25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Kardeşlik kusurları örtmektir

Kardeşlik Allah için olur.

İSTANBUL MÜFTÜSÜ PROF. DR. HASAN KAMİL YILMAZ17 Mayıs 2019 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Kardeşlik kusurları örtmektir

Nitekim Cüneyd Bağdâdî, biri diğerini dünyevî bir menfaat sebebiyle terk eden iki kişi kardeş olamaz, der. Çünkü Allah yolunda kardeşlik karşı karşıya olmayı, yüz yüze bakmayı, yürek bütünlüğü içinde olmayı gerekli kılar. Kopukluk ve uzaklık başladığı zaman kardeşlik ortadan kalkar. Allah için kardeş olan iki kişiden biri, diğerinde gördüğü yanlış bir davranışı sebebiyle onu ikaz edip kötülüğün giderilmesi için gerekli çareye başvurmadığı sürece ona sırtını dönmüş, yüz yüze durmaktan imtinâ etmiş sayılır. 

Allah yolunda kardeşlik menbâ suyundan daha duru ve sâfîdir. Üstelik Cenâb-ı Hakk kendi zâtı için her şeyin en saf ve temiz olanını ister. Sâfiyet devamlılığı getirir. Sâfiyeti olmayan ve kirlenen şey, özelliğini kaybetmiş sayılır. Bu yüzden kardeşliğin de sâfiyâne olanı, maddî ve dünyevî çıkardan uzak bulunanı, edebe daha yakın duranı dâimî olur. Kardeşliğin sâfiyet ve sürekliliği konusunda Allah Rasûlü’nün şu nasîhatleri önem arz etmektedir: “Kardeşini incitip rahatsız etme, onunla çok şakalaşma, yerine getiremeyeceğin vaadlerde bulunma.” 

Kardeşlik, kardeşine eziyet etmemek, özellikle bu mübarek Ramazan ikliminde onu sevindirmektir. Nitekim Ebû Saîd Harrâz der ki: “Elli yıl bir grup arkadaş ile bir arada kaldım, onlarla dost ve arkadaş oldum, aramızda hiçbir anlaşmazlık çıkmadı.” Bu sözü dinleyenlerden birisi: “Bunu nasıl başardın?” diye sordu. Harrâz şu cevabı verdi: “Ben onlarla olduğum süre içinde hep nefsime hâkim olmaya özen gösterdim. Onlara eziyet etmemeye, onları sevindirmeye, bunu yapamasam bile kötülük yapmamaya îtinâ ettim. Arada bir aykırılık ve ayrılık söz konusu olsa bile kardeşlerimi iyilik ve güzellikleriyle anmaya dikkat ettim.” 

Kardeşlik kusurları örtmektir. Allah “Settâr” isminin sâhibi olduğu için kardeşliğe yakışan, dostunun kötülüklerini setr edip gizlemek, güzelliklerini teşhîr etmektir. Dost ve kardeşin yanlış davranışı eleştirilebilir belki ama kendisine kızıp kınamak doğru olmaz. Nitekim Allah Teâlâ’nın peygamberine talim ettiği ahlâkın da gereği budur. Allah Hz. Peygamber’e: “Onlar sana uymaz, karşı gelirlerse ben sizin yaptıklarınızdan uzağım, de!” buyurmuş ve fakat “sizden uzağım” dememiştir. Burada davranış ile şahısların arasını ayırarak yanlışlıkları sebebiyle kardeşlerin üstünün çizilmesine izin olmadığı anlatılmaktadır. Çünkü insanın hal ve hareketlerinde meydana gelen değişiklik ve ârızî bir sürçme, bir zaaf eseri olarak ortaya çıkmışsa kişinin bundan vazgeçip düzeltmesi umulur. Bu hareketi sebebiyle onun bütünüyle kınanması doğru değildir. Bu durumda kendisine şefkat nazarıyla bakılması, kötülükten kurtularak sükûnete ermesine vesîle olur. Nitekim Hz. Peygamber kötülük işleyen adama kavmi sövmeye başlayınca onlara: “Durun, sabredin” buyurmuş ve “kardeşiniz aleyhine şeytanın yardımcısı olmayın” fermânıyla bu davranışı yasaklamıştır. 

İbrâhim Nehaî: “Günah işleyen kardeşinle ilgini kesme. Çünkü bugün günah işlemişse yarın terk edebilir” diyerek kusuru sebebiyle insanlardan kopmamak gerektiğini ifâde etmektedir. Nitekim Şeyh Sa’dî’nin şu şiirinde söyledikleri bu mânâda çok anlamlıdır: 

Dilin vazîfesi Hakk’a şükretmektir, o şükür için gelmiştir. 

Ey Hakk’ı tanıyan, dilini gıybetle meşgul etme! 

Kulak, Kur’ân’ı dinleyen, öğütleri duyan organdır. 

Boş iftirâya ve lüzûmsuz lâflara kulak verme! 

Göz, Cenâb-ı Hakk’ın san’atını görmek için güzeldir. 

Dostunun kusûruna gözünü yum, onu görme!