecek Allah'ın izniyle Cumhurbaşkanımız yeniden Cumhurbaşkanı, AK Parti açık ara meclisin birinci partisi olacak, Cumhur İttifakı birinci ittifak olacak. Bir iki gün böyle bir yenilenme olur ama ondan sonra yeni seçim hazırlıkları olacak. Bunu rutin olarak alışmış olan bir siyasi geleneğimiz var. Bu geleneğin içerisinden geliyoruz. Sürekli halkın içerisinde olduk. En zor zamanlarda halkın içerisinde olduk. Korona dönemi zamanı hatırlayın. Hayat pahalılığının olduğu günleri hatırlayın, hepsinden önemlisi fiyat belirsizliklerinin olduğu günlerde dahil vatandaşlarımızın yanında olduk dertlerini dinledik. Muhalif partiler bize kızdılar. Dedik ki insan sevdiğine söylenir, umut ettiğine söylenir. O en zor şartlarda dahil vatandaşlarımız bir şey söylüyorsa bizden bir şey beklediği için söylüyordu. Rabbim bir daha böyle bir felaket göstermesin depremden sonraki süreçte de vatandaşlarımızın bazı tepkileri oldu ama şunu gördüler hemen ilk andan itibaren kamu tüm kurum ve kuruluşlarıyla oradaydı sivil toplum oradaydı belediyelerimiz oradaydı sahanın her yerindeydi. Hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün kuruluşlarımız vatandaşlarımıza yardım yaptı ve daha önemlisi ülkenin lideri Cumhurbaşkanı depremin ikinci üçüncü günü Adıyaman ve Maraş'taydık. Evet büyük bir yıkıntı var ama bunu yaparsa yine Erdoğan yapacak AK Parti yapacak. Belki eleştiriler barındırıyor olsa bile yegâne umudun, ümidin, yapabilirlik kapasitesinin, kabiliyetin bizim tarafta olduğunu milletimiz söylüyor. Bunu biz sahada her gün görüyoruz. Her gün üst üste koyarak giden yukarı doğru bir başarı grafiğini görüyoruz sahada. Bu kamuoyu araştırmalarına da yansıyor." şeklinde konuşmasını sürdürdü.

HDP'NİN KANDİL'İN VE FETÖ'NÜN KILIÇDAROĞLU'NA DESTEĞİ

Kandil, PKK, HDP ve FETÖ'nün Kılıçdaroğlu'na destek verdiğine dikkat çeken Kurtulmuş, Zannediyorum ki son 10 günde bu anlamda da bu bizim daha çok derlenip toparlanan, sahada sorunları çözen tavrımızın çok etkileyici olduğunu düşünüyorum. En az bunun kadar önemli olan bir başka konu da karşımızdaki ittifakın ortak bir fikir etrafında bütünleşmemiş olması, eskilerin tabiri ile bir fikri müdiri olmaması, yani bir paradigma etrafında konuşuyor olmaması, memleket meselelerinde hemen hemen hepsinde farklı fikirlerde olması, tabi bir de son günlerde Sayın Kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkmasıyla birlikte HDP'nin Kandil'in ve FETÖ diliyle konuşanların da açıktan Kılıçdaroğlu'na destek vermeleri bu anlamda vatandaşlarımıza ne oluyor dedirtiyor ve Sayın Erdoğan'a ve AK Parti'ye sahip çıkma duygusunu yükseltiyor." diye konuştu.

PKK İLE KİRLİ İŞ BİRLİĞİ

AK Parti'li Kurtulmuş, "Biz başından itibaren şu tespiti yaptık daha karşı tarafın adayı belli değilken bile. Orada hep şunu söyledik. Bu aslında işbirliğinin açık ittifakın gizli olduğu bir ittifaktır. Uzun süre adayın ismini belli edene kadar hepsi şunu söyledi 'Valla billa HDP ile işbirliği yapmıyoruz', hatta kendim Meclis'te bulunduğum oturumlarda şunu duyduğumu hatırlıyorum, HDP'li vekiller onlara dedi ki bu sıralarda oturuyorsanız bizim sayemizde oturuyorsunuz dediler. Ben en az birkaç TV programında şunu söylediğimi hatırlıyorum. HDP'nin oylarını almadan karşı tarafın çıkaracağı bir adayın Cumhurbaşkanlığı yarışının ortağı dahi olması mümkün değil. Matematik denklem var. Başlangıçta dolayısıyla kendi taraftarlarına hem CHP hem İP için söylüyorum onları çok fazla kızdırmamak küstürmemek için CHP'nin kendisini Kemalist, ulusalcı, vatansever tanımlayan tabanı ile İP'in kendisini milletçi gören kesimleri onları küstürmemek için bu ittifakı gizlediler. Ama iş birliği açıktı. Nerden biliyoruz İstanbul ve Ankara büyükşehir seçimlerinde görüyoruz. Orada çok açık bir işbirliği içerisinde oldular orada dahi biz HDP ile işbirliği yapıyoruz diyemediler. Aday ortaya çıktıktan sonra artık öyle bir seçim atmosfere girildi ki bu üzeri kapatılmış ortaklığın üstündeki örtünün kaldırılmak mecburiyeti vardı. Onlar için vardı bu mecburiyet. O mecburiyet dolayısıyla kaldırdılar örtüyü şimdi aleni beyan görünen açık bir ittifakı işbirliğini ortaya koymak zorundalar ve bu şekilde hareket ediyorlar. Böyle olunca da dünkü Van mitinginde yapılanlar CHP'li yöneticilerin eşlerinin zafer işareti yapması, aynı şekilde yollarda kana kan Öcalan sloganlarının atılması." dedi.

"CHP VE İP SEÇMENİNİ RENCİDE EDİYOR"

CHP'nin ve İP'in kendi seçmenini rencide ettiğini ifade eden Kurtulmuş şöyle konuştu:

"Gerçekten bu anlamda CHP'nin ve İP'in seçmenini de rencide ediyor, ürkütüyor. Bunların tehlikeli konular olduğunun altını çizmek lazım. Bu ittifak daha açık daha görünür olmak mecburiyetinde. Çünkü meydanlarda miting yapacaklar. İzmir, Batman, Diyarbakır, Van mitinginde oraya gelenlerin içerisinde CHP'liler olacak evet ama HDP'lilerin de olacağı aşikardır. Onlar zaten kendilerini artık gizlemiyorlar. Alenen kendi siyasal taleplerini tam da seçim öncesinde bir siyasi pazarlık olarak görüyorlar. Bunlardan bir tanesi de özerklik meselesidir. Yerel yönetim şartı yani. Kılıçdaroğlu zaten demedi mi 'Yerel yönetim şartını kabul edeceğiz' diye. Ayrıca Suriye'ye benzer bir kazanımdan bahseden HDP'li aktörler ortaya çıkmaya başladı. Bu bundan sonra daha da görünür hale gelecek. Seçim yaklaştıkça meydanlar kızıştıkça kontrol etmek kolay değil. Şimdiye kadar kolaydı çünkü HDP sahaya çıkmıyordu.

Şimdi başka görünmeyen ortaklar var FETÖ gibi ama onlar siyasal bir parti olmadığı için onları 7'ye dahil etmiyorlar. Bundan sonra daha görünür bir HDP işbirliği daha görünür sadece HDP'nin talepleri değil Kandil'in, Avrupa'daki yapılanmanın taleplerinin daha net ve daha yüksek sesle gündeme geldiği döneme son 10 güne giriyoruz."

KILIÇDAROĞLU'NUN KAPALI KAPILAR ARDINDA HDP İLE GÖRÜŞMESİ

AK Parti'li Kurtulmuş, "Biz de bilmediğimiz konular hakkında hüküm vermek durumunda değiliz. Bunu kapalı kapılar arkasında konuşulduysa en azından önemli bir kısmının hala gizli kaldığını kendileri söylüyorlar. Ama ne konuştuklarını biliyorlar biz bilmesek de onlar biliyor ve ondan dolayı da daha agresif bir tarz ortaya çıkmış oldu. Şu çok açık yerel yönetimlerin özerkleştirilmesi, hatta dediğim gibi Suriye'ye benzer tam ifade etmiyorlar ama belki ilerleyen günlerde bunlar da ifade edilecek bir takım kantonlar üzerinden Türkiye'nin bölünme senaryosunun dile getirilmesi, ayrıca şunu Kılıçdaroğlu rahatlıkla söylüyor 'Bize oy verirseniz Demirtaş Kavala serbest bırakılacaklar'. Siz demiyor musunuz ki Türkiye'de hukuk sistemi zedelendi, siyaset hukuka müdahale eder hale geldi. Sen hangi sıfatla hangi mahkeme kararıyla dava süreci devam edenleri serbest bırakacaksın? Bir de diyor ki KHK ile görevinden alınanlar yani FETÖ damgası vurulmuş, irtibatı ortaya konulmuş ya da bir şekilde hüküm giymiş kişilerin devletten uzaklaştırılması, devlete sadakat prensibi gereği uzaklaştırılanları iade edeceğiz diyor. Hangi gerekçe ile hangi mahkeme kararı ile hangi inisiyatifle bunu yapacaksınız? Hatta daha ileri gidiyor AK Parti döneminde şu durumda olanlardan hesap soracağız, onlara şunu yapacağız bunu yapacağız. Madem hukukun üstünlüğünden bahsediyorsunuz devam eden mahkemeler varken siz kişilerin serbest bırakılması hem de sayılan kişiler bir iki kişi değil yüzbinlerle iade edilen rakamlardan bahsediyoruz. Ya da bir mahkeme kararı olmaksızın göreve iade etmek gibi konular gösteriyor ki kapalı kapılar artında çok şeyler konuşulmuş. Burada hala pazarlığın bilinmeyen unsurlarının olduğu aşikardır. Biz onları töhmet altında bırakmamak için, karşı tarafa haksız bir ithamla maruz kalmalarını sağlamamak için söyledikleri üzerinden konuşabiliriz." diye konuştu.

"SİZE 300 DEĞİL 30 MİLYAR DOLAR BİLE VERMEZLER"

Kılıçdaroğlu'nun 300 milyar dolar getireceği iddiası hakkında konuşan Kurtulmuş, "İşte diyor ki 'Söz veriyoruz Türkiye'ye 300 milyar dolar getireceğim' diyor. İyi de sana bu parayı vermezler. İkincisi bugün İngiliz finans sistemi gelişmiş ülkeler içerisinde en kritik şartlara sahip olan bir sistemdir. En sorunlu ülkelerden biridir. Size 300 değil 30 milyar dolar bile vermezler. Tut ki versinler orada ağzından kaçırıyor diyor ki 'İnsan hak ve özgürlüklerine riayet edersek, yatırım ortamını iyileştirirsek Türkiye'de belli kişileri serbest bırakılmasını sağlarsak bize bu parayı verecekler diyor. Belki söyleyemediği şey şu. Böyle bir para yok da ortada ama varsayalım bu pazarlık doğru olsa bile herhalde söyleyemediği şey şu tefeci deyince kızıyorlar biz ona şöyle söyleyelim paradan para kazanmayı alışkanlık edinmiş olan bir takım para babaları. Bunlar bunlara diyor ki indirin Erdoğan'ı size para verelim diyorlar. Bu pazarlığın bu anlama geldiği çok aşikardır, işin Türkçesi budur." ifadelerine yer verdi.

"BİR ELİNİZ SANDIKTA BİR ELİNİZ DAĞDA OLMAZ"

Terör örgütleriyle işbirliği içerisinde olan Kılıçdaroğlu'na eleştirilerde bulunan Kurtulmuş, "Keşke Kılıçdaroğlu ve CHP şunu yapabilseydi. Ey HDP şu terörle arana mesafe koy. PKK'nın, PYD'nin YPG'nin terör örgütü olduğunu söyle, Türkiye'yi bölme ve bölge halklarını paramparça etme, ideolojisine işine sahip olan bu emperyalizmi oyuncu alan örgütle arana mesafe koy Kürt kardeşlerimizi legal meşru siyasetin içerisinde daha aktif bir şekilde yer almasını sağla ve bir Türkiye partisi ol. Biz bunu defeatle söyledik. Yani eğer HDP bunu yapabilirse hem kendisine büyük iyilik yapar hem kendisinin temsil ettiği oy aldığı milyonlarca vatandaşımızın hakkını hukukunu korur hem de Türkiye demokrasisine katkı sağlamış olur. Bir eliniz sandıkta bir eliniz dağda olmaz. Bombanın kurşunun olduğu yerde demokrasi olmaz. Biz sadece bunu söyleyebiliriz. CHP de söyleyebilir. CHP dönüp diyebilir ki bu işi bırakın dağla aranıza mesafe koyun. Ama ne yazık ki 7 yamalı bohça gibi duran bu koalisyonda zaman zaman işte İHA'lardan SİHA'lardan duyulan rahatsızlıklar dile getiriliyor. Sebebi ne bunların? Terörle mücadelede etkin kullanılması. Biri diyor ki PYD/YPG'yi çok da terör örgütü gibi göremiyor. Onun aynısı yahu. Sadece isimlerin yer değiştirilmiş olması aradaki fark. Bunu siyasi rekabet olsun diye söylemiyorum. Vatansever bir insan olarak söylüyorum. Bu ülkenin hayrına olacak ortak bir geleceği inşa etme çabası olarak söylüyorum. Gerçekten CHP bunu defeatle söyleyip HDP'nin terörle arasına mesafe koymasını aşılmaz duvarlar koyabilmesini başarabilmiş olsaydı bugün 7 yamalı bohça koalisyonunda HDP'nin var olması yadırganmazdı. O zaman bazı HDP'lilerin de söyleyin kapalı kapılar arkasında ne konuştuk diye fırça atar bir üslupla siyasete ve Türkiye'de şu anda Cumhurbaşkanı adayı olan birine fırça atması mümkün olmazdı. Bizim üzüldüğümüz taraf budur. Bunları şeffaf olarak ortada cereyan etmesinin ilk koşulu HDP'nin kayıtsız şartsız terörle arasına mesafe koymasıydı." ifadelerine yer verdi.

MUHALEFETİN İHA/SİHA HAZIMSIZLIĞI

Kurtulmuş, "Bir televizyonda bir kişiyi dinledim başka söyleşi, hakikaten bunu da söylememiştir derdim. TCG Anadolu, İHA Siha'lar Kızılelma üzerinde. İnsanlar oraya ulaşmak için 6-7 saat kuyrukta bekledi. Milletimiz bu coşkuyu yaşarken birisi şunu söyleyebiliyor 'Sen bu gemiyi buraya yapmışsın İHA, SİHA'ları koymuşsun da iki tane bomba atarlar' diyor. Be adam iki tane bomba bu ülkenin üzerine atılmasın diye o İHA'lar, SİHA'lar, Kızılelma'lar yapılıyor. Yani bir ülkenin önce kendi güvenliğini temin etmesi en doğal hakkıdır. Kaldı ki farazi bir güvenlik endişesinden bahsetmiyoruz. Yakın zamanlarda Kilis'e Gaziantep'e karşı taraftan füzeler atıldı o bölgedeki terör örgütleri tarafından. Kaldı ki o teröristlerin eline bizim hava araçlarını da düşürebilecek son derece sofistike silahlar verilmiyor mu? Dönüp bir kere de ABD'ye söylüyorlar mı bu silahları neden PKK'ya YPG'ye veriyorsunuz? Bunu demeyenlerin kalkıp şimdi Türkiye kendisini savunması için silahlarını ürettiğinde ya bundan rahatsızlık duyması anlaşılır bir şey değildir, bu ülkeye ait olmamaktır. Bunun özeti budur. Asla geçmişi yargılamak için söylemiyorum ama bu kafa yeni kafa değildir. Biz bu kafayı çok eskilerden tanıyoruz." dedi.

"ŞAKİR ZÜMRE, NURİ KİLLİGİL, VECİHİ HÜRKUŞ BUNLARIN HEPSİNİN FABRİKALARINI KAPATTILAR"

Türk yapımı bir uçağın Hollanda'da hastane olarak kullanıldığını belirten Kurtulmuş, "Bir arkadaşım fotoğrafını gösterdi, Hollanda'da uzun yıllar hastane uçak olarak hizmet vermiş ve daha sonra şimdi İngiltere'de bir müzede sergilenen uçakta şöyle bir tabela var ve diyor ki bu uçak 'Kayseri'deki uçak fabrikasında üretilmiştir. Tarih 1940'lı yılların başı'. Rahmetli Nuri Demirağ'ın Kayseri'de ürettiği ve yabancılara sattığı uçaklar oralarda hizmet vermiş ve sonra uçaklar emekliye ayrılmış. Bunlar Nuri Demirağ'ın fabrikasına da karşıydılar. Bu zihniyetin sahiplerini kast ediyorum. Şakir Zümre, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş bunların hepsinin fabrikalarını kapattılar, işlerine takoz oldular bir kısmını fiilen hayattan kopardılar. Nuri Demirağ o kadar zengin bir adam. Yeşilköy havalimanı mülkü o aileye aitmiş. Sonuçta bu adam hayatının sonunda farklı zaruriyet içerisinde öldü. 1970'li yıllara gelin, Türkiye bugün işte TUSAŞ'ta helikopterlerimizin motorlarını yapar hale geldik 1978'de TUSAŞ ile Tornedo firması anlaşma yapacakken Türkiye'nin vesayet odakların telgraf emriyle bizim tarafı masadan kaldırdı ve anlaşma imzalanamadı." ifadelerini kullandı.

"BU MEMLEKET BİR DAHA TERÖRÜN SİLAHIN KURŞUNUN KAVGANIN PATIRTININ GÜRÜLTÜNÜN OLDUĞU BİR ORTAM OLMAYACAK"

Muhalefetin hiçbir şeyden memnun olmadığını dile getiren Numan Kurtulmuş şöyle konuştu:

Bizim seçim beyannamemizin dördüncü bölümü demokrasi insan hak ve özgürlükleri ve adaletle ilgili bölümdür. Burada ısrarla altını çizerek söylediğimiz şey artık Türkiye geldiği seviye itibariyle yüksek standartlı bir demokrasiye sahip olmayı hak etmiş bir ülkedir. Bu ne demektir, herkes sözünü söyleyecek. Herkes organizasyonlarını yapacak herkes ülkenin ileri gitmesi için tekliflerini yapacak ama olmazsa olmaz şartımız nedir; bu memlekette bir daha terörün silahın kurşunun kavganın patırtının gürültünün olduğu bir ortam olmayacak. Türkiye bunları çok yaşadı. 70'lerde 90'larda vs. Tekrar bu günlere dönmeyeceğiz. Karşısındakine saygı hissetmeyen, karşısındakinin de en az kendisi kadar hak sahibi olduğunu görmeyen bir anlayış zaten demokrasinin bir paydaşı olamaz."

"MESELE S-400 F-35 DEĞİL"

Kurtulmuş, "Bu tabi gayri milli olmakla açıklanabilecek bir durumdur. İzahı yoktur. Maalesef bu bugünün tartışması, inanın Türkiye'de iki asırdır siyaset neredeyse aynı konular arasında konuşuluyor. Tam bağımsız olmakla elin adamının uydusu olmak, mandasını kabul etmek gibi bir ayrım vardır Türkiye'de. Onun için biz istikamet tayini derken bu seçim için bunu söylüyoruz. Türkiye tam bağımsızlık istikametinde yürümeye devam edecek mi etmeyecek mi? Adam diyor ki niye bunlardan almıyoruz, daha pahalıya üretiriz diyor. Doğal gaz mesela, ne güzel Türkiye kendi gazını bulmuş, kendi petrolünü buluyor karada. İnşallah Doğu Akdeniz'de hem petrol hem doğalgazı bulacağız. Çünkü elin oğlu oradan seni tehdit ediyor. Diyor ki o eski iki kutuplu ve bir şekilde ülkeleri kendi emperyal niyetleri çerçevesinde yöneten ülkelerden bazı işaretler almayı herhalde kendi siyasetleri için doğru buluyorlar. Hayır kardeşim, bundan sevinç duysana. Niye biz üretiyoruz pahalı olur bu, gidelim yurt dışından alalım diyor. Türkçe'nin çok güzel bir lafı var 'Elden gelen öğün olmaz, o da her vakit bulunmaz'. Çok basit bir CNC tezgâhını bile geçtiğimiz 4-5 yıllık süreçte bazı ülkelerin ambargo koyup vermediklerini biliyoruz. S-400 F-35 tartışmalarında ben hep şunu söyledim. Mesela bize şimdi siyasi baskı yapıyorlar S-400'den çıkın eğer bunu kullanırsan NATO'dan uzaklaşırsın. Kardeşim ben F-35'in ortağıyım. Sen benim ortağı olduğum bir projeden hangi hakla beni çıkarıyorsun. Benim hava savunma sistemine ihtiyacım var. Ver, vermiyorsun. Türkiye'ye sürekli füze atılıyor. Allah korusun yarın daha büyük bir füze atılırsa ne yapacak Türkiye?

O zaman benim S-400 almam lazım. Mesele ne S-400 ne de F-35. Mesele biliyorlar ki Türkiye bu istikamette giderse çok yakın zamanda kendi hava savunma sistemlerini de kuracak, nasıl Hürkuş'u yapıyorsa Kızılelma'yı yapıyorsa yarın bunları da üretecek, biliyorlar. Korku budur. Ben dışarının bu endişeyi taşımasını anlarım da içerdekilerin bu endişeyi taşımasını akıl sır erdiremem." diye konuştu.

BİZİM DE MİLLİ MENFAATLERİMİZ VAR

Kurtulmuş, "AB bize ne der NATO ne der müttefiklerimiz ne der. Bu dönemde dışarıdakiler alıştı da içerdekilerin de alışması lazım. Mesela Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda iki ayrı reçete ortaya koymamız bunu gösteriyor. Sen NATO isen ben Türkiye'yim, sen ABD isen ben Türkiye'yim. Benim nasıl senin önceliklerin varsa benim de milli menfaatlerim var. Biz öyle birisinin emir verdiği ötekinin tabii olduğu ikili ilişkiyi asla kabul etmeyiz. Birinin rota verdiği diğerinin uyduğu çoklu ilişkiye de uymayız. Biz eşit ortaklık olarak herkesle müzakere eder herkesle görüşürüz. Hiçbir ülkeyle hiçbir ittifakla ilgili kısıtımız önyargımız yoktur ama Türkiye'nin milli menfaatleri bizim ana çerçevemizdir. Buna dışarısı yavaş yavaş alıştı içerdekiler de alışacak inşallah" dedi.

Kurtulmuş, "Hem dünya ekonomisinin hem de Türkiye ekonomisinin konjonktür şartları sebebiyle yaşadığımız olduğumuz fiyat artışları, bazı gıda maddelerinin yüksek olması, bizim de çok yakından takip ettiğimiz, bildiğimiz ve mutlaka düzeltilmesi gereken bir durumdur. Ama bu dönemsel bir durumdur ve bunlar geride kalacaktır. Son birkaç yıl içerisinde dünya ekonomisi yaşamadığı kadar ağır sınavlar yaşadı. Bunlardan birisi pandemidir. Ardından Rusya-Ukrayna krizinin ortaya çıkarmış olduğu savaş şartlarının, gıda fiyatlarındaki etkisi, aynı zamanda son 2-3 yılda dünyada kuraklık sebebiyle ortaya çıkan gıda fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketlilik, bütün bunlar, dünya ekonomisinde çok ağır bir yükün yaşanmasına sebep oldu. Türkiye olarak pandeminin başından itibaren tercih ettiğimiz yol, Türkiye'nin üretim kabiliyetini düşürmemek, daha açık ifade etmek gerekirse tezgahı dağıttırmamaktı. Küresel krizlere rağmen, petrol ve doğal gaz harcamalarını bir kenara koyarsak Türkiye, cari fazla veren bir ülke haline geldi. İnşallah petrol ve doğal gazda yerli, üretim arttığı zaman, geçen yıl faturamız 96,6 milyar dolardı. Bu, muazzam ağır bir yük. Şimdi biz bunu kendimiz ürettiğimiz zaman bu para cebimizde kalacak. Türkiye'nin ne kadar büyük bir sıçrama yapacağını o zaman düşünün. Türkiye, son 20 yılda bir şey yaptı. Türkiye'nin uluslararası alanda, markalarıyla rekabet edebilmesi için üretmesi lazım. Bu istikamette bir tercihte bulunuldu. Özellikle son dönemde bizim 'üretim-istihdam-yatırım ve cari fazla yoluyla büyüme' dediğimiz bu stratejiyle sonuçlar almaya başladık. Türkiye 21 yılda, akla gelebilecek hemen her alanda altyapı hizmetlerini tamamlamıştır. Kılıçdaroğlu'nun kulaklarını çınlatalım, evet Çanakkale Köprüsü çatalla-bıçakla kesilip yenilmiyor ancak Çanakkale Köprüsü, bu ülkenin zenginleşmesine destek sağlayan çok stratejik yatırımlarından bir tanesidir. Bunu kendisi de biliyor. Birinci köprü yapıldığı zaman, tabyaları lehimlenirken birileri 'istemezük, istemezük' diye slogan atardı. Türkiye'de hiç kafa değişmiyor. Bunu yaptığınız zaman, 'bundan daha iyisi şu projedir' deseler, baş göz üstüne. Bunu söyleyemiyorlar, hiçbir alanda söyleyemiyorlar. 2028 yılına kadar Türkiye'nin en az 10 üniversitesini, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına sokmayı hedefliyoruz. Evet, hayat pahalılığı ile ilgili konuşalım, bunları yakın takip ediyoruz. Ancak köprü ve soğanı karşı karşıya getirmek ahmaklıktır. Bize ikisi de lazım." şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE PETROL BULABİLDİYSE İNANIN, ZİHNİYET DEĞİŞTİĞİ İÇİNDİR"

AK Parti'li Kurtulmuş, "Osmanlı Devleti, iki fitne üzerinden 20 yıl içinde darmadağın edildi. Bir tarafta mezhep fitnesi, diğer tarafta da etnik fitne ile koskoca devlet 5.5 milyon kilometre kareden, 780 bin kilometre kareye düştü. Emperyalistler buradan giderken, bugünlerin hesaplarını yaparak gittiler. Neredeyse ülkelerimizin sınırlarını sorunlu hale getirdiler. Güneydoğu Anadolu'yu çok iyi bilenlerden birisiyim. Niye sınır, dağların tam ortasından geçer, bir tarafı Irak, bir tarafı Türkiye'dir? Adamlar buradan giderken, ileride burada birtakım fitnelerin çıkarılacağını oluşturarak gittiler. Bakın şimdi, Avrupa'nın bütün başkentlerinde bizim vatandaşlarımız oy kullanmaya başladı. Oy kullanılan yerlerin çoğunda da Türk vatandaşlarına karşı terör örgütleri mensupları saldırılarda bulunuyor. 4-5 Avrupa ülkesinin haricinde polis, bunların hiçbirini önlemiyor. Hem bizim için hem Suriye için hem de Irak için söylüyorum; bu coğrafyadan elin gavuru giderken, bu coğrafyanın halklarının arasına problem olabilecek çatışma alanları bırakıp gitti. Bu bölgede terörün olmaması, bölge halklarının ayağı kalkması demektir. Petrolünü bulamayan bir Türkiye, petrolüne sahip çıkamayan bir Suriye, petrolünü yeterince kullanamayan bir Irak. Ama bakıyorsunuz, bütün bu ülkelerin petrol gelirlerinden emperyalist ülkeler istifade ediyor. Hep yıllardır konuşurduk 'burnumuzun dibinde petrol var, bizde neden yok' diye. Türkiye petrol bulabildiyse inanın, zihniyet değiştiği içindir. Zihniyet değişmeseydi ne petrol çıkarabilirdik, ne de Togg'u yapabilirdik." dedi.