29 Mayıs 2025 Perşembe / 2 ZilHicce 1446

Hz. Süleyman kuşlarla konuşur rüzgar ve cinlere hükmederdi

Hz. Süleyman’a, yeryüzünde hiç kimseye verilmeyen bir saltanat verilmişti. O kuşlarla konuşmuş, cinlerden, insanlardan ve hayvanlardan oluşan bir orduya komuta etmişti.

2 Temmuz 2014 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Hz. Süleyman kuşlarla konuşur rüzgar ve cinlere hükmederdi

Tarih, yaklaşık olarak M.Ö. 1000 ila 900 yılları arasıdır. Hz. Davud a.s.’ın oğlu Hz. Süleyman a.s., babasının vefatından sonra hükümdarlık vazifesini devralmış, aynı zamanda Allah Tealâ da onu peygamberlikle görevlendirmiştir. Süleyman a.s.’a yeryüzünde hiç kimseye verilmeyen bir saltanat verilmiş ve yine sadece ona has mucizeler ikram edilmiştir. O kuşlarla konuşmuş, cinlerden, insanlardan ve hayvanlardan oluşan çok kalabalık, çok ilginç bir orduya komuta etmiştir.

‘Hüdhüd kuşu nerede?’

Hz. Süleyman ordusuyla Yemen’e, Sebe halkını Allah’a imana davet etmek üzere sefere çıkmıştı. Zira Sebe halkı ve başındakiler ateşe ve puta tapınmakta idiler. Bu sefer esnasında Süleyman (a.s) Hüdhüd adlı kuşu aramış, ancak görememişti. Hüdhüd yerin altındaki suyu görür ve mesafesini tesbit edip bildirirdi. Bu sırada Hüdhüd, Sebe krallığında Belkıs’ın sarayındaydı. Belkıs, Sebe krallığının melikesiydi ve büyük bir ordu ile muhteşem bir hazineye hükmediyordu. Hüdhüd Sebe krallığında dolaşıp Süleyman (a.s)’ın yanına döndü.  Gecikmesinin sebebini söyledi:

- Büyük bir tahtı olan Belkıs’la karşılaştım. Onun ve kavminin güneşe secde ettiklerini gördüm.

Süleyman (a.s):

- Doğru mu yoksa yalan mı söylüyorsun bunu göreceğiz, dedi ve bir mektup yazarak Hüdhüd’e bunu Belkıs’ın sarayına götürmesini emretti.

Hüdhüd emre uyarak mektubu saraya götürdü ve Belkıs’ın odasına bırakıp geri döndü.

Mektup besmele ile başlıyor

Belkıs, odasında bulduğu Süleyman’ın mektubunu açtı ve okudu. Sonra kavminin ileri gelenlerin şöyle seslendi:

- Bana çok önemli bir mektup bırakılmış. Süleyman’dandır. Mektubuna Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlıyor. Bana karşı gelmeyin, teslim olun diyor.

İleri gelenler: Düşün, kararını ver, neyi emredersen onu yapalım, dediler. Belkıs, hediye göndereceğini söyledi. Elçiler Süleyman (a.s)’ın karargâhına ulaşıp hediyelerini takdim ettiler. Ancak  Süleyman (a.s) hediyeleri kabul etmemişti. Bunun üzerine Belkıs Hz. Süleyman’ın karargâhına doğru yola koyuldu. Nihayet varmalarına az bir mesafe kala, Süleyman (a.s) çevresinde bulunanlara: 

- Onlar gelmeden önce hanginiz Belkıs’ın tahtını bana getirebilir? diye sordu. Allah tarafından verilmiş bir ilmin sahibi olan Asaf b. Berhıya:

- Sen daha gözünü açıp kapamadan onu sana getirebilirim. dedi.

Süleyman (a.s) hemen o anda Belkıs’ın tahtını kendi tahtının yanında buldu.

- Bu Rabbim’in bir lütfudur. Diyerek secdeye kapandı.

‘Kendime yazık etmişim’

Süleyman (a.s) maiyetindekilere:

- Tahtı Belkıs’ın tanıyamayacağı bir hale getirin. Bakalım gelince kendi tahtı olduğunu fark edebilecek mi?

Belkıs ve Sebe krallığının ileri gelenleri Süleyman (a.s)’ın huzuruna vardılar.  Belkıs çok şaşırarak:

- Bu taht tıpkı benim tahtım gibi! Fakat ben onu surların içinde bırakıp gelmiştim. Onu koruyan binlerce asker vardı. Buraya nasıl gelebildi? dedi. Süleyman (a.s) cinlere, Belkıs gelmeden önce, onu ağırlamak için bir saray inşa etmelerini de emretmişti. Sarayın avlusunun tabanını billurdan yaptırmış, altından sular akıtmış ve içine balıklar koydurtmuştu.

Süleyman (a.s) köşke kadar eşlik ederek Belkıs’ı içeri buyur etti. Belkıs avluyu görünce derin bir su sandı ve kaftanının eteğini topladı. Süleyman (a.s) zeminin billurdan yapılmış şeffaf bir döşeme olduğunu izah etti. Bütün bu yaşadıkları Belkıs’ı derinden sarstı. Tevbe edip Allah’a yöneldi. - “Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim.  Süleyman’la beraber alemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.

HZ. SÜLEYMAN’IN DUALARI
 
Hz. Süleyman’a verilen üstün yetenekler arasında cinleri yönetmek, hatta hayvanlarla konuşmak da bulunuyordu. Hz. Süleyman, Hz. Davud’a mirasçı oldu ve dedi ki: “Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür.”(Neml Suresi, 16)   Kendisine verilen üstünlüklerden dolayı Allah’a şükreden Hz. Süleyman’ın duası ise şöyledir: “... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat.” (Neml Suresi, 19)  Allah, Hz. Süleyman’a bazı özel yeteneklerin dışında büyük maddi imkanlar da sunmuştu. Hz. Süleyman da bu zenginliklere karşı O’na hep şükretmişve şöyle dua etmişti: Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin. (Sad Suresi, 35) Hz. Süleyman’ın “hiç kimseye nasip olmayan bir mülk” istemesi dünyevi bir istek değil, aslında ahirete yönelik bir istektir. Nitekim onun “... gerçekten ben mal sevgisini Allah’ı zikretmekten dolayı tercih ettim...” (Sad Suresi, 32) dediği ayetlerde bildirilmektedir.