5-6 Aralık tarihlerinde İstanbul uluslararası bir eğitim zirvesine ev sahipliği yaptı: Türkiye Maarif Vakfı'nın düzenlediği 5. Uluslararası Eğitim Zirvesi. Zirvenin bu yılki teması Healing the World Through Education, "Dünyayı Eğitimle İyileştirmek". Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesiyle ve Suriye First Lady'si Latife Hanımefendi'nin davetli olduğu zirve, en çok da savaş, yokluk ve doğal felaketlerin ortasında en temel hak olan eğitimden mahrum kalan çocukların, gençlerin sesine yankı olmayı amaçlıyordu. Her iki hanımefendinin varlığı bu sesi bir nebze de olsa çoğaltmaya yardımcı oldu. İç savaş boyunca kendisi, küçük çocukları ve halkıyla birlikte eğitimden mahrum kalmış olan Latife Hanım'ın şahitliği ve sözleri tam da zirvenin temasını resmediyordu.
Birlikte gelişmek, kalkınmak, fırsat eşitliği, daha iyi bir dünya gibi eşitlikçi ve iyimser yaklaşımların maalesef bir sonuç vermediğini hep birlikte tecrübe ediyoruz. Dünyanın çok az bir kesimi tüm imkân ve zenginliklerin en büyüğüne sahipken çok büyük bir kesim ise en az kaynağın kıt paylaşımına razı olmak zorunda.
Daha da fenası, bu adaletsiz dünyanın tek ilacı olan eğitim imkânından yoksunluk, nesiller boyu devam edecek kalıcı yoksulluğa sebep oluyor. Çocuklar ve kadınlarla ilgili güncel veriler ise maalesef giderek iyileşen değil, hastalanan, kötüleşen bir dünyada yaşadığımızı gösteriyor. Suriye iç savaşı, Ukrayna-Rusya Savaşı, Gazze soykırımı, Sudan iç savaşı gibi felaketler tabloyu dramatik seviyelere çıkarmış durumda. Bir tarafta yapay zekânın global düzeyde meydana getirdiği kontrolsüzlük ve yüksek teknolojinin yol açtığı öngörülemez tehlikelerin tehdidini konuşurken bir taraftan da temiz su, gıda, tuvalet, sağlık hizmeti ve eğitim gibi en temel ihtiyaçlarını dahi gideremeyen yarım milyara yakın çocuk olduğunu biliyoruz.
Hasta bir dünyada, hasta eden bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki. Ve eğitimden başka iyileştirici yok.
İEZ'in bu seneki başlığı hem eğitimin iyileştirici fonksiyonunu ortaya koyması hem de dünyanın bir yüzüyle öteki yüzü arasındaki uçuruma dikkat çekmesi itibarıyla güçlü ve uyandırıcıydı. Nijer'den İstanbul'a gelen Abdullah Raşid'in hikâyesinde olduğu gibi...
Raşid, 7 yaşındayken Nijer'deki okulunda çıkan yangından kurtulan tek çocuk. Tüm öğretmenleri ve arkadaşları o yangında hayatını kaybetti.
Güvenli bir okul binasının değil, sadece kitabın ve defterin dahi olmadığını düşünün.
"Luh" adı verilen küçük yazı tahtasıyla okula gidip geliyor çocuklar. Raşid yangından işte o küçük yazı tahtasını da geride bırakmadan kurtulabildi. Bir yıl süren yoğun tedavilerin ardından hayata tutundu. Şimdi Türkiye Maarif Vakfı'nın Nijer'deki okulunda eğitim görüyor. En iyi imkânlarda, kitapları ve defterleri önünde... Ama Luh'unu da yanından ayırmadan.
Raşid, Türk-Nijer Dostluk Grubu'na ve Türkiye Maarif Vakfı'na, Türkiye'nin sahip çıkmasına bir teşekkür olarak Luh'unu Emine Erdoğan Hanımefendi'ye hediye etti.
Ne yazık ki geride Raşid kadar şanslı olmayan yarım milyar çocuk var. Örgün eğitime dahil olamayan, kendisi için bir gelecek inşa etmesini sağlayacak eğitim imkânına ulaşamayan... Savaş bölgelerinde bombalarla ya da temiz su ve gıdasızlık dolayısıyla hayatını kaybeden çocukları saymıyoruz bile. Hayatta olanları iyileştirmek, dünyayı eğitimle iyileştirmek mümkün olsa bari.
Raşid'in hikâyesini 500 milyon çocuk için de yazabilsek keşke...