Türkiye'de bazıları özellikle sosyalist/seküler kesim ve onların etkisindeki kimi liberaller ve meseleyi bilmeyen birileri, Filistin'de iki sene boyunca sürdürülen soykırımın sorumluluğunu HAMAS'a yüklemeyi tercih ediyor.
Hatta bazıları gerçekleri es geçerek ezberlerinden yola çıkarak HAMAS'ın FETH'i bölmek için İsrail tarafından kurdurulduğu iftirasına kadar vardırıyor.
Aynı ezberden yola çıkarak Türkiye'deki dindar muhafazakâr hareketleri de hep ABD'nin eseri olarak değerlendiriyor. Çünkü onlara göre sosyalist/komünist olamayanlar Amerikancıdır.
Bu ezberden yola çıkan ve Filistin tarihini ve gelişmeleri bilmeyenler, HAMAS'ı terör örgütü olarak görüyor. CHP Genel başkanı onlardan biridir.
Kısaca tekrar edelim ki işgal en büyük insanlık suçudur o yüzden İsrail suçludur. İşgale karşı direniş en tabii insan hakkıdır, meşrudur o yüzden de HAMAS dâhil tüm direniş hareketleri meşrudur.
Buna ilaveten tekrar hatırlatalım ki, HAMAS aynı zamanda 132 üyeli Filistin parlamentosunda 74 milletvekiline sahip Filistin'in meşru en büyük siyasi partisidir, iktidar partisidir!
Tekrar edelim 7 Ekim huruç harekatı da bir başlangıç değil, 75 yıllık işgale karşı bir sonuçtur, direniş hamlesidir.
İki yıldır devam eden soykırımı yorumlayan ve sorumluluğu HAMAS'a yıkmak isteyen kimi çevreler, konunun Filistin-İsrail ve Arap-İsrail ekseninden çıkarılarak HAMAS-İsrail eksenine hapsedildiği şeklinde kamuoyunu yanıltan yorumlar yaptı.
Akıllarınca HAMAS'ı mahkûm etmek istediler.
Ama iki yıldır devam eden katliamlar gösterdi ki, İsrail'in hedefi HAMAS'ı bitirmek değil tüm Filistinlileri sürmek ya da yok etmektir.
Bunu en güzel ifade edenlerden biri de Filistin'in meşhur Bergusi ailesine mensup olan liberal görüşleriyle tanınan, HAMAS ve FETH'e alternatif olarak kurulan Filistin Milli Teşebbüsü hareketinin genel sekreterliğini yürüten Mustafa Bergusi'nin hafta içinde yaptığı açıklamadır. HAMAS'lı olmayan ama objektif biri olarak tanınan Mustafa Bergusi, İsrail'in hedefinin HAMAS'ı bitirmek değil hedefinin direnişi bitirmek olduğunu dolayısıyla İsrail'in hedefinde tüm Filistinlilerin bulunduğunu söyledi.
İsrail'in onca askeri teknik imkâna rağmen hiçbir hedefine ulaşamadığını, rehineleri kurtaramadığı gibi Filistin'in direniş iradesini kıramadığını, Gazze'de irtikap ettiği cinayetleri Batı Şeria'da da sürdürdüğünü, Batı Şeria'da 1000'den (bin) fazla askeri kontrol noktası oluşturup 200 (iki yüz) giriş çıkış kapısı kurarak bölgeyi açık cezaevine dönüştürdüğünü, iki yıl içinde 18.000 (on sekiz bin) Filistinliyi tutukladığını, binden fazlasını şehit ettiğini, açıktan 22 yeni yerleşim bölgesi kurduğunu, gizli olarak da 111 yeni yerleşim birimi oluşturduğunu, bu süre içinde Batı Şeria'nın %16'sını fiilen işgal ettiğini söyleyerek İsrail'in asıl hedefinin tüm Filistin olduğunu tüm dünyaya liberal bir Filistinli olarak duyurmuş oldu.
Ayrıca Gazze direnişinin insanlık vicdanını uyandırdığını söyleyerek hepimizin yaptığı tespiti bir Filistinli olarak teyit etti.
Tekrar HAMAS gerçeğine dönecek olursak, demokrasiden bahseden batılı ülkeler bile Filistin'in meşru iktidar partisi HAMAS'ı terör örgütü olarak değerlendirmesine ve kimi Arap yönetimlerinin HAMAS'tan nefret etmesine rağmen, Başkan Erdoğan dünyada tek başına HAMAS'ın milli bir direniş örgütü olduğunu ve Filistin'in milli iradesini temsil ettiğini lafı eğip bükmeden söylemiştir.
Başından beri HAMAS'ın yanında durduğu için Türkiye masada yer almış ve son ateşkes anlaşmasının imzalanmasında önemli rol oynamıştır.
Bu önemli rolü, başta Trump olmak üzere tüm dünyanın tasdik, takdir ve tebrik etmesi fevkalade önemlidir. Türkiye'nin bölgesel ve küresel itibarının en bariz tezahürüdür.
HAMAS da siyasi bağnazlıkla hareket etmemiş, son aldığı kararı tüm Filistinli guruplarla (bu arada hemen belirtelim ki Filistin'de en büyüğü HAMAS olmak üzere 21 siyasi parti vardır) aracı ülkelerle derin istişarelerden sonra almıştır.
Önceki esir takaslarında da HAMAS sadece kendi mensuplarını değil diğer tüm grupların kimi mensuplarını da İsrail esaretinden kurtarmıştır.
Bu son ateşkes (aslında buna katliamkes demek lazım) anlaşmasında müebbete mahkum 250 Filistinli arasında HAMAS mensuplarının oranı yüzde 30 civarındadır. Diğerleri İsrail hapishanelerindeki öteki gruplara mensup Filistinli esirlerdir!
Bu yazıyı yazdığım saatlerde HAMAS ile İsrail arasında esir takası pazarlıkları devam etmekteydi!
İsrail HAMAS'ın verdiği 100 (yüz) isme itiraz ediyor.
Mesela HAMAS'ın serbest bırakılmasını istediği isimlerin başında FETH hareketinin en etkili isimlerinden olan Mervan Bergusi gelmektedir.
Siyasi kaygı gütmüş, önemli halk tabanı olan Mervan Bergusi'nin bırakılmasını istemez ama HAMAS objektif davranarak istiyor.
İşin garip tarafı gelen haberlere göre Mahmud Abbas yönetimi Mısır istihbaratına haber göndererek Mervan Bergusi'nin listeden çıkarılmasını talep etmiş!
Çünkü Mervan serbest kalırsa tartışmasız FETH'in başına geçecek en güçlü isim!
HAMAS Filistin davası güderken, FETH yönetimi koltuk sevdasında olduğu için Filistin'de halk desteğini tamamen kaybetmiş görünüyor.
Geçen hafta bir Gazzeli dostuma sorduğum soruyu bu hafta başka bir Gazzeli dosta sordum.
'Filistin'de bir seçim olsa Mahmud Abbas yüzde beş bile oyu zor alır, FETH de taş çatlasa yüzde 20 oy alır, en büyük parti yine HAMAS'tır.' dedi.
Son yazımda temas ettiğim gibi HAMAS bir müddet vitrinde görünmeyebilir ama Gazze'de de tüm Filistin'de de direniş ruhu çok güçlü bir şekilde tezahür eder.
Tabii Gazze'yi bekleyen sıkıntılar planın ikinci ve üçüncü aşamasındadır. Yani İsrail'in tamamen çekilmesi ve saldırmayacağının garanti edilmesidir.
Trump, 'garantör benim' diyerek Netanyahu'ya baskı yaptığını/yapacağını izhar ediyor ama unutmamak gerekiyor ki ABD İsrail işbirliği her şeye rağmen devam ediyor!
Bu, ateşkesi her ne kadar rehinelerin kurtulması olarak görüp zafer şeklinde anlatıyor olsa da, İsrail varılan anlaşmayı ihlal etmekten çekinmeyecek bir terörist zihniyete ve tıynete sahiptir.
Uzağa gitmeye gerek yok geçen sene Lübnan ile yaptığı ateşkes anlaşmasını 4000'den (dört bin) fazla ihlal etti. İşgal ettiği topraklardan çekilmedi ve bu sürede 300 Lübnanlıyı katletti. Ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan'a saldırmaya devam ediyor!
Böyle bir çarpık zihniyet ile karşı karşıyayız.
Lübnan'a saldırırken de BM askerleri engel olamadı hatta BM askerlerini tehdit ederek kışlalarına hapsedip işgali sürdürdüler.
O yüzden Gazze'de oluşturulacak olan BM gücü ihlalleri engelleyemez!
İsrail'i engelleyecek olan İslam ülkelerinin oluşturacağı caydırıcı askeri güçtür.
Vesselam.