24 Mayıs 2025 Cumartesi / 27 Zilkade 1446

Malı artınca zekatı reddetti yazık oldu Salebe’ye

Salebe, ‘Cami Kuşu’ denecek kadar camiden çıkmayan biriydi. Çok malı olması için Peygamberimiz’in dua etmesini istedi. Sonunda Allah ona dilediğinden fazla mal verdi. Ancak bu kez ne camiye uğruyordu, ne de Zekat emrini yerine getiriyordu. Sonu hazin oldu.

Muharrem Coşkun28 Temmuz 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Malı artınca zekatı reddetti yazık oldu Salebe’ye

Medine halkından Salebe, cami kuşu denecek kadar sofu bir insandı. Ne var ki, bir ara nefsinin ve şeytanın verdiği telkine uyarak ne pahasına olursa olsun zengin olma hevesine kapıldı. Hatta hayırlı ise olsun bile demiyor, sadece zengin olmayı kafasına koymuş bulunuyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas) Hazretleri’ne müracaat ederek zengin olmak için dua istemişti.

Salebe’ye istediği malı ver

-Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, beni zengin ederse fakirin hakkını fazlasıyla da veririm, diyecek kadar da teminat vermişti. Efendimiz (sas) Hazretleri ise “Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!” sözleriyle ikazda bulunmuşsa da, ısrarını sürdüren Salebe’nin istediği duayı nihayet yapmıştı:

-“Salebe’ye istediği malı ver ya Rab!” diye niyazda bulunmuştu.

O sıralarda koyun alan Salebe’nin sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, camiden çıkmayan Salebe, artık cumaya dahi gelemiyor, çölde sürüsünün peşinde sürüklenip gidiyordu. Efendimiz (asv) artık camide görünmeyen Salebe’yi soruyor: “Çölde koyunlarının peşinde dolaşıyor” denince de: “Yazık oldu Salebe’ye” diye hayıflanıyordu. Zekat ayetleri geldikten sonra Efendimiz (asv) servet sahiplerine zekat memurları gönderdi. Fakirlerin haklarını alıp hazineye getirecekler, oradan da muhtaçlara taksim edilecekti. Salebe’ye de zekat memuru gönderdi. Onu çölde sürüsünün peşinde buldu zekat memurları.

-Salebe, servet sahibi olduktan sonra değişmişti. Öyle her isteyene mal verecek kadar da ürkek biri değildi artık. Nitekim zekat memurlarına ağızlarının payını vermekte(!) çekinmedi:

-“Çölde aç susuz dolaşarak kazanan benim. Size ne oluyor ki gelip benden haraç istiyorsunuz? Bu sizin istediğiniz haraçtan başka bir şey değildir” diyerek Resulüllah (asv)’ın gönderdiği zekat memurlarını eli boş çevirdi. Salebe’nin zekat memurlarını reddini duyan Resulüllah (sas) Hazretleri:

-“Yazık oldu Salebe’ye!” diye üzüntüsünü tekrarladı. Bu olay üzerine Tevbe Sûresi’ndeki ayetler geldi:

-“Münafıklardan bazıları da mal mülk verip zengin ettiği takdirde Allah’a daha çok itaat edip, fakirlere daha çok yardım edeceklerine söz verirler de, Allah onlara istediklerini ihsan edince verdikleri sözleri unuturlar, cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler!”(Tevbe, 9/75 ve 76)

Ayetler, verdiği sözünde durmayarak yoksulun hakkını vermeyen Salebe’nin münafıklar sınıfına geçtiğini işaretliyordu. Bunu üzüntü ile anlayan bir yakını, gidip derhal zekatını vermesini, yoksa gelen ayetlerle münafıklardan biri olarak damgalanmış olacağını hatırlattı. Akrabasının bu zorlaması üzerine zekatını alıp Medine’ye gelen Salebe, Resulüllah Hazretleri’ne (asv) istenen yardımı getirdiğini ifade etti. Ancak Resulüllah üzüntülü bir eda ile:

-“Senin yardımını alamam artık Salebe, malınla geldiğin yere dön!” buyurdu.

Biz de kabul etmiyoruz

Resulüllah’ın (sas) ahirete teşrifinden sonra Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’e de sırasıyla müracaat eden Salebe, malının zekatını getirmişti ama:

-“Resulüllah’ın kabul etmediğini biz de kabul edemeyiz.” diyerek, zoraki bir duyguyla getirdiği yardımını halifeler de almadılar.

Nihayet Hazret-i Osman (ra) zamanında, son nefeslerini verdiği sıralarda Salebe’nin kulaklarında Resulüllah’ın yaptığı ikazlar yankılanıyordu:

-“Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!”

Ama vakit çok geçti. Salebe zekatını gönül arzusuyla vermeyen cimri zenginlere ibret olacak bir örneği teşkil edecekti artık, tarih boyunca.

Zekat kimlere verilir?

Zekat ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur’an-ı Kerim’de belirlenmiştir (Tevbe Sûresi, 60). Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allâh yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekat toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimselerdir. Zekat ve fitrenin, Tevbe Sûresi’nin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekat verilecek kişi, bu şartları taşısa bile;  Ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına, oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına zekat verilmez.