29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Cumhurbaşkanı Erdoğan: El Bab'tan sonra Rakka'ya gireceğiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde Gazi ve Şehit Yakınları Atama Töreni'nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'El Bab'tan sonra Rakka'ya gireceğiz. Oradan sonra Münbiç'e gireceğiz. Obama'ya söyledim 'PYD gibi terör örgütlerine ihtiyaç yok' diye. Sincar yeni Kandil olma yolunda buna müsaade etmeyiz' dedi.

AA27 Ekim 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen şehit yakınları, gazi ve gazi yakınları ile sivil terör mağdurlarının ve yakınlarının kamu kurum ve kuruluşlarına atama törenine katıldı.

15 Temmuz'da ve ülkenin değişik bölgelerinde şehit düşenler ile sivil şehitlere Allah'tan rahmet, yakınlarına, millete başsağlığı dileyen Erdoğan, "15 Temmuz'da, terörle mücadelede ve tabii afetlerde mağdur, malul ve gazi olarak hayatına devam eden kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin asırlardır olduğu gibi bugün de bu şehitlerin ve gazilerin fedakarlıkları sayesinde ayakta olduğunu, ayakta olmaya devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Türk milleti bin yıldır yaşadığı bu toprakları kendisine ebedi vatan yapmak için neredeyse kesintisiz bir şekilde kanını dökmüştür. Pek uzağa gitmeye gerek yok, şurada bulunan herkesin hatırlayabileceği son 30-35 yılımızı şöyle bir gözümüzünü önüne getirelim.

Bölücü terör örgütü PKK, 1984 yılından beri askerimizin, polisimizin, güvenlik görevlilerimizin, vatandaşlarımızın kanını döküyor. DHKP-C ve benzeri terör örgütleri İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizde her fırsatta kan döküyor.

DEAŞ üç yılı aşkın süredir intihar saldırıları, bombalı araç eylemleri ve diğer saldırılarıyla yüzlerce vatandaşımızı şehit etti. İşte en son Gaziantep'te bildiğiniz gibi bir çocuğu, bir genci vücuduna bomba sarmak suretiyle patlattılar, 56 kardeşimiz orada şehit oldu, 100'e yakın kardeşimiz de yaralandı. Kendilerini hastanelerde ziyaret ettiğim o kardeşlerimizin bir kısmının kolu, bir kısmının ayakları kopuktu ve bunların bir kısmı çocuktu. Hanım kardeşlerim de vardı. Çocuk, kadın, yaşlı demeden bunlar acımasızca bunları yaptılar. Bunların İslam ile bir alakası olamaz, bunlar Müslüman da olamaz. Dolayısıyla biz bunu bir defa çok iyi tespit etmemiz lazım."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz gecesi giriştiği darbe teşebbüsünü anımsattı.

Erdoğan, 15 Temmuz'da darbeye karşı direnmek için olayların olduğu yerlere gitmeye çalışan ve trafik kazalarında şehit düşen 5 kişiyle birlikte, FETÖ darbe girişiminde şehit olanların sayısının 246 olduğunu bildirdi. 2 bin 194 vatandaşın yaralandığını belirten Erdoğan, "Bir kez daha bu FETÖ ile milletimin kanını döktüler." dedi.

"Bizim milletimiz için şehadet bir şereftir, bir onurdur, bir ayrıcalıktır." diyen Erdoğan, tören öncesi Beştepe Millet Camisi İmamı Mehmet Bilir tarafından okunan Kur'an ayetinde, "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ama siz bilemezsiniz." buyurulduğunu söyledi.

 

"Bu millet ülkesi için her türlü mücadeleyi verir"

Arif Nihat Asya'nın, "Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor" isimli şiirinden, "Şehitler tepesi boş değil / Toprağını kahramanlar bekliyor / Ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor / Destanı öksüz, sükutu derin meçhul askerin / Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye / Yattığı toprak belli / Tuttuğu bayrak belli / Kim demiş meçhul asker diye" dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Gerçekten de bizim ülkemizde şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmamıştır. Bunu böyle bilesiniz. Çünkü bizim için asker demek, sadece üniforma giymiş kişiden ibaret değildir. Bizim milletimize ordu millet veya asker millet denir. Çünkü bu milletin her bir evladı erkeğiyle kadınıyla genciyle yaşlısıyla gerektiğinde ülkesi için her türlü mücadeleyi verir, her türlü çarpışmaya girer. Milletimiz inancı, bayrağı, ülkesi, geleceği için gerektiğinde ölümün üzerine koşarak gidebileceğini en son 15 Temmuz'da tüm dünyaya bir kez daha gösterdi.

 

15 Temmuz gecesi sokaklarda organize gruplar yoktu. O gece sokaklarda sadece belirli bir çevrenin, sadece belirli mahfillerin insanları yoktu. Darbe gecesi tüm sokaklarda tüm renkleriyle, tüm meşrepleriyle, tüm farklılıklarıyla milletimizin tamamı vardı. Onun için 15 Temmuz zaferinin sahibi milletimizin bizatihi kendisidir. O gecede böyle bir milletin bireyi olmaktan, böyle milletin mensubu olmaktan Allah'a hamdediyorum, şeref duyuyorum."

Türk milletinin yeniden ayağa kalktığını, milletin yeniden adeta Çanakkale destanı yazdığını ve kurtuluş mücadelesini ortaya koyduğunu belirten Erdoğan, "Yeniden işte Seyit Onbaşılarımız var. Bak yeniden ayağa kalktılar, 'Biz buradayız.' dediler. Şunu ispat ettiler, teknoloji her şey değildir. Sizin istediğiniz kadar F-16'larınız olsun, istediğiniz kadar bombalar atan helikopterleriniz olsun, tanklarınız olsun, toplarınız olsun, silahlarınız olsun. Parasını velev ki biz vermiş olalım ama yetmez, 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Akif ne diyor İstiklal Marşımızda, 'Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, doğacaktır sana vadettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.' İşte, İstiklal Marşı'nı siz gerçekleştirdiniz bu meydanlarda. Bu millet gövdesini aynen orada dediği gibi siper etti. Elhamdülillah neticeyi de aldı." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin etrafında 29 vatandaşın şehit, 36 vatandaşın gazi olduğunu dile getiren Erdoğan, "Hemen şuracıkta, Gölbaşı'nda, Özel Harekat'ta 56 şehidimiz var. Orada aslanlar gibi polislerimiz şehit oldu, o yiğitlerimiz şehit oldu. Acımasızca orayı geldiler, o alçaklar bombaladılar. İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün üzerinde, çevreyle beraber 39 şehidimiz var. Onlar tankların üzerine yürüdüler, tankların paletleri arasına kendini atan gençlerimiz olduğu gibi aynı şekilde Türkan kardeşimiz gibi şehit olan bacılarımız da var." şeklinde konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15-16 yaşında şehit olan gençlerin de bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rabbim onlardan razı olsun. Rabbim onların ortaya koyduğu cesaretleriyle, tavırlarıyla hamdolsun bu ülkeye adeta yeniden bir dinamizm, yeniden bir ayağa kalkış imkanını lütfetti. Şimdi bizim sorumluluğumuz daha da artıyor, mesuliyetimiz daha da artıyor. Daha çok çalışacağız ama birbirimizi de Allah için daha çok seveceğiz. Aramıza ayrılık gayrılık sokanlara karşı şunu söyleyeceğiz, 'Biz biriz, beraberiz, iriyiz, diriyiz, kardeşiz, hep birlikte Türkiye'yiz.' Şehitlerimizin ailelerini ziyaret ettiğimde öyle anekdotlar, öyle hatıralar dinliyorum ki inanın tüylerimiz diken diken oluyor. Her ziyaretimde bir kez daha milletimin 15 Temmuz gecesi ortaya koyduğu dirayetin, cesaretin, kahramanlığın öyle rastgele bir tavır değil binlerce yıllık köklere sahip asil bir duruş olduğuna imanım daha da artıyor."

"Tarih yeniden bir ispatı vücut ediyor"

İki gün önce Gine Cumhurbaşkanı Alpha Conde'nin, eşi ile Çin'e giderken Ankara'ya uğradığını hatırlatan Erdoğan, "Beraberce bir yemek yedik. Bana, 'O gece televizyonları izlediğimde, sizi ve milleti gördüğümde dedim ki 'Bu millet büyük bir millet. Siz bize örnek oldunuz.' diyor. Bunlar çok önemli. Tarih yeniden hamdolsun bir ispatı vücut ediyor. Bu çok önemli. Böyle bir milletin evladı olarak dünyaya geldiğim için Rabbime hamdediyorum." dedi.

Devletin, gazi ve şehit yakınlarına "ahde vefası" olarak gördüğü bir atama töreni vesilesiyle bir araya geldiklerini anımsatan Erdoğan, 2 bin 28 kişinin atamasını gerçekleştireceklerini, bunlardan 419'unun 15 Temmuz gazisi veya gazi yakını, 67'sinin de 15 Temmuz şehitlerinin yakını olduğunu bildirdi.

 

Erdoğan, diğer atamaların da terörle mücadelede şehit olanların yakınlarından, mağdur, vazife ve harp malulü olarak kabul edilenlerden oluştuğunu belirterek, ataması yapılanları tebrik etti, görevlerinde başarı diledi.

Bugünkü atama ile sadece son iki yılda Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yapılan atama sayısının 17 bin 74 kişiyi bulduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Şehitlerimizin ve gazilerimizin yaptıkları fedakarlık yanında biliyorum ki devlet olarak bizim kendilerine sunduğumuz imkanların sözü dahi edilemez. Şunu da söyleyeyim, tabii ki bu bir iane değil. Bu sadece devlete milletimin verdiği emanetin hak sahiplerine verilmesidir çünkü şehitlerimizin bütün yakınları devlete emanettir. Gazilerimiz ve yakınları hakeza devlete emanettir. Onları korumak, gözetmek, kollamak bizim görevimizdir." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şehit yakınları ve gazilerin ihmal edildiğine" yönelik muhalefetten gelen ithamlara ve medyada yer alan haberlere şöyle yanıt verdi:

"Devlet elbette geçmişten beri şehit yakınları ve gaziler için çalışmalar yapıyordu. Biz, Başbakanlığım döneminde, 2011 yılında farklı bakanlıklar ve kurumlar tarafından yürütüldüğü için dağınıklık gösteren bu çalışmaları geldik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız bünyesinde topladık. Bu ilk defa yapılıyor. Artık şehit yakınları ve gazilerimizle ilgili tüm işlemler, bu bakanlığımızdaki ilgili daire başkanlığı tarafından takip ediliyor ve neticelendiriliyor. Şehit yakınları ve gazilerimize sunulan imkanları teker teker saymaya kalksak ki az önce bir bölümü sayıldı, epeyce uzun bir liste karşımıza çıkar. Sadece şu başlıkları tekrar ifade etmek istiyorum, şehitlerimizin mirasçılarına çeşitli başlıklar altında ciddi miktarda nakdi tazminat ödeniyor. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kendilerine hak ettikleri emekli aylığı veya emsal aylık bağlanıyor. 30 yıl üzerinden ikramiye ödeniyor. Okul çağındaki çocuklara öğrenim yardımı yapılıyor, özel okullarda kontenjan ayrılıyor. Kredi Yurtlar Kurumundan burs veriliyor. Yurtlardan öncelikli olarak faydalanmaları sağlanıyor. Sağlık hizmetlerinden katılım payı, onlardan alınmıyor. Toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanabiliyorlar. İhtiyaç duyan ailelere faizsiz konut kredisi verilerek uygun şartlarda ev sahibi olmaları temin ediliyor. Kamuda şehit yakınlarına ikişer, gazilerimize, vazife malullerimize ve terör mağduru sivillere birer istihdam hakkı veriliyor. Çeşitli vergilerden muaf tutuluyorlar. Aslında bu çok uzun bir liste. Ben bu kadarıyla iktifa edeceğim. Verilen hizmetlerin para tutarları da elimizde mevcut ama inanın bunları burada ifade etmekten ben hicap duyuyorum çünkü biz hiçbir maddi karşılığın, bir insanın canını feda etmesinden, bunu göze alarak kendini öne atmasından daha kıymetli olmadığını çok iyi biliyoruz."

Eskiden şehitlik ve gazilik şartlarının çok dar tutulduğunu ve imkanların da nispeten sınırlı olduğunu anımsatan Erdoğan, "Biz, siviller dahil, tabii afet mağdurları dahil, her ne surette olursa olsun güvenlik hizmetlerinde çalışırken hayatını kaybeden ya da malul olanlar dahil kapsamı olabildiği kadar genişlettik. Böylece her ne şekilde olursa olsun devletinin ve milletinin hizmetinde görev yaparken hayatını riske atan, bu uğurda canını veren herkesin şehit yakınlığını ve gazilik statüsü kazanabilmesini sağladık." ifadesini kullandı.

 

Erdoğan, şehit ve gazi statüsüne girmese de Türkiye'deki sosyal yardım sistemini mağdur durumdaki tüm vatandaşları kucaklayacak hale getirdiklerini vurgulayarak, "Amacımız bu ülkede hiç kimsenin aç kalmamasını, açıkta kalmamasını, sağlık hizmetlerinden mahrum kalmamasını temin etmek, herkesin insanca bir hayat sürmesini sağlamaktır. Hedefimiz bu, inşallah bu gerçekleşecek, oraya doğru gidiyoruz." diye konuştu.

Kıyıda köşede ulaşılamamış veya ihmal edilmiş insanların bulunabileceğini ama ilke olarak devlete başvuran veya devletin kendisine ulaştığı hiçbir mağdur vatandaşın ortada bırakılmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Eğer 79 milyon vatandaşımın içerisinde bir tane dahi yardıma muhtaç olduğu halde devlet kapısından geri çevrilen mazlum varsa bunun vebali en başta ben olmak üzere hepimize aittir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın yanında belediyelerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın, özel sektörümüzün de benzer gayretleri olduğunu biliyorum. Türkiye'yi hiç kimsenin kendini garip, kimsesiz hissetmediği bir ülke haline getirmeden bize durmak yok, nefeslenmek yok. Bu hedefe ulaşmadan başımızı yastığa koyduğumuz her gece, bizim için zifiri karanlıktır. Hele hele şehit yakınlarımız ve gazilerimiz ile ilgili en küçük bir eksiklik, en küçük bir aksaklık bizim için kabus anlamına gelir. İnşallah bu konuda zaten oldukça iyi bir düzeye getirdiğimiz hizmetlerimizi her geçen yıl daha da kurumsallaştırarak, daha da iyileştirerek sürdürmekte kararlıyız."

Millet vurgusu

Türkiye'nin 15 Temmuz gecesi yaşadığı hadiseye pek çok farklı açıdan bakmanın, farklı değerlendirmeler yapmanın mümkün olduğunu belirten Erdoğan, "Bana göre 15 Temmuz'un en önemli mesajlarından biri de şu; biz 200 yıldır 'devletin sahibi kimdir' ve 'Türkiye nasıl kurtulur' sorularını hep soran, bu sorulara cevap arayan bir ülkeydik. 15 Temmuz'da bu soruya kati bir cevap bulduk. Bu çok önemli; devletin sahibi millettir. Türkiye'yi kurtaracak yegane güç de milletin bizatihi kendisidir." diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"FETÖ ihanet çetesi, millete ait olan devleti gasbederek millete karşı kullanmaya çalıştığı için başarısız olmuştur, millete rağmen olmaz. 17/25 Aralık darbe girişimi, FETÖ'nün devleti gasbetme teşebbüsüydü. Kim ile; yargıyla, emniyetle, polisle. 15 Temmuz darbe girişimi de aynı şekilde FETÖ'nün devleti gasbetme teşebbüsünün son halkasıdır. Kimle; silahlı kuvvetlerimizin içerisine sızmış bir grup, üniforma içerisindeki FETÖ'cü ne yazık ki haydutlarla."

Bu iki girişim arasındaki fark, birinin hukuk ve adalet ambalajıyla pazarlanmaya çalışması, diğerinin doğrudan silahla, bombayla yapıldığı için böyle bir kılıfa sokulamamış olmasıdır. Eğer 15 Temmuz'u başarsaydılar emin olun bu darbeyi de allayıp pullayıp pazarlamaya çalışacaklardı."

Erdoğan, 15 Temmuz sonrası mağdur ifadesinin çok kullanıldığını ifade ederek, gerçek mağdurların şehit ve gazi yakınları olduğunu vurguladı. Erdoğan, 15 Temmuz'u hazırlayanlara mağdur olarak bakamayacağını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunlar bizim haremimize girdiler. Bunlar ümmeti, milleti parçaladılar, anneyi evladından, karıyı kocasından... Ismarlama evlendirme törenleri yaptılar bunlar. O kadar ileri gittiler ki Pensilvanya'dakinin, şah damarından kendilerine daha yakın olduğunu söylediler. Kula, şah damarından daha yakın olan Allah'tır, Allah. Allah'tan daha başka bize şah damarından daha yakın olan yoktur. Hiçbir güç bize Rabbimizden şah damar olarak daha yakın olamaz. Bunlar sapık ya.

Onun için gelişmeler bize gösterdi ki bu pazarlamanın alıcıları da zaten hazırmış. İhanetin ve kötülüğün örgütlenmiş hali olan FETÖ, yıllarca milletimizi öyle bir cendereye sıkıştırmış ki bu yapının gerçek yüzünü anlamak hakikaten bir hayli güç hale gelmiştir. Bir yanda eğitim, hayır, dayanışma gibi hiç kimsenin itiraz edemeyeceği çalışmalar öne çıkartılırken diğer yanda da örgütün tepesinden aşağı doğru süzülen bir şüphe yığını pek çoklarını rahatsız ediyor."

Meydanlarda "bunların bankasına para yatırmayın, bunların dershanelerinden, okullarından çocuklarınızı çekin, alın. Size, devletin okullarında hafta sonları ücretsiz takviye dersleri başlatıyoruz, çocuklarınızı oraya verin" dediğini hatırlatan Erdoğan, "Bazıları evini, arabasını sattı, gitti onların bankasına yatırdı. Şimdi bunlar, oraya bunu yatırdığı için içeriye alınınca 'biz mağduruz...' Ne mağduru ya? Sen arabanı, evini satarak oraya yatıracak kadar paranı borçlanarak, maaşını oraya yatıracak kadar zekisin. Unutmayın hainlerin de zekisi var." ifadesini kullandı.

"Kararlı bir mücadele yürütülüyor"

Erdoğan, kendi siyaset arkadaşlarından, muhalefet partilerinden, iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından ve her çevreden pek çok kişinin, kendisinin "FETÖ'nün üzerine çok gittiğini, kendilerine haksızlık yaptığını" söylediklerini aktararak, "Sadece milletim beni bu mücadelemde kayıtsız, şartsız destekledi." dedi.

FETÖ'nün tüm gücüyle ve ahlaksızca saldırdığı o döneme işaret ederek, girdikleri tüm seçimlerden, siyasi tarihin en yüksek oylarını alarak çıktıklarını belirten Erdoğan, bu yapının, o zaman PKK'nın desteklediği siyasi partinin seçim merkezlerinde kendilerine karşı tavır belirlediklerine de dikkati çekti.

Erdoğan, milletten alınan güçle FETÖ'ye karşı her zeminde ve durumda kararlı bir mücadele yürütüldüğüne değinerek, 15 Temmuz sonrasında FETÖ'nün, emniyet ve yargı başta olmak üzere bürokrasideki gücünün kırılmadığı takdirde işlerin çok güç olacağını bildirdi.

"Milletin kararının üstünde bir karar yoktur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyaya ve millete, "Biz ihanet etmedik. Eğer ihanet etseydik, hasbi davranmasaydık, hırsımızla hareket etseydik, şahsımı ve ailemi öldürmeye, bizi tutuklamaya gelenleri askerim, güvenlik güçlerimiz, yaklaşık bir haftadan sonra ormanda yakaladılar, onları orada öldürürlerdi ama öldürmediler. Hemen gözaltına aldılar oradan da yargının karşısına çıkardılar, bu bizim asilliğimizden geliyor." diye seslendi.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 246 şehidin olduğunu, FETÖ'den de 39 kişinin öldüğünü belirten Erdoğan, "Demek ki bizim polisimiz, güvenlik güçlerimiz bunlarla böyle bir mücadeleye girmedi. 'Nerede bulursanız öldürünüz' demedi. 'Tutuklayalım, kararı yargı versin' dedi. Şimdi haklı olarak vatandaşım 'idam, idam, idam' diyor. Ben de vatandaşıma, 'Parlamento böyle bir kararı alacak olursa Cumhurbaşkanı olarak bu karar bana geldiğinde, ben de bunu onarım' diyorum." görüşüne yer verdi.

Erdoğan, bazı Batılıların kendisine "niye idam diyorsun, onarım neden diyorsun" dediğini aktararak, cevap olarak "Egemenelik, kayıtsız şartsız milletindir. Bizim ülkemiz demokrasiyle yönetilen bir ülkedir, milletin kararının üstünde bir karar yoktur." ifadesini kullandığını söyledi.

Dünyanın birçok ülkesinde idamın olduğuna işaret eden Erdoğan, bu yüzden Türkiye'ye akıl verenlerin, o aklı kendilerine saklamasını istedi.

"15 Temmuz'u aynı zamanda bir işgal girişimi olarak nitelendiriyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ülkeyi ele geçirmekten ziyade, ülkede bir iç savaş çıkartmak amacı taşıdığının gayet açık olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çünkü bu ülkeyi az çok tanıyan herkes milletin, devleti bu alçaklara, zihnini ve gönlünü Pensilvanya'ya satmış bu hainlere teslim etmeyeceğini bilir. İşte biz bunun için 15 Temmuz'u aynı zamanda bir işgal girişimi olarak nitelendiriyoruz. Türk milleti, vatanını işgal etme, ezanını susturma, bayrağını indirme, devletini yıkma peşinde olanlarla nasıl mücadele ettiğini, edebileceğini Çanakkale'de ve İstiklal Harbi'nde göstermiş bir millettir. Aradan yaklaşık bir asır geçtikten sonra bu defa içimize soktukları hainler ve gafiller aracılığıyla, aynı projeyi bir kez daha hayata geçirmeye çalıştılar. 'Terör örgütleriyle mücadele etmekten yorgun düştüğünü, yaşadığı ekonomik krizlerle hırpalandığını, kendi iç mücadelesinde enerjisini tükettiğini' varsaydıkları bu milletin, artık kendilerine karşı koyamayacağını sandılar."

FETÖ'nün özelikle 2012'den sonra arka arkaya provokasyonlarını hayata geçirdiğini belirten Erdoğan, 15 Temmuz'da FETÖ mensuplarının uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla çıkınca ortada kimsenin kalmayacağını sandıklarını ancak yüz binlerce kişiyi görünce şaşırıp paniğe kapıldıklarını söyledi.

Darbe girişimi gecesi tek başına bir kadının eli silahlı askere karşı dimdik durduğunu hatırlatan Erdoğan, FETÖ ile mücadele yolunda kararlılıkla devam edeceklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin, "Bu nasıl darbe? Tanklardan neden daha fazla ateş edilmedi? O uçaklardan niye daha fazla bomba atılmadı? O tüfeklerden niye daha çok mermi çıkmadı?" sorularını sorduğunu dile getirerek, "Bunun cevabı gayet basit, korkuyu unutmuş, ölümü göze almış insanlara istediğiniz kadar mermi sıkın, bomba atın netice değişmez. Sadece daha çok kan dökülürdü, daha çok can yanardı." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, şair Erdem Bayazıt'ın "Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm / Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm" dizelerini anımsatarak, Türk milletinin ölüme bakışının başkaları gibi olmadığını, bir son, yok oluş değil baki olana kavuşma olarak gördüğü için tevekkülle karşıladığını dile getirdi.

"15 Temmuz gecesi 246 değil de 246 bin insanımız şehit olsaydı bu mesele üzerinden polemik üretenler acaba darbeyi kabul edecekler miydi?" sorusunu yönelten Erdoğan, şöyle devam etti:

"O zaman da başka bir bahane bulacaklardı. Öyleyse ne darbenin ne darbe girişimine karışanların ne de o örgüte doğrudan veya dolaylı destek veren hiç kimsenin gözünün yaşına bakma hakkına sahip değiliz. Onun için kimse bize mağdur edebiyatı yapmasın, eğer benim yakın arkadaşlarımın içerisinde de varsa onlara da sesleniyorum, sakın bize mağdur edebiyatı yapmayın. Benim mağdur mazlumlarım burada."

"Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz"

Mağdur olduğunu iddia eden kişilerden itirazlar geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hepsi aynı kalıptan çıkmış, aynı şeyler, siz kimi aldatıyorsunuz? Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Mağduriyete uğramış hakkını gözetmek elbette vazifemiz ama 17- 25 Aralık'a rağmen, 15 Temmuz'a rağmen FETÖ'nün içinde yer almayı sürdüren hiç kimse ne mağdurdur ne masumdur. Bu kişilerin en yakınlarımız da olsa adalete hesap vermelerini sağlamak, haklarında gereken işlemleri yaptırmak mecburiyetindeyiz çünkü bizim şehitlerimize ve gazilerimize karşı sorumluluğumuz var. Biz şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin dışında 15 Temmuz'un mağduru yoktur, mazlumu yoktur, hesap sorma hakkı olan hiç yoktur diyoruz." ifadelerini kullandı.

Halkın 15 Temmuz'da tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet dediğini belirterek, "Eğer bugün Gabar Dağları'nda, Tendürek Dağları'nda benim Mehmet'im orada yaz kış demeden bir mücadele sürdürüyorsa, oralardan inmiyorsa bunun tek sebebi biz buradan bir milim yeri kimseye kaptırmayız. Burada şehidimizin kanı var." değerlendirmesinde bulundu.

15 Temmuz gecesi, rabia anlayışına sahip çıkıldığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kendisinin ve evlatlarının geleceğini kimseye ipotek ettirmeyeceğini göstermiştir benim milletim, o Pensilvanya'daki şarlatana. Asla. Devletin sahibinin şu veya bu kurum, şu veya bu güç değil bizatihi kendisi olduğunu ortaya koyan milletimizin bu iradesine saygı duymayan hiç kimse bizim gözümüzde muteber değildir. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' öğüdünü tüm icraatlarının temeline yerleştirmiş bir siyasi hareketin kurucusu olarak devletin sahibininin millet olduğu gerçeği bizim zaten bildiğimiz ve inandığımız bir husustur. Herkesin de bunu kabul etmesi milletimizin ferasetine ve cesaretine teslim olması gerekiyor."

Terör örgütüyle mücadele ve bölgedeki krizler karşısında güçlü bir duruş sergilemenin artık daha kolay olduğunu aktaran Erdoğan, emniyet teşkilatında yeni atamalar ve değişiklikler yapıldığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu yeni atamalarla, yeni tayinlerle beraber de inşallah ülkemizin 81 vilayetinde terörle mücadele de çok farklı bir sürece giriyoruz. Artık sonuçla değil bu işin kaynağı neresiyse o kaynakta bu mücadeleyi başlatmanın adımlarını atıyoruz." şeklinde konuştu.

Terörü kapıya dayandığı zaman değil, kaynağında kurutmak istediklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"İnşallah 2023 hedeflerimize daha kolay ulaşacağız. Çünkü milletimiz, bu kararlılığı ortaya koymuş, biz sorumluluk sahiplerine de 'yürüyün, bu yol şehadete çıksa da arkanızda biz varız' demiştir. Bundan daha açık bir mesaj olabilir mi? Millet ne diyor; 'Yürüyün'. Yürüyeceğiz. Bir hocamın bize yönetimle ilgili güzel bir nasihatı vardı. 'Evladım, lider taşın arkasına saklanırsa, millet dağın arkasına saklanır' derdi. Biz bununla yetiştik. Lider eğer taşın arkasına saklanmazsa, meydanda olursa, işte millet de 81 vilayette meydanları tıklım tıklım doldurur. 29 gece demokrasi nöbetleri tutuldu mu, tutuldu. Hiçbir ayrım var mıydı, sanatçısı, sporcusu, milletin hepsi döküldü oralara."

"Bekamızı tehdit eden hiçbir gelişmeye seyirci kalmayacağız"

Milletten aldıkları mesajın gereklerini yerine getirmek için kolları sıvadıklarını, PKK'ya ve onun uzantısı kuruluş ve kişilere karşı hem yurt içinde hem de yurt dışında daha kararlı bir mücadele içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Suriye'ye niye girdik? Özgür Suriye Ordusu'nu Cerablus'a soktuk, biz de arkalarından girdik ve DEAŞ, Cerablus'ta hiç durmadı, bıraktı gitti. Şimdi Cerablus'a yaklaşık 30 bin Cerablus halkı geldi, topraklarına yerleşti. Bir taraftan hastaneleri yaptık, okullarını yapıyoruz, yollarını yapıyoruz ki Cerabluslu gelsin, insanca yaşamaya başlasın. Arkasından Rai, oraya girdik. Orayı da DEAŞ terk etti. Durmadık, aşağıda Dabık vardı. Dabık, DEAŞ'ın kutsalıydı. Orası, bir zamanlar Mercidabık Savaşı'nı yaptığımız yerdi. Dabık'tan da terk edip gittiler. Şimdi El Bab'a yürüyoruz. Çünkü El Bab onların önemli bir merkezi. El Bab'ı da onlar terk edecekler, ondan sonra Münbiç'e, Rakka'ya yöneleceğiz. Dün akşam Sayın Obama ile uzun uzadıya görüşmemiz oldu ve bu görüşmelerimiz ile de bu tür adımları atacağımızı kendileriyle de paylaştık. Ve şunu da söyleyeyim; PYD, YPG gibi terör örgütlerine bizim ihtiyacımız yok Rakka'da. PYD, PKK aynıdır. Biz dedik ki 'Gelin sizle beraber Rakka'dan DEAŞ'ı atalım, bunu biz sizinle beraber hallederiz, bu gücümüz var.' Bunlar nedir ya, basit bir terör örgütü bunların hepsi aynı. Suriye ve Irak'ta, aynen şu anda Kerkük'te, Musul'da, Telafer'de, Sincar'da bu mücadeleyi yine sürdüreceğiz. Niye? Sincar yeni bir Kandil olma yolunda. Onun için biz Sincar'a müsaade edemeyiz. Çünkü orada PKK var."

Erdoğan, Telafer'de Türkmenlerin Şia ve Sünni olarak ikiye ayrıldığına dikkati çekerek, şu çağrıda bulundu:

"İşte biz bunu istemiyoruz. Telafer'e sesleniyorum, bırakın bu mezhep çatışmasını, mezheplerin üzerinde İslam var. İslam'da birleşin. Suriye ve Irak'ta bekamızı tehdit eden hiçbir gelişmeye seyirci kalmıyoruz, kalmayacağız."

"Yatırımları artırarak devam ettiriyoruz"

Ekonomide yavaşlayan çarkları yeniden hızlandırmak için gereken tedbirleri aldıklarını, almaya da devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Yatırımları azaltmak şöyle dursun, artırarak devam ettiriyoruz. İşte bugün İstanbul'da Sayın Başbakanımız, uluslararası yatırım şirketleriyle bir toplantı halinde. Büyük projeleri ardı ardına hizmete açıyor, yeni projelerin hazırlıklarını hızlandırıyoruz. 20 Aralık'ta inşallah Boğaz'ın altından Avrasya Tüneli'nin açılışını yapacağız. İnşallah Çanakkale Köprüsü'nün ihalesi yapılacak ve inşaatı yüklenecek firma belli olacak ve dünyanın en uzun köprüsüne Çanakkale'de sahip olacağız. Diğer taraftan Kanal İstanbul'un hazırlıkları şu anda yapılıyor. Kanal İstanbul ile de Karadeniz'i Marmara'ya bağlayacağız. İkinci bir boğazla İstanbul kavuşmuş olacak.

Konuşmasının sonunda tekrar 15 Temmuz'daki darbe girişimine değinen Erdoğan, "15 Temmuz'u üstat Necip Fazıl'ın dilinden ifade edecek olursam herhalde şöyle demem gerekir; (Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es)." ifadelerini kullandı.