Otoyolda bu tabelayı gördüğünüzde gerekli manevrayı yapmadıysanız geçmiş olsun.
Kavşağı kaçırdınız demektir ve son pişmanlık da fayda etmez.
Artık o köprüyü geçeceksiniz demektir.
Terör örgütü PYD için durum tam da bu şekilde...
PYD Elebaşı Ferhat Abdi Şahin, ısrarla mart ayında Şam yönetimi ile imzaladığı mutabakata uymuyor. İmralı'nın mesajlarını görmezden geliyor.

Son sürat köprüye doğru ilerliyor.
Ancak o köprü kardeşlik köprüsü değil.
Tabelada her ne kadar "Teröristan'a gider" yazıyor olsa da köprünün sonunda aslında derin bir uçurum, kan ve gözyaşı var.
Meseleyi şöyle anlatmaya çalışayım.
Ankara-Şam iyi niyetle, kan dökülmeden bir çözüm arayışını sürdürürken Tel Aviv yönetimi de "Büyük İsrail Hezeyanı"nın peşinde hamleler yapıyor. Bölge bir an bile boş bırakılmaya gelmiyor.
Suriye'nin Haseke Bölgesinde terör örgütü PYD'nin ev sahipliğinde yapılan konferans bu açıdan dikkat çekiciydi. Zira Süveyda'da Suriye askerlerini katleden, Dürzi Elebaşı Hikmet El Hicri görüntülü olarak toplantıya katıldı. Firari durumdaki İsrail yanlısı isyancı Dürzi elebaşı El Hicri, Kuzey ve doğu Suriye bileşenleri mesajıyla aynı zamanda İsrail'in David koridoru planına da bir selam çaktı... Bu süreçte bir başka dikkat çeken gelişme Lübnan cephesinde yaşanıyor... İran'ın bölgedeki nüfuzunu kıran İsrail, Hizbullah'ın elinden silahlarını almaya çalışıyor. Lübnan hükümeti, Hizbullah'ı da kapsayacak şekilde ülkedeki tüm silahlı varlığın devlet tekeline alınması ve grupların elindeki silahların toplanması kararını kabul etti. Hizbullah'a bağlı güçler konvoylar halinde protesto gösterileri düzenledi. Silahları teslim etmeye niyetleri yok. Ancak İsrail bu hamlesiyle Lübnan'daki huzursuzluğu, bölünmüşlüğü iyice artırdı.
İşte tüm bu gelişmeler olurken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, üçüncü kez Şam'a gitti... Sürpriz ziyarette Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile görüştü... Hemen ardından Fidan'ın paylaştığı mesajın altı çizilecek birkaç bölümü var. Özetle Suriye'nin güvenliğinin teminatı Türkiye'dir ve İsrail'in bölgedeki planlarına izin vermeyeceğiz şeklinde okumak mümkün... Dediğim gibi İmralı'daki Teröristbaşı Abdullah Öcalan tüm bu gelişmeleri okuduğu için zaten, PKK'nin tüm unsurlarının silahlarını teslim etmesini istedi. Ancak PYD İmralı'yı da dinlemiyor ve İsrail'in size bir "Teröristan" vereceğim vaadinin peşinden son sürat uçuruma doğru ilerliyor...

"BAKKAL DÜKKANI GİBİ"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Dış Politika Başdanışmanı Namık Tan, aklınca hükümeti yerden yere vuruyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı "Tiktok bakanı, kabadayı" diye aşağılamaya çalışıyor. Ama aslına bakılırsa kendi kalibresini, çapını ortaya koyuyor. Kendince mesele Afrika'da bakkal dükkanı gibi elçilik açmakla çözülmez diye Türkiye'nin dış politikasını eleştiriyor.
Ancak hem Afrikalı, Avrupalı liderler hem de Afrika'ya dair rakamlar CHP'nin içine düştüğü sığ siyaset anlayışını yansıtıyor...
Senegal Başbakanı Sonko, Ankara'ya yaptığı ziyarette şöyle bir ifade kullandı.
"Söz konusu bu ziyaret bizim için çok önemli çünkü kapalı kapılar ardında her zaman siz bizim büyük ağabeyimiz oldunuz. Yanımızda durdunuz."
Şimdi Aynı Senegal'in 1960'tan bu yana ülkede bulunan Fransız askerlerini geçen ay kovduğunu unutmayın.
Benzer ifadeleri Gabon Cumhurbaşkanı Nguema da ortak basın toplantısında dile getirdi. Yani Türkiye'nin Afrika'daki birçok ülkede önüne kırmızı halı seriliyor.
Oysa Fransa, Mali, Nijer, Çad, Burkina Faso, Senegal, Fildişi sahili gibi ülkelerden kovuldu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un son dönemde uluslararası etkinlilerde Erdoğan ile bu kadar yakınlaşma çabası içine girmesi bu durumun bir yansıması.
İtalya Başbakanı Meloni, Fransa'nın içine düştüğü durumu daha önce şöyle anlatmıştı: "Fransa nükleer reaktörleri için uranyumun %30'unu Nijer'den çıkarıyor. Nijer nüfusunun %90'ı ise elektriksiz."
Yani uyanan Afrikalı liderler yanlarında Türkiye gibi insan odaklı diplomasi yürüten, kendileriyle göz hizasında kalbi duygularla iletişim kuran ülkeler istiyor...
İtalya Başbakanı Meloni'nin İstanbul'a gelmesi...
Erdoğan, Libya Lideri Dibeybe ve Meloni'nin aynı masada buluşması işte tüm bu gelişmelerin bir yansıması... Zira Meloni de Mattai planı ile Afrika'dan Avrupa'ya olan göçü durdurmak, Afrikalıların vatanlarında karınlarını doyurmasına yardımcı olmak istiyor.
Yani muhalefetin "ne işimiz var, Libya'da, ne işimiz var Somali'de, Ne işimiz var Afrika'da" söylemleri, geçen yüzyılın siyaset anlayışı...
Zaten Afrika'ya dair rakamlar da CHP'li Namık Tan ve benzerlerinin argümanlarını çürütüyor. Zira Türkiye'nin Afrika'ya ticareti 23 yılda 9 kat arttı... Türk şirketleri 2024 yılı sonu itibarıyla Afrika'da toplam 97 milyar dolar değerinde 2 bin 31 proje üstlenmiş durumda.
Gerçi biz bunları kime anlatıyoruz. Muhtarlıklara özel kalem müdürü atayarak işsizliği bitirebileceğini düşünen bir zihniyet var karşımızda...
Gerçi Biz "bidon kafalılar!"ın kafası onlar kadar bu işlere basmaz.
Ha "bidon kafalı" demişken aklıma geldi; En son İzmirliler bidon bidon su stoklama telaşındaydı diyeyim ve noktayı koyayım...
Takdir milletin elbette...