Erbil medyasından Rudaw'da gördüğüm haber yüzümde ince, acı bir tebessüme sebep oldu.

Önce haberi buraya alayım.
Sonra devam edelim...
Haber şu...
İngiltere'nin Irak Büyükelçiliği Ticaret Departmanı Direktörü Lara Hampshire, İngiltere'nin Kürdistan Bölgesi'ni kilit bir yatırım pazarı olarak gördüğünü belirterek, özellikle eğitim alanındaki iş birliğinin önemli bir başarı hikayesi olduğunu vurguladı.
İşte yaşadığımız coğrafyanın en büyük meselesi budur...
İngiltere Kürdistan Bölgesi'nde yatırım pazarı olarak ne petrol sahalarını düşünüyor ne de sanayi ve tarım ürünlerini...
Kraliyet kafası Kürt gençlerinin kafasına yatırım yapmanın diğer tüm başlıklardan daha kıymetli olduğunu düşünüyor.
Şimdi bu bilgiyi aklınızda tutun paylaşacağım hikayeye bir de buradan bakın...
Zira size iki Kürt kardeşin gerçek hikayesini anlatacağım.
Birisini yakından tanıyorsunuz.
Terör örgütü PYD elebaşı Salih Müslim...
Diğeri de onun Ağabeyi İslam Alimi Prof. Dr. Mustafa Müslim...
Batılı değerleri benimsemiş olan Salih Müslim, Kürtlerin kurtuluşunu emperyal ve Siyonist güçlerde görüyor...
Bugünlerde sırtını İsrail'e yaslayarak "Şam yönetiminde aslında teröristler var" imalı açıklamalar yapıyor...
Oysa Ağabey Prof. Dr. Mustafa Müslim, Kürtlerin kader ortaklarının Türkler olduğuna inanıyordu. Zaten sırf bu inancından dolayı da kardeşinin elebaşılığını yaptığı terör örgütü PYD'den kaçıp, Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmıştı...
Ağabey Müslim, 4 yıl önce Gaziantep'te hakka yürüdü...
Dualarla son yolculuğuna uğurlandı.
Arkasındansa vasiyet gibi satırlar bıraktı...
"Suriyeli Kürtlerin eliyle Türkiye'ye vuralım' diyorlar. Amaçlarına eriştiklerinde Kürtleri tekrar yüzüstü bırakacaklar. Kürtlerin kendi tarihlerinden ders çıkarmaları ve büyük devletlere güvenmemeleri gerekir. Burada ben şunu diyorum: Kürtler bulundukları ülkede Müslümanlarla el ele vermeleri gerekir. Kürtler, Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta, Kürtlerin hakkını tanıyan ve kabul eden Müslümanlarla hareket etmeliler. Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının olduğunu kabul eden Müslümanlarla olmalılar. Çünkü böyle Müslümanlar ancak Allah'tan korkarlar."
İşte yine yazının başına dönersek bulunduğumuz coğrafyanın en önemli sorunu kardeşi kardeşe düşürenlerdir...
İngiliz Hampshire'in Kürdistan bölgesinde gördüğü büyük fırsatları ile bizim gördüğümüz aynı değildir.
Zira batı emperyalizminin zihinsel işgal ve devşirme planlarıyla gördüğü fırsat bir sömürü düzeni fırsatıdır. Türkiye'nin gördüğü fırsat ise kardeşlik hukukunun tesis edilmesi, yaşadığımız coğrafyada huzur ikliminin yeşermesi fırsatıdır.
Şimdi bölgemizde yaşayan Kürtlerin elini vicdanına koyup bir karar vermesi gerekiyor. Erdoğan Türkiye'sine mi güvenecek yoksa İsrail'in ipiyle dipsiz bir kuyuya mı inecek? Zira Türkiye tüm iyi niyetiyle uyarılarda bulunurken, oynanan oyunların farkında olduğunu da açık açık söylüyor. Ve gerektiğinde gerekeni yapacak kudrette olduğunu da coğrafyamızda yaşayan herkes biliyor. İnanmayan Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın son temas ve açıklamalarına bir baksın...

"MAŞALLAH" DEDİĞİ BİR HAFTA YAŞIYOR
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kimyası son dönemde iyice bozuldu. Bu yüzden de sürekli olarak baltayı taşa vuruyor.
Deyim yerindeyse "Maşallah" dediği bir hafta yaşıyor.
Örneğin İBB çalışanı Çağla Demir'i adıyla grup toplantısında uzun uzun anlatmış, masumiyetine kefilim demişti... Savcılığın iddiasına göre rüşvet görüntüleri olduğu öne sürülen para alışverişi ortaya çıktı...
Kırmızı kart eyleminin hayal kırıklığının dumanı tüterken çıktı "Ülkeyi sarsacak, hükümeti devirecek. Belgeler açıklayacağım" dedi...
İmamoğlu suç örgütü itirafçısı Murat Kapki'nin 4 sayfalık mektubunu paylaştı. Avukat müvekkil gizliliğinde yapılan ve iki kişi dışında kimsenin bilmesinin mümkün olmadığı bir konuşmayı Kapki'nin sözüne güvenip delilmiş gibi sundu...
Oluşturmaya çalıştığı hava net olarak şuydu; AK Parti'de eskiden MKYK üyeliği yapmış Avukat Mücahit Birinci üstünden bir süredir oluşturmaya çalıştıkları "İBB borsası" algısını tahkim etmek.
Tüm soruşturmayı itibarsızlaştırmak...
Ancak iddialar üstüne İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı jet hızıyla soruşturma başlattı.
Şüpheli itirafçı Murat Kapki, "Benden talep edilen 2 milyon doların savcıyla paylaşılacağına dair aramızda bir ifade geçmedi" diye ifade verdi...
Özel'in tüm iddiaları çöktü...
Üstüne bir de Kapki'nin daha önce üç kez itirafçı olmak için başvuruda bulunduğu ortaya çıktı. Ve savcı anlattıklarını yeterli görmediği için o dönem tahliye talebinde bulunmamıştı...
Şimdi CHP medyasından isimler bile Özel, Kapki'yi muteber konuma koyarak önceki itiraflarını da muteber kıldı diye eleştiriyor.
Hani "Maşallah dediği bir hafta yaşıyor" demiştik ya...
Özel, 2009'dan bu yana Aydın'da CHP'de siyaset yapan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu gibi bir güçlü ismi üstelik de ilçe belediyeleriyle birlikte kaybetti...
Özel, düne kadar "Tüm belediye başkanlarıma kefilim" diyordu.
Şimdi "Yolsuzluk soruşturması korkusuyla kaçtı" diyor.
"Topuklu Efe değilmiş, 'Topuklayan Efe'ymiş" diye kendince kelime oyunları yapıyor.
Şimdi ortada iki soru var...
Eğer Çerçioğlu kendisinin iddia ettiği gibi yolsuzluk korkusuyla dümeni AK Parti'ye kırdıysa bugüne kadar neden "kefilim" dedi?
Ortada bir yolsuzluk varsa neden son gün Çerçioğlu'nu istifadan vazgeçirmek için Aydın'a genel başkan yardımcısı gönderdi?
Başkan Çerçioğlu AK Parti'ye katıldığı törende Özel-İmamoğlu ikilisine rest çekti... "Alnım ak, başım dik" dedi. Elinizde ne varsa hemen yargıya götürün mesajı verdi. Şimdi CHP'ye düşen bu resti görmektir.
Peki böyle mi olacak? Elbette hayır...
Zira CHP'de çamur at izi kalsın, linç kültürü artık çok yaygın ve kimsenin de bu konularda yüzü kızarmıyor...
Oysa CHP Genel Başkanı Özel'in böyle sık sık gaza gelmek yerine elini iki başının arasına alıp "Nasıl oluyor da CHP'nin azı dişi gibi isimlerini küstürüyoruz, partiyi terk edecek duruma getiriyoruz?" diye uzun uzun düşünmesi gerekiyor...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Lideri Özel'in içine düştüğü bu çıkmazı bakın nasıl tarif etmişti...
"Söylemlerine bakıyoruz, hiçbir derinlik yok. Argümanlarına bakıyoruz, hiçbir tutarlılık yok. Kurduğu cümlelere bakıyoruz, hiçbir mantık örgüsü yok. Siyasetin kalitesini artıracak, gençlere ufuk çizecek, millete umut verecek hiçbir beyanını maalesef bulamıyoruz. Beyefendi çok konuşuyor ama genellikle boş konuşuyor. Hakareti, tehdidi, sağa sola çamur atmayı siyaset yapmak zannediyor."
Ne diyelim taktir CHP'lilerin elbette...

YÜREĞİMİZDE ENKAZ YÜKÜ OLMASIN
17 Ağustos Gölcük Depremi'nin üstünden 26 yıl geçti... Üstüne irili ufaklı birçok acı yaşadık. Ve tabii 11 ili vuran Asrın Felaketi ile çok ağır yara aldık. Ama yine de yıkılmadık. En son Balıkesir Sındırgı depremi korkuttu. Yani bu kentsel dönüşüm işini lütfen hafife almayın, geciktirmeyin... Birçok deprem bölgesinde çalışmış bir gazeteci olarak söylüyorum. Sevdiklerimizin acılarıyla yüzleştiğimizde geriye yüreğimizde de büyük bir enkaz kalıyor.
Bu yüzden Areda Survey'in bir araştırmasını paylaşmak istiyorum.
Her 10 kişiden 8'i depremden korkuyor, sadece 2'si hazırlıklı! Araştırma, Türkiye'de deprem kaygısının yüzde 79,8 ile rekor seviyeye ulaştığını ortaya koydu. Türk halkının yüzde 46,7'si oturduğu evin depreme dayanıklı olmadığını düşünürken, yüzde 28,2'si ev alırken ya da kiralarken depreme dayanıklılığı araştırıyor. Deprem çantası olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 17,7'de kalıyor.
Özellikle İstanbullular için yarısı bizden kampanyası gibi büyük bir şans varken elimizi çabuk tutmamız gerekiyor.

VATAN SİZE EMANET
Ulusal kahramanımız Şehit Ömer Halisdemir'in kızı Peygamber efendimizin ordusuna katıldı. Açık söyleyeyim bir Niğdeli olarak haberi görünce hem duygulandım. Hem de çok gururlandım.
Babası 15 Temmuz'da FETÖ'cü hainlerin planlarını bozmuştu. Canıyla kanıyla vatanı savunmuştu... Kızı Elif Nur Halisdemir de teğmen olarak vatana hizmet edecek. Yolu bahtı açık olsun...
Rabbim ayağına taş değdirmesin.
Bu vatan bu evlatların omuzlarında yükselecek.