Namaz, İslam’ın Kelime-i Şehadet’ten sonra emredilen en önemli ibadetidir. Peygamberimiz (s.a.v), “Namaz dinin direğidir. Kim namazı kılarsa dinini yapmış olur, kim de terkederse dinini yıkmış olur” buyurarak namazın önemine vurgu yapar. Peygamberimiz kendisi mübarek ayakları şişinceye kadar namaz kılar, ashabı da namazda derin huşu duyardı.
Fudayl bin İyâz -radıyallahü anh- şöyle anlatır:
“Ashab-ı Kiram (r.a), sabaha girdikler zaman saçları dağınık, renkleri sararmış bir şekilde bulunurlardı. Geceyi secde edici, rükû edici olarak geçirirlerdi. Bazen uzun müddet kıyamda kalırlar, bazen de uzun müddet secdeye kapanırlardı. Aziz ve Celil olan Allah’ı andıkları zaman, rüzgarlı bir günde ağaç sallanır gibi sallanırlar; gözlerinden, elbiselerini ıslatıncaya ve yerde abdest suyu ölçüsünde eser bırakıncaya kadar yaş boşanırdı. Sabah olunca yüzlerine yağ sürerler, gözlerine sürme çekerler; halk içinde sanki geceyi hep uykuyla geçirmiş gibi çıkarlardı.
Hz. Ali acıyı hissetmedi
Sahabe-i Kiram, namaza durdukları zaman kendilerini Allah korkusu ve azameti kaplardı. Hazret-i Hasan -radıyallahü anh-, abdest alırken rengi değişirdi. Biri:
- Niye böyle oluyorsun? diye sorunca Hazret-i Hasan (r.a)
“Azametli, mutlak kudret sahibi, her istediğini derhal yapan bir sultanın huzuruna dikilme zamanı gelmiştir.”
Hz. Ali (r.a)’nin savaşta vücuduna saplanan okun namaz kılarken çıkarılması olayı meşhurdur. Nitekim bir keresinde baldırına bir ok saplanmıştı. Çıkarmak için uğraşılmış da çıkarılamamıştı, çok acı veri veriyordu. Hz. Ali’inin namaza durmasına ve okun bu arada çıkarılmasına karar verildi. Nafile Namaz kılmaya başlayan Hz.Ali secdeye kapanınca, oku kuvvetle çektiler ve çıkardılar. Namazı bitirince etrafına bakınarak “oku çıkardınız mı?” diye soran Hz. Ali’ye Oradakiler ‘çoktan çıkardık’ dediler. Hz. Ali’nin namaz vakti gelince, vücudu titremeye başlar ve yüzü sararırdı. Sebebini soranlara şöyle derdi: “Yerle göğün kaldıramadığı, dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti eda etme zamanı gelmiştir. Onu kusursuz olarak yapabilecek miyim, bilemiyorum.
Cansız direk gibi dururdu
Hazret-i Ebû Bekir -radıyallahü anh- namazını hûşu ve kalp huzuru ile kılardı. Öyle ki namazda duruşları esnasında adeta bir cansız direk gibiydi.
Mücahit -radıyallahü anh-, Hazret-i Ebû Bekir ve Abdullah bin Zübeyr -radıyallahü anhüma-’nın namaz kılışlarını şöyle anlatıyor:
“Onlar namaz kılarken, sanki bir direk gibi hareketsiz dururlardı.”
İdama giderken Namaz
Bir sabah erkenden O büyük îmânlı Sahâbînin zincirlerini çözüp, zindandan çıkardılar. Mekke dışında Ten’im denilen yere götürdüler. Az sonra bir müşrik bağırdı:
- Ey Hubeyb! Sen bizim babamızı, Hâris bin Âmir’i öldürdün. Bugün onun intikamını senden alacağız. Ölmeden önce bir isteğin var mı?
Hubeyb bin Adiy gâyet sâkin, şunları söyledi:
- Yaşatan ve öldüren ve öldükten sonra gene diriltecek olan, yalnız Cenâb-ı Allah’tır.. O’na binlerce hamd olsun.
Müşrikler hayretle tekrar sordular:
- Ölmeden önce son bir arzun yok mudur?
- Beni bırakınız iki rekât namaz kılayım...
- Kıl orada.
Elleri ve ayakları çözülen Hz. Hubeyb, hemen namaza durup, büyük bir sükûnet içinde huşû’ ile iki rekât namaz kıldı. Cenâbı Hakk’a son duâlarını yaptı.
Toplanan müşrikler, kadınlar, çocuklar heyecanla onu seyrediyorlardı. Namazını bitirdikten sonra;
- Vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız, namazı uzatırdım ve daha çok kılardım, dedi.
TERKETMEK BÜYÜK VEBAL
Misver b. Mahreme diyor ki:
Ömer bin Hattab hançerlendikten sonra yanına geldim. Oradakilere:
-Durumu nasıl? dedim.
-Gördüğün gibi. diye cevap verdiler.
“Namazı hatırlatarak onu uyandırın namazdan daha önemli dahi olsa, başka bir şeyi hatırlatarak onu uyandıramazsınız”dedim.
-Ey müminlerin emiri! Namaz vakti geldi. dediler.
-Ha! Peki kalkayım. dedi.
İslam’da namazı terk edenin durumunu düşündü. Yarasından kan aka aka namazını kıldı.
Hz Osman (r.a), bir suikast sonucu hançerle yaralandıktan sonra , sürekli kan kaybetmeye başladı. Ve komaya girdi. Bu durumda dahi namaz vakti geldiği söylenince kendine gelmiş namazını kılmış ve şöyle demişti:
-Namazı terk edenin İslam’da yeri yoktur.
Hz Osman bütün geceyi uyanık geçirir ve bir rekatta tüm Ku’an-ı Kerim’i hatmettiği olurdu.