’nin başına getirilenleri hatırlayalım. Niçin İnebolu’dan gerisin geri İstanbul’a postalanmıştır?
Hain olduğu için değil herhalde...
Peki, “Heyet-i Nasıha”nın faaliyet yürüttüğü dönemde, milli mücadelemizin kahraman isimleri ne yapıyordu, hangi yoğun faaliyetler içindeydi?
Kazım Karabekir, “Silahlı direniş şart... Doğu’dan başlayarak, işgale karşı silahlı mücadele başlatalım” diyordu... (Bu görüş, Mustafa Kemal Paşa tarafından, “Bu da bir fikirdir” denilerek reddedilmişti.)
Fuat Paşa (Ali Fuat Cebesoy), “Emrimdeki birlikleri Ankara’ya çekiyorum. Ankara merkezli bir direniş hareketinin zamanıdır” diyordu. İkisi de sonradan “hain” ilan edildiler, İstiklal Mahkemesi’nin önüne atıldılar. Mustafa Kemal Paşa ise, kurtuluşun, ancak bir “hükümet darbesi”yle mümkün olabileceğini savunuyordu. Bir ara Harbiye Nazırlığı kovalamıştı. Bir taraftan da Saray’la irtibat halindeydi. “Sabiha Sultan”la izdivacı söz konusuydu. İzmir’in işgali, bu tasavvurların da altını boşalttı.
Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında (Şehzade Ömer Faruk Efendi gibi kaçak yollardan değil, İngilizlerden vize alarak gemiye binmişti), ortada ne Damat Ferit Paşa vardı, ne de Heyet-i Nasiha...
Bunları bilin...
Bilin de, öyle konuşun.
İlle bir benzetme yapacaksanız, “Ne yani, akan kan durursa Türkiye’ye demokrasi mi gelecek?” diyen Beyaz Türk makulesini Heyet-i Nasiha’ya benzetin. Ki, çok benziyor.