9 Haziran 2025 Pazartesi / 13 ZilHicce 1446

Camiden konağa her yerde mukabele

Mukabele nedir? Saray’da, konakta ve sokakta nasıl uygulanırdı? Erkekler, kadınlar ve çocuklar için farklılık söz konusu muydu? Prof. Dr. Hatice K. Arpaguş, Osmanlı dönemindeki mukabeleleri, yazılı kaynaklar ve edebiyatımızdan örneklerle anlattı.

6 Temmuz 2015 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Camiden konağa her yerde mukabele

M.Ü. İlahiyat Fakültesi Kelâm Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice K. Arpaguş’a mukabele’nin ne olduğunu, Osmanlı döneminde Mukabele’nin nasıl yapıldığı sorduk. Prof. Arpaguş, konaklardan sokaktaki sıradan insanların evine, Türk edebiyatından örneklerle Ramazan’da mukabaleyi, Ramazan ve orucu anlattı.

BAŞTAN SONA CÜZ CÜZ OKUMA

-Mukabele nedir?

Tanımlamasını yapacak olursak onunla ilgili şunu ifade edebiliriz: Mukabele genellikle Ramazanda bazen de üç aylarda cami, mescid ve evlerde hafızların sabah, öğle ve ikindi namazlarından önce ya da sonrasında Kur'an-ı Kerîm’i düzenli olarak baştan sona kadar cüzler halinde okumalarına ve cemaatin de söz konusu cüzleri takip etmesi suretiyle indirilen hatme verilen addır. Söz konusu gelenek Kur'an’ın Ramazan ayında nazil olmaya başlaması yanında, Cebrail’in Ramazanda her gece Hz. Peygamber’e gelerek o ana kadar nazil olan âyet ve sûreleri karşılıklı olarak okumaları âdetine dayanmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’in vefatından sonra sahabenin de bu gelenekten hareketle aile fertlerini toplayarak onlara Kur'an okuduğu nakledilir. 

15 GÜN ÖNCE BAŞLANIRDI

-Osmanlı döneminde mukabele nasıl yapılırdı?

Osmanlı döneminde de Hz. Peygamber’in sünnetini ihya etmek amacıyla camilerde, evlerde ve konaklarda mukabele okutulduğu bilinmektedir. Meselâ büyük konaklarda Ramazana özel imam ve müezzinlerin teravih namazını kılma dışında gecelerin uzunluğu dikkate alınarak teravihten önce veya sonra düzenli olarak Kur'an-ı Kerîm’den bir cüz okumak suretiyle Ramazan müddetince hatim indirirler. Yine evlerde gündüzleri kadın hafızların hanım cemaatine mukabele okumak gibi adetleri de bulunmaktadır. Camilerde de namazdan önce veya sonra hafızlar tarafından okunan mukabelenin, genellikle Ramazandan on beş gün önce başlaması adettendir.

KADİR GECESİNE YETİŞEN HATİM

Böyle bir tercihin temelinde de mukabelenin genellikle kadir gecesi ikindiden sonra bitirilmesine özen ve gayret gösterilmesi ilkesi yer almaktadır. Kur'an’ın bu gecede indirilmeye başlaması kadir gecesine Müslümanların çokça ehemmiyet vermelerine, onu dua, taat ve ibadetle ihya etmelerine vesile olmaktadır.

-Devlet yöneticilerinin evleri ve konaklarda durum bu iken, sıradan vatandaşların evinde Ramazan nasıl geçerdi? Bunlara dair yazılı kaynaklarda örnekler var mı?

Ahmet Rasim, komşusu Hacı nine ile teravihe gidiş hatırasını anlatırken bize şu bilgileri vermektedir: “Hacı nine yeldirmeyi sırtlayınca feneri yakınca hemen camiye gitmeye koyulmazdı, onun da kendine mahsus bir gidiş merasimi vardı. İftarı eder, akşam namazını kılar, köşeye çekilir, çekmecesinden çıkardığı iri yazılı Kur'ân-ı Kerîm’i önüne alır, başını örter, gözlüklerini takar ve Kur'an-ı Kerîm’i okumaya başlardı. Kolay mı sabah, öğle akşam okunmazsa Ramazan hatmini Kadir gecesine yetiştirmesi mümkün olmazdı. Hacı nine Kur'an okurken söz söylenmediğini bildiğinden gözlüklerinin üzerinden ufak bir tebessümle bakarak kendisini camiye gitmek için bekleyen ve sabırsızlanan çocuklara “az kaldı sabırsızlanma, şimdi gideriz” müjdesini göz kaş işaretiyle verirdi ya da “yemek üstüne su içmek iyi değildir, ama börek de tuzlu olmuş susattı” dercesine kızına veya gelinine bakarak eli ile önce midesini sonra dilini göstererek su istediğini parmağıyla işaret eder, evvelce sessizce okuduğu Kur'ân-ı Kerîm’i bu defa sesini yükselterek okumak suretiyle meramını anlatırdı... Sonra döner “hadi ezan okunacak diye seslenir ve evden çıkmak üzere harekete geçerdi.” Bu sırada sofada merdivenin başında, ortasında sonunda ve hatta kapıdan çıkarken okur, etrafına üfler ve “rabbim sana ısmarladım” diyerek evden çıkardı.

ONLARA ÖZEL KAPILAR VARDI

-Osmanlı evlerindeki mukabeyi anlatan bu Hacı nenenin evindeki bölümün ardından, hikayenin camiye ilişkin bölümünü de anlatıyor mu Ahmet Rasim?

 “Camiye gelindiğinde, hanımlar cümle kapıdan değil de kendilerine mahsus ayrılmış olan kapıdan girerler ve kendilerine ayrılmış mekâna geçerler. Bu sırada namaza alışmak ve Ramazanın manevî havasını teneffüs etmek amacıyla camiye gitmeye çok hevesli olan çocukların mekânı da genellikle hanımlara ayrılan mahallerdir. Bu sırada çocukların uzun süren teravih sırasında sıkıldığı, namaza iştirak etmediği ya da namazın kılınışını bozacak kadar şımardığı hemen herkesin geçmiş çocukluk tecrübeleri arasında yer alacak mahiyetteki hatıralar arasında yer almaktadır.”

Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz

-Ahmet Rasim dışında,edebiyatımızda Ramazan’a dair öne çıkan öykü ve şiirler var mıdır?

Yahya Kemal kendisi oruç tutmadığı halde Kendi Gök Kubbemiz adlı eserinde, İstanbul’daki Ramazanları şu şekilde anlatmaktadır.

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,

Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,

Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti

Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;

Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları

Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı.

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;

Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.

Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,

Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.

Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime:

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:

“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;

Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür.