İlk günden beri kongrelerdeki seçimin iptal olması için "nisabı" yani seçilme yeterliliğini etkileyecek bir hilenin olması gerektiğini söylüyorduk.
Ortada suç dahi olsa, iradesi bir biçimde menfaat temini ile değişen delegenin toplam sayısı seçim sonucunu etkilemiyorsa, mahkemelerin ilgili seçimi iptal etmesinin pek mümkün olmadığını belirtiyorduk.
İstanbul İl Kongresinin iptali kararı sonrası bu marj değişti ve kafa karışıklığı arttı.
Bugün bu konudaki düşüncelerimi ve yanlış anlaşılan durumları on maddede özetlemek istiyorum:
(1.) Karar Ankara'daki "Büyük Kurultay" dosyasını etkiler.
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı, Büyük Kurultay'da oy kullanmaması gereken 196 delegenin oy kullandığını ortaya koyuyor. Bu da ister istemez Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesinin vereceği kararı doğrudan etkileyecektir. Ankara mahkemesi, İstanbul mahkemesinin kararını incelemek ve değerlendirmek mecburiyetinde...
(2.) Bu heyet daha önceden biliniyordu!
Bu tip dosyalarda davayı açan taraf ya davayı açarken ya da sonradan bir "heyet önerisi" olarak liste sunar. Bu isimler Mahkemenin "şapkadan" çıkardığı isimler değil. Taraflar bunu ya biliyor ya da bilebilir durumdalar...
(3.) Kongrenin iptali ile kongredeki seçimlerin iptali ayrı şeyler.
Bu konu çok karışıyor. Genel kurulda yönetimin yetkisi "toplantı yeter sayısı" olduğunun tespit edilmesi ile biter. Seçimleri yönetim değil, divan yönetir. Divanın yönettiği seçimlerde sorun varsa divanın yerine atama yapılması gerekir. Kayyım diye yanlış ifade edilen geçici heyet tam olarak budur aslında. Bu halde kongrenin toplanma usulüne uygun bir biçimde açılmış olması halinde kongre iptali kararı çıkmaz. Buradaki duruma göre çıkacak karar kongredeki seçimlere dönüktür.
(4.) Eskilerin doğrudan göreve gelmesi ihtimali zayıf.
Bir ihtimal gerçekleşirse bu olur. O da kongrenin iptal edilmesidir. Kongredeki seçimler Genel Başkanlık vb. diğer seçimler iptal edilirse geçici heyet atanacaktır. Bunun en yakın örneği İstanbul dosyasıdır... Mahkeme eski yönetimi göreve getirmemiş bir heyet tayin etmiştir. Heyetin içinde eski İstanbul il başkanı ve benzeri mahiyetli isimler vardır.
(5.) Görevlendirilenlerin ihracı, görevlendirmeleri düşürmez.
İhraçların İstanbul il yönetimine yapılan görevlendirmeleri iptal etmesi mümkün değil. Zira karar Gürsel Tekin ve diğer isimleri CHP üyesi olması sebebiyle veya ilintili bir ifade belirterek atamıyor. İsmen bir atama var.
(6.) İstanbul kararının kesinleşme süreci var.
Bu arada 15 Eylül'de Ankara mahkemesi karar vermeyebilir. Tedbir kararının kesinleşmesi için istinaf sonucunun gelmesi şart... CHP kararı istinaf etti. Her ne kadar "tanımıyoruz" dese de CHP'nin bu yola gitmesi önemli... Karar istinaf sonucu dönene kadar uygulanacak... İstinaf bozarsa tedbir kalkar, bir adım öncesine dönülür.
(7.) Bu karar bir ilk değil, örnekleri vardır.
Bu kararın ilk olduğu sanılıyor. Ancak kongrede seçim kurulunun görevinin bitmesinden sonra bu tip davaların açıldığı ve Yargıtay'ın esasa dair değerlendirme yapmak üzere kendisini yetkili gördüğü kararlar bulunuyor (*). Yani milletvekilliği, belediye ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için özel yasası gereği sürecin tümünde ve sonuna kadar YSK yetkili iken parti içi seçimlerde seçim kurulu seçim anında yetkili, sonraki durumlar için genel hükümler devreye giriyor... YSK'nın dün verdiği kararla da bunu teyit etti. 38. Kurultay için yapılan talebe dair ret kararı veren YSK; 39. Kurultay süreci için "yetkisinde olan bir konu" olduğuna hükmedip sürecin devamı yönünde karar kurdu...
(8.) Bu dosyalarda üç kanun uygulanır.
Hangi mevzuatın uygulanacağını iyi bilmek gerekiyor... Bu konuda ilk olarak Siyasi Partiler Kanunu uygulanır. Sonrasında Dernekler Yasası ve son olarak Medeni Kanununa bakılır. Hukuki olarak boşluk oluşmasın diye bu yasalar sırası ile birbirine atıf yapmıştır...
(9.) Kurultayların iptalinin talep edilmesinde zamanaşımı vardır.
Burada üyelerin dava açma süresi Medeni Kanun'un 83. maddesinde düzenlenmiş... Buna göre toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve herhâlde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir.
(10.) Davaname ile savcılık da sürece dahil oldu.
Bu davanın üyeler dışında savcılıkça da açılması mümkün. Ortada suç varsa savcılık "davaname" ile hukuk mahkemesinde dava açabiliyor. Zaten İstanbul Mahkemesince verilen tedbir kararı sonrası böyle bir durum oldu. Bu hallerde suç olduğu için ceza zamanaşımı sürelerinin devreye girebileceğini düşünmek gerekiyor. Savcılık bu süreler içinde ve somut bulgular varsa her zaman iptal davası açabilir...
Bunlar kişisel olarak öngördüklerim.
Mahkemelerin kararları farklı seyredebilir.
Kesin olan tek şey şu: Kongrelere dair hukuki durum iptaller yönünde ilerliyor.
Bu hukuki durumun CHP için öngördüğü tek şey "krizin derinleşmesi" ...
Bundan çıkmanın tek yolu var o da mutedil kalmak...
(*) Örnek Karar Künyeleri:
- Yargıtay 4. HD E. 2021/778 K. 2022/9798 T. 30.6.2022
- Yargıtay 3. HD E. 2023/1632 K. 2023/3806 T. 18.12.2023
- Yargıtay 17. HD E. 2012/13124 K. 2012/14043 T. 14.12.2012
- Yargıtay 4. HD E. 1998/9289 K. 1998/10626 T. 22.12.1998