27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Dünya ve ahiret dengesi

İnsandan istenen, ne dünya için ahireti feda etmek, ne de ahiret için dünyayı terk etmektir. İkisi arasında denge tutturmaktır. Bu sebeple dünya İslam’ın itidal çağrısına muhtaçtır.

21 Haziran 2017 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Dünya ve ahiret dengesi

İslam dininin insandan istediği dünya ve ahiret hayatları arasında bir denge kurmasıdır. Bu dengenin nasıl olması gerektiği Peygamberimizde (S.A.V) görülüyor. İbadette, gündelik hayatta ölçülü olmayı vaaz eden Allah Resulü, kendi hayatını, bu denge ekseni üzerine kurmuştur. Hz. Peygamber, dünyadan el çekip sadece ahiret için yaşamaya karar veren bazı sahabeleri bedenin, ailenin ve sahip olunan nimetlerin hakkını vermeleri hususunda uyarmıştır. O, “Sünnetimden yüz çeviren benden değildir”  diyerek kendisinin böyle bir yaşam tarzının olmadığını ifade etmiştir. 

DİNİ ÖZÜNDEN KOPARMAYIN

İnsanların bazıları, zaman zaman bu dünyanın ahiret yurduna açılan bir kapı, bir imtihan alanı olduğunu göz ardı edebilmektedir. Bazıları ise ahireti uğruna, doğru olmayan bir inançla dünyanın meşru nimetlerinden kendini mahrum bırakabilmektedir. Bazıları da kendi anlayışlarından kaynaklanan aşırılıkları dine mal ederek, rahmet yüklü mesajlarıyla hayat veren yüce dinimize şiddet, vahşet ve katliamlarla ihanet edebilmektedir. Kimileri, dini ruhundan, ibadetleri özünden koparmak suretiyle dar kalıplara mahkum etmekte ve sadece şekle indirgeyebilmektedir. Kimileri ise, yaşantı boyutunu tamamen ihmal ederek dini sadece vicdanlara hapsedebilmektedir. Gerçek şu ki; bütün bu algı ve anlayışlar, Peygamberimizin insanlığa takdim ettiği örnekliğin ve Müslüman kimliğinin doğru idrak edilemeyişinin sonuçlarıdır. Bu olumsuzluklar karşısında insanlığın, bugün topyekun bir itidal çağrısına muhtaç olduğu açıktır. Ancak bu itidalin, sadece çağrılarla değil, sağlam ve sarsılmaz bir imanla, paslanmamış yüreklerle, tükenmemiş gönüllerle hayata geçirilebileceği asla unutulmamalıdır.