Hayat tekdüze değil. Bu durum, dünyanın Allah’ın cemal ve celal sıfatlarının mazharı olmasının tabii bir gereği. Câmiu’l-ezdâd olan Allah’ın cemal sıfatlarından hayır, güzellik, gündüz, iman, iyilik ve cennet; celal sıfatlarından şer, çirkinlik, gece, küfür, kötülük ve cehennem zahir olmakta. Gece ile gündüzün birbirini izlemesi gibi cemal ile celal de sürekli birbirini izlemektedir. Nitekim Niyazi Mısrî bunu ne güzel ifade etmiş:
Cemâli zahir olsa, tiz celâli yakalar ânı
Bu âlemde gül açılsa yanında har olur peyda.
Cemal ve celâlin zuhuru ferdî, içtimaî ve ekonomik hayatın her safhası ve her alanı için geçerlidir. Burada önemli olan her celal içre bir cemal ve her cemal içre de bir celal bulunduğunun farkında olabilmek; her zorluk ve sıkıntı ile kolaylık ve mutluluğun arka planını görmek, bunlardan ders almaya çalışmak, çekilen sıkıntı ve dertleri manevî bir terbiye unsuru olarak değerlendirmektir.
Diğer yandan insanoğlu sosyal bir varlık olduğundan duygu ve düşüncelerini; sevinç ve tasalarını paylaşmak ister. “Sevinçler paylaşıldıkça büyür, sıkıntılar paylaşıldıkça küçülür” anlayışı bunun halkça ifadesidir. İnsanların sevinçlerini paylaşmak kolaydır; sıkıntılarını, zorluklarını paylaşmak ve çareler aramak ise ancak dertli gönüllere nasip bir erdemdir. Bu Ramazan ikliminde insanların sıkıntılarını hissetmek, yıkık gönüllerin acısını paylaşmak, kimsesiz ve muhtaçları görebilmek onların dertleriyle dertlenmekle mümkündür. İnsanın gönül gündemine alacağı bu özellik, iç dinamiklerinin ateşleyicisidir.
Gelin bu Ramazan ikliminde açılan sofralar, yapılan yardım ve hayırlar, paylaşılan duygularla bu iklimi gönüllerimizde, hanelerimizde, ülkemizde ve tüm dünyada soluk soluk yaşayalım. Derdi, acıyı, hüznü ve tasayı paylaşalım, dostluk ve sevgiyi bölüşelim. Çünkü dünyada başkalarının derdiyle dertlenmek, dünyada huzur ile yaşamanın içimizdeki stres ateşini söndürmenin ve kıyamette cehennem ateşinden kurtulmanın tek yoludur.