Üzeyir Aleyhisselâm ismi Kur’an-ı Kerim’de geçen peygamberlerdendir.
O dönemde İsrailoğulları’nın bir kısmı baştan başa katliama maruz bırakılmış, bir kısmı Şam’da iskân olunmuş, bir kısmı ise esir edilip götürülmüşlerdi. Üzeyir Aleyhisselâm da bu esirler arasında iken daha sonra kurtulmuş, kendisine peygamberlik verildikten sonra ise vefat edinceye kadar kavminin ıslahı ile meşgul olmuştur.
Üzeyir Aleyhisselâm azığını almış, eşeğine binmiş giderken bir kasaba yıkıntısına uğramıştır.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor: “Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş ıssız bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi?” (Bakara: 259)
O bayındır binaların tavanları çöküp inmiş, altındaki duvarlar onların üzerine yıkılmıştı. Bağlarına bahçelerine rağmen, harap olmuş, enkaz haline gelmiş, orada oturanlardan kimse kalmamıştı.
uykuda ruhu kabzolundu
Virâne kasabayı uzaktan seyreden ve orada konaklayan Üzeyir Aleyhisselâm; Allah-u Teâlâ’nın o yeri bir daha nasıl mâmur hale getireceği, bu şekilde ölenlerin nasıl dirileceği hususunda düşünceye daldı ve bu tefekkür hâlâtı içinde: “Allah bunu bu ölümünden sonra nasıl diriltecek?” dedi. (Bakara: 259)
O anda uykusu geldi ve yattı. Uykuda iken ruhu kabzolundu. Allah-u Teâlâ ona bazı hakikatleri aynel-yakîn göstermek için bir asır sürecek bir ölümle karşılaştırdı. Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor: “Bunun üzerine Allah onu yüz sene ölü bıraktı, sonra diriltti.” (Bakara: 259)
şehir yeniden imar edildi
Onu bu muvakkat ölümünden sonra geçen yüz yıl içinde İsrailoğulları zamanla oraya, o vadiye ya da kasabaya tekrar döndüler. O belde yeniden imar edildi. Üzeyir Aleyhisselâm’ın bu değişmelerden hiç haberi olmadı. Allah-u Teâlâ ona hayat namına hiçbir şey tattırmadı. Bir uykuya dalmış, o uykusunda öylece kalmıştı. Yüz yıl o halde kaldığı halde Allah-u Teâlâ cesedini hiç kimseye göstermedi.
Yüz sene ölüm uykusunda kaldıktan sonra tekrar kendisine hayat verildi. Allah-u Teâlâ o belde gibi, öldükten sonra onu evvelki gibi akıllı, anlayışlı ve kabiliyetli bir ruh ile yeniden diriltti.
Hele eşeğine bir bak?
Bir asır boyunca kaldığı bu derin ölüm uykusundan uyanıp doğrulduğunda Allah-u Teâlâ: “Ne kadar kaldın?” diye sordu. (Bakara: 259) Günün başında ölmüş bulunan Üzeyir Aleyhisselâm bir asır sonra günün sonuna doğru dirilmişti. Güneşin hâlâ durduğunu görünce, aynı günün güneşi olduğunu tahmin ederek, uykudan uyanırcasına: “Bir gün, ya da bir günün birazı kadar kaldım.” dedi. (Bakara: 259) O halde kaldığının farkına bile varmamıştı. Kendisini uyumuş da uyanmış gibi hissediyordu. Allah-u Teâlâ bu samimi itirafı üzerine ona: “Hayır! Yüz sene kaldın.” buyurdu. (Bakara: 259) Beraberinde taşıdığı yiyecek ve içecekleri emr-i ilâhî ile hiç bozulmamış, hep eskisi gibi taptaze duruyordu. Eşeği ise çürümüş, sadece kemikleri kalmıştı.
Üzeyir Aleyhisselâm’ın “Eğer yüz sene ölü olarak kalmış olsaydım, etlerim çürür kemiklerim dağılırdı” şeklinde gönlüne herhangi bir duygu gelmemesi için de şöyle buyurdu: “Yiyeceğine ve içeceğine bak! Henüz bozulmamış!” (Bakara: 259) Yiyeceğine içeceğine bakınca gerçekten öyle olduğunu gördü. Allah-u Teâlâ devamla: “Hele eşeğine bak!” buyurdu. (Bakara: 259)
KUDRETİMİZE İŞARET KILDIK
Üzeyir Aleyhisselâm bir de ne görsün! Eşeğinin kemikleri sağında ve solunda dağılmış... Onları görünce durumu anladı.
Allah-u Teâlâ Üzeyir Aleyhisselâm vasıtası ile “Öldürme” ve “Diriltme” kudretini bütün beşeriyete göstermeyi murad etmişti. Âyet-i kerime’sinde buyurur ki: “Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar dirilttik.)” (Bakara: 259) Yüz yıldan beri ölü olan bir kimsenin dirilmesi hadisesi apaçık bir mucizedir. Allah-u Teâlâ bu olağanüstü hadise ile hem haşrın imkanını, hem de keyfiyetini o zamanda bulunan halka gösterip ispat ettiği gibi, gelecek nesillere de ders ve ibret kılmıştır.
Üzeyir Aleyhisselâm’a Allah-u Teâlâ devamla şöyle buyurdu: “Kemiklere bak! Nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz.” (Bakara: 259) Öldükten sonra çürüyen, sadece bir yığın halinde kemikleri kalan bir hayvanı “Ol!” emriyle nasıl dirilttiğini ona çıplak gözle göstererek gönlünü itminana kavuşturdu.