Okuyucularla Hasbihal
Pazar günlerini, muhterem okuyucularımızın görüş ve eleştirileri etrafında yaptığımız bir Hasbihal'e daha sağlık-âfiyet üzere hayırlı çalışmalar dileği ve selâmlarımızla başlıyoruz..
*Ankara'dan Tahsin Soylu isimli okuyucu diyor ki; 'Bu Amerikan toplumu gerçeklerden bu kadar kopuk mu ki, aralarından adam gibi birisini çıkaramadılar. Savaş karşıtlığı ve barış türküleriyle her gün dünyanın her bir yanında az-biraz dik durmaya çalışan halkları tehdit ediyor..' diyor.
--Bu okuyucuya belirtelim ki, Amerikalıların içinde herkes vicdanını satmış değil.. Hattâ, Amerikan Kongresinde 86 yaşında senatör olarak bulunan Bernie Sanders hem de bir Yahudi olduğu halde, Trump!'ı en sert şekilde suçlayanlardan birisi.. İki hafta önceki bir konuşmasında, 'Son olarak 22 milyar dolar yardım daha yaptınız İsrail'e..' diyor ve öldürülen onbinlerce çocuk, kadın ve diğer savunmasız siviller'den söz ederken gözyaşlarını tutamıyacak bir noktaya geliyordu..
Aynı şekilde, Trump'ın partisinden olan senatör Rand Paul de, Ukrayna, Rusya, , Venezuela, Çin, İran, Yemen gibi ülkelerin her birine ve hele de siyonist İsrail rejimine çok ser eleştiriler yöneten Agusto Pedro liderliğindeki Kolombiya'ya silah göstermesinin, sonunda Cehennemin kapılarını açacağını hatırlatıyor ve 'Eğer Başkan Trump âniden Venezuela'da rejim değişikliğinin başkanı olursa ve Ukrayna'ya silah ve para verirse, sanırım birçok Amerikan vatandaşı da kendini terk edilmiş hissedecektir. Bazı ülkelerde rejim değişikliği istemek Donald Trump'ın psikolojisinin bir parçası olmamalıdır.' diyordu.
Keza, 25 sene öncelerdeki Başkan Clinton'un şimdilerde 45 yaşlarında olan kızı Chelsea da evvelki gün Amerikan medyasında yayınlanan ilginç yazısında, 'kontrol edilmeyen gücün, tarihte insanlığa ne büyük felaketler getirdiğine ve Trump'ın kontrolsüzlüğünün tehlikelerine' işaret ediyordu.. Ama, Trump, kendi menfaatinden başka bir ölçü tanımayan tüccar mantığıyla, bu eleştirilere karşı, hazırlattığı bir yapay zekâ videosunda kendisinin pilot olarak kullandığı uçaktan, muhaliflerinin üzerine tonlarca 'fosseptik şeyi..' atarak karşılık verecek kadar pervasız..
*
*Almanya'dan Yozgatlı Nuri Eroğlu diyor ki, 'Şu Amerika ve İsrail'in İran'a karşı yürüttükleri 12 günlük Saldırı savaşının sonunda kim ne elde etti, ne kaybetti, pek anlaşılamadı.. İran, evet hava savunma sistemi olmadığı için, ve dünyadan hiç kimse de ona bu savunma sistemlerini vermediği için zorda kaldı, ama, sonunda attığı füzelerle İsrail'i çok zor durumda bıraktığına dair , yarı açık yorumlar Alman medyasında da yer alıyor. bunlar doğru mu?' diyor..
--Muhterem okuyucumuz da takdir eder ki, bu gibi konularda hiçbir ülke, kesin olarak teslim olmadığı müddetçe, kendisinin düşman tarafa ağır darbeler indirdiğinden ve en azından mağlub edilemediğinden söz eder. Bu tabiîdir de..
Biz bu konuda, evvelki gün açıklama yapan bir Amerikalı askerî yetkilinin özlerinden birkaç ipucu aktaralım:
'Amerikalı üst düzey askerî yetkili Albay Scott Ritter, bir röportajında, '12 günlük savaş'a yol açan İsrail'in İran saldırısını, Japonya'nın ABD'deki Pearl Harbour saldırısına benzeterek, "Japonlar bize zarar verdi, ama biz kendimizi toparladık ve neredeyse dört yıl sonra Tokyo Körfezi'ne ulaştık. İsrail de İran'ı vurdu, ancak 12 gün sonra, Netanyahu telefonu açtı ve Trump'ın arabuluculuk edip ateşkes ilan etmesini istedi. Yani o saldırılar İran'ı tamamen yok etmedi." dedi.
Amerikalı albay, "İsrailliler, Suriye ve Azerbaycan semalarından Hazar Denizi üzerinden gelip oradan saldırabildikleri için İran'ı vurabildiler, çünkü savunma yok..' demeyi de ihmal etmiyordu.. Ayrıca, İran'daki İsrail casus ağı hakkında ise, "Mossad casuslarının hepsi ya öldü ya da kafaları kesildi..." dedi. Ritter, İran'a bir daha saldırmama nedenini kendilerinin gelişmiş THAAD füze savunma sistemlerine bağlayarak, "On iki günlük füze savunma sistemimizi on iki günde tükettik." dedi.'
Evet, bu açıklama , her şeyin Amerika ve İsrail kaynaklarının iddia ettiği gibi kolayca olmadığını da gösteriyor..
*İstanbul'dan Mekki Yassıkaya ve Cemal Aydın kardeşlerimiz de, kendilerine ulaşan haklı şikayetleri paylaşıyorlar ve ' kitap yayınlarıyla meşgul olanlar kredi alamazken, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın , bir takım resmî tatil veya bayram günlerinde bir takım şarkıcılara dudak uçuklatan milyonlarca para ödemekteymiş..' diyorlar, korkunç rakamları da aktararak.. Bu konu, gerçekten de insanın içini acıtan bir durum.. Önemli bir büyük şehrin Belediye Başkanı'nın, son yıllarda şarkıcılara , o resmî tatil günlerinde okuttukları şarkılar için 300 milyon lirayı aşan paralar verdiği tartışılırken, bu konu da tartışılmalı değil mi..' demekteler.. Bu önümüzdeki birkaç gün içinde, ilgili Bakanlığın hizmeti diye şarkı okutturacaklara da dikkat etmek gerekiyor..
-Bu haklı itiraza itiraz edecekler bulunmaz herhalde..
*Abdullah Kul isimli okuyucumuz da, 24 Ekim tarihli mesajında, aynı tarihli yazımızda dile getirdiğimiz yazının altına eklediği yorumunda şöyle diyor:
'Maddî- manevî güçlü olmak mı önemli, yoksa kalabalık yığınlar olmak mı ?
İşte 2 milyar civarında bir Müslüman (!) kitle var amma bölük pörçük.. Birbirilerine bağımlı ÜMMET olmaktan çok uzak . Ama buna rağmen İslam düşmanları korkuyorlar.. (...) Gerçekten Allah a inanmış nice az topluluklar Tevhidî özgürlüğü ve adaleti Nebevî bir bilinçle kuşanırsak işte o zaman ilahi vaad gerçekleşir . Nasıl ki, Gazze küfür sistemlerinin desteğini alan siyonist emperyalist şeytanî müstekbirlere direndiyse, ve baş eğmediyse, Müslüman toplumlar da birliklerini sergilemek zorundadırlar..'
--Evet, bu kardeşimizin tesbitlerine katılmamak mümkün mü? Trump, Gazze'de çocuk, kadın, savunmasız sivil, 100 bine yakın insanın perde gerisindeki katilinin kendisi ve sistemlerinin olduğunu elbette biliyor.. Başkanlık makamına tekrar geçmeden, vampirlikte meslektaşı olan Netanyahu'ya, 'Ben Başkanlığa oturuncaya kadar işini bitir, elini çabuk tut..' diyen Trump, öte taraftan da savaşları bitireceğim demekte ısrar ediyor.. 'yangını, yakacak bir şeyi kalmayıncaya kadar alevleri tutuşturduktan sonra , 'Bakınız yangını nasıl söndürdüm..' diyen hokkabaz durumunda değil midir?
Son açıklamalara göre, Gazze'den geriye 180 bin yaralı kalmış bulunuyor ve bunların da 15 bini, yoğun bakım ünitelerinde bakılması gereken ağır yaralılar, ama, o insanların yatırılacağı, bırakınız hastaneyi, sağlam ayakta kalmış bir bina dahi yok.. Yüzlerce doktorun da, diğer binlerce yardımcı sağlık elemanlarının da o ağır bombardımanlar can verdiği gerçeği de cabası..
Ama, Müslüman coğrafyalarındaki kamuoyu oluşturma mekanizmaları, hâlâ sadece küçücük İsrail karşısındaki çaresizliğimizden dem vuruyorlar , ama, o siyonist haydutlar çetesinin arkasında başta Amerika olmak üzere bütün emperial şeytanî güçler olduğu devamlı vurgulanmalı değil mi? Biz bütün emperyalist güçlerden de korkmuyoruz, ama, küçücük siyonist İsrail rejimi karşısında çaresiz kalmış durumda gösterilmenin ezikliğini kabullenmemiz isteniyor.. Biz Müslümanlar bu aşağılık oyunu bozmak ve sadece kuklayla değil, kuklacıyla da hesaplaşmak zorundayız..
*Saadet Ercan isimli kardeşimiz de 20 Ekim mesajında, "elkufru milletun vâhide" sözü çok yaygın, ama gerçekten de tartışılır; Kur'ana göre Ehli Kitab, Müslümanlarla savaşmayan ve bu halleriyle diğerlerinden ayrı bir kategoridir. Kur'an, "Onları bir sanırsın, ama kalbleri şerha şerhadır..' der, diyor..
--Bu kardeşimizin belirttiği husus, evet, hassas bir konudur.. Kafir, sözlük mânasıyla, bir şeyin üstünü örten mânasında kullanılır.. Nitekim toprağa ekilen tohumun üstü örtüldüğünden çiftliklere, tarlalara, 'kefer' denilir. Istılah / terim olarak ise, hakikatin üstünü örten, İslam'a karşı açıkça düşmanlık sergileyenler için 'kafir' kullanılır.. Ama, kendi kitablarına inanmak ötesinde fiilî bir düşmanlık ve saldırı sergilemiyorlarsa, öylelerine, biz de Kâfirûn Sûresinde buyrulduğu üzere, Kur'an diliyle, 'Lekum dinukum veliyedin..'/ Senin dinin sana, benimki de bana..' der geçeriz..
*