vehmediyordu.Bununla birlikte, korkunç bir standartsızlık...
Çıkıp rahatlıkla “Kürt mutfağından yemeyin, Kürt bakkaldan alışveriş etmeyin, Kürdün kebabını ve lahmacununu tüketmeyin” diyebilirdiniz (nitekim bunu diyen ulusalcı yayın organları çıktı), buradan icabında “vatanseverlik” de çıkarılabilirdi ama “Kürt kardeşlerimiz” diyemezdiniz, “Kürtlerin kendilerini gerçekleştirmeleri gerektiğini” söyleyemezdiniz... “Kürt sorunu” ifadesini ağzınıza bile alamazdınız. Buna yeltendiğiniz an “bölücülük” yapmış olurdunuz.
Böyle bir Türkiye vardı...
Hayır, mütareke döneminden söz etmiyorum...
On yıl öncesinde durumumuz buydu...
Kürtçe şarkı yaptığını söyleyen sanatçılara linç törenleri uygulanıyordu... PKK’yla “organik işbirliği” içinde gösteriliyordu... “Vay şerefsiz” diye manşetler atılıyordu arkasından...
Böyle bir Türkiye’den, anadilde eğitime imkân tanıyan yeni bir Türkiye’ye geldik...
Dünün “yaptırımlar düzenini” savunanlara ve her “reform girişiminde”Anayasa Mahkemesi’ne koşup “iptal” kararı çıkaranlara bugün paket beğendiremiyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Paket, taleplerimizin kötü bir kopyası” buyurmuş...
Bunu, anadilde savunma hakkı yasalaşmasın diye komisyonda rezalet çıkaran partinin genel başkanı söylüyor, dikkatinizi çekerim!