2 Mayıs 2024 Perşembe / 24 Sevval 1445

Peygamber Efendimizin müezzini: Bilal-i Habeşi(r.a)

Bilal-i Habeşi (r.a.) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in müezzinidir. Mekke’de köle olarak bulunuyordu. İslam’a girdiği için çok eza ve cefa çekse de inancından asla vazgeçmedi.

31 Mayıs 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Peygamber Efendimizin müezzini: Bilal-i Habeşi(r.a)

Asırlar geçti yine onun ismi unutulmadı. Milyonlarca Müslüman, çocuğuna Bilal adını verdi. Yeryüzünde Müslümanların ibadethaneleri, camileri onun sedasıyla çınladı. Ezan-ı Muhammedî okundukça hep o anıldı. Camilerde ona makam yapıldı. Şirk toplumuna karşı direnme söz konusu olunca onun azmi, sabrı, sebatı, direnci ve iradesindeki kuvvet hep akla geldi. Ağır işkenceler altında söylediği “Ehad (Bir)… Ehad (Bir)..” sözcüğü adeta Müslümanların parolası oldu. O sözleri bir marş haline getirdi Bilal. O aslen Habeşistanlıdır. Babasının adı Rebah, annesinin ki, Hamame’dir. Mekke-i Mükerreme’de Cumahoğulları kabilesi içinde dünyaya geldi. Kader onu Ümeyye ibni Halef’e köle yaptı. Annesi de bu kabilede cariye olarak bulunuyordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) vasıtasıyla İslâm’la şereflendi.

YENİDEN DOĞMUŞTU

O, yeni bir dünyaya doğmuştu. Bundan sonra hayatında bambaşka bir safha başladı. Hiç kimseden korkmadan, çevrem yok, beni kim müdafaa eder, kim bana arka çıkar demeden İslâm’a girdiğini açıktan ilan etti. Onun Müslüman olduğunu duyan Ümeyye ibni Halef büyük bir dehşete kapıldı. Ne yapacağını şaşırdı. Kendisine danışmadan o nasıl yeni dine girebilirdi? Kendi kendine nasıl İslâm’ın açıktan ilan edebilirdi. Bir türlü hazmedemedi. Kalbi kaskatı kesilmiş vahşet ve zulmet içerisinde olan insan imanın tadını nereden bilecekti? Yapacağı tek bir şey vardı. O da zulüm ve işkence… Ümeyye, Bilal-i Habeşi (r.a.)’ı yeni dininden döndürmek için var gücüyle en ağır işkenceleri yapmaya başladı. Yoruluncaya kadar dövdü. Putlarının adını söyletebilmek için neler yaptıysa fayda vermedi. 

O HEP EHAD, EHAD DİYORDU

O gözleri yıldız gibi parlayan Habeş’li köle şimdi karşısında imanda azmin ve iradenin mücessem heykeli olarak devamlı Allah, Allah diyordu. Onlar lat ve Uzza dedi. Bilal “Ehad (Bir).. Ehad (Bir)..” dedi. Onlar ısrar etti. Bilal onlarla alay edercesine; “Benim dilim onu söyleyemiyor.” dedi. Zulümleri ve işkenceleri arttıkça arttı. Gece gündüz devamlı vahşiliklerini Bilal üzerinde sergilediler. Bilal’in boynuna ip takip çocukların eline verdiler. Onu sokaklarda dolaştırdılar. Amma ne çare? Ne mümkün zulüm ile bidat ile gönülden imanı çıkartmak… O hep “Ehad… Ehad…” diyordu. Bilal’in parolası, marşı olmuştu bu kelimeler… Ümeyye ve avanesi çaresiz kaldılar. Ne yapacaklarını bilemediler? Bilali dininden döndüremediler.

EFENDİMİZ ÇOK ÜZÜLDÜ

Ne iman!.. Ne kuvvet!.. Ne cesaret!.. Ne sebat!.. Ne kahramanlık bu!.Bilal’e yapılan işkencelere iki Cihan Güneşi Efendimiz pek üzülüyordu. Bir gün Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) Bilal’in durumunu sordu ve ona yapılanlara çok üzüldüğünü söyledi. Peygamberin can dostu, yar-ı garı (mağarada arkadaşı) Hz Ebû Bekir (r.a.) derhal Fahri Kainat’ın (s.a.v.) yanından kalktı ve Bilal’e işkence yapılan yere gitti. Ona yapılan zulmü görünce dayanamadı. Bütün servetini vermek pahasına da olsa. Bilal kardeşini bu işkenceden kurtarmalıydı. Ümeyye’ye “Değerinden fazlasını al onu serbest bırak… “dedi. Umeyye parayı duyunca rahatladı. Teklifi hemen kabul etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) Bilal-i Habeşî (r.a.)’ı Resulullah (s.a.v.) Efendimizin huzuruna götürdü. Bilal-i Habeşî (r.a.) artık hürdü. O hayatı boyunca Resûlullah(s.a.v.) Efendimizden ayrılmadı. Hazarda seferde müezzinliğini yaptı.

EN HÜZÜNLÜ EZAN

Bilal-i Habeşî (r.a.) iki Cihan Güneşi Efendimiz dar-ı bekaya göç edince ezan okuyamaz olmuştu. Hatta Medine-i Munevvere’de dahi dolaşamaz olmuştu. Resulullah (s.a.v. )’e muhabbetinden her gün gözyaşı döküyordu. Onun ayrılığına dayanamadı. Medine-i Münevvere’de kalmağa tahammül edemedi. Ebû Bekir (r.a.) halife secilince ona müracaat etti ve şöyle dedi: “Ben, Resûlullah’ın (s.a.v.) mü’minin en faziletli ameli, Allah yolunda cihaddır.” dediğini duymuştum. Bu sebeble cihad etmek üzere Şam’a gitmek istiyorum dedi. Fakat izin çıkmadı. Ama ezan da okuyamadı. Hz. Ömer (r.a.) devrinde izin verildi. Şam’a gitti İslâm ordusuna katıldı ve cihada başladı.Birgün rüyasında sevgili Peygamberimizi gördü. “Beni ziyaret etmeyecek misin?” buyurduğunu duyunca Medine’ye geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin’in (r.a.) ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca, Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar çoluk çocuk Mescide koşuştu. Bilal-i Habeşî (r. a.) ezan’a başlamıştı ama «Eşhedü enne Muhammeden Resulullah”derken kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağladı. Ağlayarak, durarak ezanı zor bitirdi. Medinelileri de kendisiyle birlikte ağlattı. Onun son okuduğu ezan bu oldu.