26 Haziran 2025 Perşembe / 1 Muharrem 1447

Peygamberimize aşık Ashab-ı Kiram gözyaşlarına boğuluyor

Fahri Kainat efendimiz, ashabını 'gökteki yıldızlar' olarak tanıtıyor.

30 Haziran 2015 Salı 07:00 - Güncelleme:
Peygamberimize aşık Ashab-ı Kiram gözyaşlarına boğuluyor

Mekke fethedildiğinde, Medine'deki Ashab-ı Kiram'dan (Ensardan) bazıları; "Peygamber Efendimiz artık Mekke'ye yerleşir, Medine'ye dönmez" düşüncesiyle endişelendiler. Peygamberimize olan büyük sevgilerinden dolayı, O'ndan uzak kalmaya dayanamayan ve bu kaygıyı kendi aralarında konuşan Ashab-ı Kiram'ı duyan Peygamberimiz, "ne konuşuyorsunuz diye" sordu. Onlar da, "bir şey yok Yâ Resûlallah" diyerek konuyu açmamayı tercih ettiler.

Sorusunu bir kaç kez tekrarlayıp aynı cevabı alan Peygamber Efendimize, o sırada vahiy ile Ensar'ın konuştukları haber verildi. Bunun üzerine, "Ben sizin söylediğiniz şeyden Allah'a sığınırım! Bilin ki, benim hayatım sizin hayatınızla, ölümüm de sizin ölümünüzledir" buyurdular. (Sîre, 4:59; Müslim, 3:1408.)

Bu hitap karşısında Ensar gözyaşlarına boğuldu ve Fahr-i Kâinatın çevresinde toplanıp gönlünü almaya çalıştılar: "Vallahi" dediler, "biz bunları, Allah ve Resûlüne olan muhabbetimizden dolayı söylemiştik, başka bir maksatla değil." (Müslim, 3:1408.)

Meleklerin yazmakta zorlandığı dua

Peygamber Efendimiz, hayatının her anında Allah'a şükrederdi. Şükretmekle ilgili dua hakkında şöyle bir hadis rivayet ediliyor:

İbn Mace, Beyhakî ve Taberanî’nin Abdullah b. Ömer’den yaptıkları rivayete göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular:

Allah’ın kullarından bir kul, "Ey Rabbim! Senin zâtının celaline ve senin hâkimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun" duasını okudu. İki melek bunun sevabını yazmakta zorlandılar; nasıl yazacaklarını bilemediler. Bu sebeple, göğe çıktılar ve dediler ki: ‘Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz’ Allah -kulunun ne dediğini bildiği halde-, ‘Kulum ne dedi?’ diye sordu. Melekler: ‘Ya Rab! O şöyle dedi: ‘'Ey Rabbim! Senin zâtının celaline ve senin hâkimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun' diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Allah: ‘kulum ne söylediyse, siz onu olduğu gibi yazın; zaten kulum sonunda bana gelecek ve ben onun mükâfatını vereceğim.” (bk. Kenzu’l-Ummal, h. No: 5127)