26 Haziran 2025 Perşembe / 1 Muharrem 1447

Allah'ın yardımını istiyor musunuz

Yardım almak için önce gönülden istemek lazım. Allah'a dua ederek yardım talebinde bulunmak azgın nefsin acizliğini kabul etmek ve Rabbin büyüklüğünü tasdik etmekle mümkündür.

Cesur Çaça5 Temmuz 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Allah'ın yardımını istiyor musunuz

Allah'ın yardımını istiyor musunuz? şeklindeki soruya tüm inananlar, tek ağızdan "elbette isteriz" diye yanıt verirler. Keza herkesin kendine göre derdi, tasası ve çözülmesini ümit ettiği sıkıntıları vardır.  Dertlerin devası için inananlar, Rab'lerine el açıp, dua ederek niyazda bulunurlar. Keza kulluk için dua mutlak surette gereklidir. Allah, kullarından evvela arz ister. Kul, acizliğini kabul ederek, Rabbine dönüp gönülden ve inanarak isterse "arz" gerçekleşmiş olur. Allah'ın gücünden şüphe duymadan dua edenler, yalvarmaya muhtaciyet hissedenler kulluğun gereğini yapmış olur. Çünkü dua, muhtaç olmaktır. Dua, kulun kendi zayıflığını kabul etmesi ve güçlü olan Rab'e boyun eğmesidir.

Dua, insanın acziyetini kabulüdür

Alemlerin Rabbi’ne yakararak dua edenlerin bedbaht oldukları görülmemiştir. Peygamberler ömürleri boyunca Allah'a sürekli dua etmiş, yardım istemişlerdir. Sadece sıkıntılı veya darda kalındığı vakit dua etmek eksikliktir. Neticede kulluk her anı kapsar ve son nefese kadar devam eder. Dolayısıyla duada da sürdürülebilirlik şarttır. Başı derde girdiğinde dua eden ile, Allah'ı darlıkta ve genişlikte, sevinçte ve tasada hiçbir zaman unutmayanlar eşit olamazlar. Burada takva devreye girer. Birçok tarifi olan takva, insanın kendini bilmesi, dolayısıyla haddini bilmesi ve bütün bunlardan sonra Rabbini tanımasıdır. Takva, nefsin şerrinden haberdar olup, Allah'a her an sığınmak, O'ndan dua ve yakarışla af dilemektir. Hayatının her anında Allah'a muhtaç olduğunun farkında olanlar, nefsinin azgınlıklarını sınırlayabilenlerdir. Keza nefis, hiçbir zaman Allah'a muhtaç olup da dua etmek, yardım dilemek istemez. Hatta bunun akla gelmemesi için uğraşır durur.

Allah muhtaciyet duyanları sever

Kullarının, kendisine muhtaç olduğuna işaret eden Allah, Bakara Suresi'nde insanlara açık ve net şekilde sesleniyor:  "Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin."

Kulun kendisini anmasını, O'nu unutmamasını ve af talebinde bulunarak yalvarmasını dileyen Allah, bunu yapanlar için "ben de sizi anayım" diyerek, dualara icabet edeceğini müjdeliyor. Allah'ın anmasından kasıt, kulun nefsiyle baş başa bırakılmamasıdır. Allah'ın anması, kulu her türlü kazadan-beladan-şerden-afetten, görünür-görünmez kötülüklerden kurtarması demektir. Allah'ın anması, meleklerin devreye girerek kulu, koruma ve kollama altına almasıdır. Allah'ın anması demek talep edilen yardımın, verilmesi demektir. O, yardım dileyen kullarını duyan, işiten, gören ve sahipsiz bırakmayandır. O, Alemlerin Rabbidir...

MUHİDDİN-İ ARABİ'NİN DUASI

İslam bilginlerinin en önemlilerinden biri olan Muhiddin-i Arabi'nin asıl adı, Ebu-Bekir Muhyiddin Bin Ali'dir. İslami felsefeye alışılmışın dışında yorum getiren Muhiddin Arabi şöyle dua ederdi: "Ey hayatın kendisi ve bu mülkün sahibi olan Allah! Sana sığınırım. Sen bizi himâye et, koru! Bize sen yetişirsin. Senin ismin, bizim en güzel sığınacak yerimizdir. Evvellerin evveli ve sonların sonu olan Mevlâ, bize gayb hazinelerini aç!

Ey güzellerin güzeli, merhametlilerin merhametlisi olan Rabbim. Bizlere ferahlık ve sükunet ver. Kalplerimizi zikrullah ile tatmin et. "Lâ ilâhe illallâh" ile bizleri ahaddiyet sırrına eriştir. Bizlere rahmetin ile, şefkatin ile muamele et. Bizlere, Ümmet-i Muhammed'e selâmet ver. İki cihan serverine ve onun âline ve ıshaplarına sonsuz selâm olsun!"

Allah, hangi kullarını sevdiğini haber veriyor

“Ey Ademoğlu! Ben kulumun zannında, kendimleyim. Halbuki Beni andığı an onunlayım. Beni tek başına zikrederse, onu Zatımda Rahmetimle anarım. Beni bir toplulukta anarsa, Ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım. Ey Ademoğlu! Beni ancak Benden başkasını unutan zikreder. Başkasını unutarak Beni zikret ki, aradaki perdeyi açarak seni anayım. Beni dilinle an ki, seni rızamla anayım. Beni kalbinle an ki, seni Bana kavuşturarak anayım, Beni küçülerek an ki, seni üstün kılarak anayım. Beni bollukta an ki, seni darlıkta anayım. Beni mücadele ile an ki, seni müşahede ile anayım. Beni kulca an ki, seni Rab'ca anayım. Beni fena ile an ki, seni Beka ile anayım. Ey ademoğlu! Beni unutuyor ve başkasını hatırlıyorsun hep. Beni zikreden hayırlı bir dille ikram olunmuşken kalbin başkasıyla meşgul. Eğer Beni bilseydin benden başkasını anmazdın. Ey ademoğlu! Beni zikretmekle şükretmiş, Beni unutmakla küfretmiş olursun. Ey ademoğlu! Zikrimle ni'met bul ve Benimle ferahla. Ey ademoğlu! Kulumda benim zikrim galip durumda olunca; o Bana, Ben de ona aşık olurum. Ey ademoğlu Kim benim zikrimle meşgul olursa, ona Benden isteyenlere verdiğimden daha üstününü veririm.“  (Kudsi Hadis)

Esma-ül Hüsna

El-VEDÛD

Kullarını çok seven

El-MECİD

Şanı büyük ve yüksek

El-BÂİS

Ölüleri dirilten ve kabirlerinden çıkaran