Şiddet ile siyaset iki zıt kutuptur.
Siyasetin sermayesi, fikirlerdir, programlardır, ilkelerdir, hedeflerdir; aracı ise, kürsüdür, sözdür, yazıdır.
Kürsü sokağa da kurulur, meydana da kurulur salona da.
Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun siyasetçinin fikirlerine fikirle karşı koyulur.
Söz ve yazı düzeyini aşıp kuvvet ve şiddet kullanmaya başlayan siyasetçi siyasetin doğasına aykırı hareket etmiş olur.
Sözü ve yazısı eğer şiddeti destekler ve meşru görürse o söz de siyaset olmaktan çıkar.
Şiddet siyasetin düşmanıdır.
O yüzden şiddet siyasetçinin kimliğine bakılmaksızın kınanmalıdır, lanetlenmelidir.
Şiddeti hoş gören ve meşru addeden siyasetçi de aynı şekilde kınanmalı ve lanetlenmelidir.
Demokrasilerde iktidar olmanın aracı siyasettir.
Türkiye'nin demokrasi tarihi maalesef kimi şiddet olaylarına şahit olmuştur.
1950 yılına kadar muhalif partilere engel olmak, muhalif siyasetçileri bir şekilde susturmak siyasete devlet eliyle uygulanan şiddet olarak değerlendirilmelidir.
1950'den günümüze kadar uygulanan şiddetlerin en acısı ise Menderes ve iki bakanın gördüğü işkence ve idam edilmeleridir.
O idamlar Cumhuriyet tarihinin en alçak operasyonudur!
Hele rahmetli Menderes'e yapılan onur kırıcı işkenceler, alçağın da alçağı insanlık tarihinin en yüz kızartıcı cinayetidir.
İdam edildiği saate kadar işkence görmüştür merhum.
Sonuncusu ise kahredicidir!
İdam sehpasına götürülürken prostat kontrolü yapmak için herkesin içinde iç çamaşırını indirmesini istediklerini; 'ayıptır utanıyorum' demesine rağmen biraz sonra asacakları adamın çamaşırını indirip parmakla arkadan kontrol ederek merhumu inletmek şiddetin de ötesinde insanlığın yüz karası bir cinayettir.
Başta bu cinayet olmak üzere siyasete karşı şiddetin her türlüsü lanetlenmelidir
Sonraki yıllarda da siyasetçiler değişik saldırılara maruz kalmışlardır.
1964 yılında Başbakan İsmet İnönü silahlı saldırıya maruz kalmıştır.
1975 yılında Başbakan Süleyman Demirel bir saldırganını kafa ve yumruk saldırısına uğramış, yaralanmıştır.
1985 yılında Başbakan Turgut Özal partisinin kongresinde silahlı saldırıya uğramış parmağından yaralanmıştır.
2010 yılında Ahmet Türk ve Enerji Bakanı Taner Yıldız saldırıya uğramıştır.
2013 yılında Nevşehir'de Hacı Bektaş Veli törenlerinden Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ; 2014 yılında Kemal Kılıçdaroğlu TBMM koridorunda; 2019 da yine Kılıçdaroğlu Ankara Çubuk'ta ve nihayet evvelki gün Özgür Özel yumruklu bir saldırıya uğramıştır.
Siyasetçilere yapılan tüm saldırıları kimden gelirse gelsin şiddetle kınıyorum.
Siyasetçiye cevabı siyasetçi verir, vatandaş da tepkisini sandıkta gösterir.
Özgür Özel'e yapılan saldırıyı da dışardan bakınca siyaset kurumuna ve Türkiye'nin istikrarına yapılmış bir saldırı olarak görüyorum.
Ancak bu saldırının münferit bir eylem mi yoksa kimi çevrelerin azmettirmesiyle mi gerçekleştiği konusunda emniyet ve MİT'in araştırma sonuçlarını görmemiz gerekiyor.
Bu saldırıya karşı başta cumhurbaşkanı olmak üzere tüm siyasilerin tepki göstermesi bence çok anlamlıdır.
Siyasi karizmadan yoksun olan Özgür Özel, partideki kaht-ı ricalin de yardımıyla 19 Mart'tan bu yana icra ettiği etkinliklerle kendisini ispat etmeye başladı.
Genel merkez önünde yaptığı miting ile de bu saldırıyı siyasi ranta çevirmeyi bildi ve karizmadan yoksun da olsa liderliğini pekiştirerek cumhurbaşkanlığı adaylığını da güçlendirdi!
Lakin daha olayın içyüzü ortaya çıkmadan bir CHP milletvekilinin, iki çocuğunu katletmiş, uyuşturucu kullanan ve satan, hırsızlık ve polise mukavemet gibi suçlarla sicili kabarık olan saldırganın, 'Osmanlı torunu' olduğunu söylediği açıklaması düşündürücüdür.
Hiç kimsenin duymamış olması sadece o vekilin duyduğunu iddia etmesi ajitasyon kokuyor maalesef.
Saldırganın kardeşinin bu iddiayı yalanlaması, saldırganın koyu Atatürkçü olduğunu söylemesi de anlamlı!
Her neyse, CHP, muhaliflerine uygulanan şiddet karşısında sabıkalıdır maalesef.
Hatırlayın 2013 yılında Bekir Bozdağ Bey'e saldıran şahsı CHP'li Gökhan Günaydın ve Umut Oran koruma altına almışlar, bir alnından öpmedikleri kalmıştı!
Özgür Özel'in bu saldırıdan hiçbir partiyi sorumlu tutmadığı açıklaması makul, makul olmasına da son günlerde polisler üzerine otobüs ve araba sürmek gibi şiddet eğilimini de maalesef CHP'li milletvekilleri teşvik etmektedir.
Tekrar ediyorum siyaset ve şiddet iki zıt kutuptur! Şiddete başvuran ve şiddeti destekleyen siyasetçi, siyasetçi değildir, şiddet yanlısı militandır!