Bugün 27 Mayıs, kültürel işgalin pekiştirildiği alçak darbenin 65. yıl dönümü.
Bu millet, batılı işgalcileri milli ve moral değerlerinin verdiği ruh ile kovmuştur.
Lakin takip eden dönemde iktidara çöken zihniyet, çeyrek asır boyunca, işgale karşı direnen ruhu yasaklayıp, işgalcilerin batı kültürünü, harfinden libasına kadar memlekete dayatmıştır.
Fiziki işgal kovulmuş ve kültürel işgal başlamıştır!
Bin yıl İslam'ın bayraktarlığını yapan bu millet, batıcı iktidar tarafından kültürel olarak batıya teslim edilmiş, İslam'ın toplumdan ve kamudan uzaklaştırılması esasını dayatmıştır.
Toplumun sessiz direnişi karşısında sisteme entegre edilen vesayet odaklarıyla zihniyet işgali, baskıyla sürdürülmüştür.
27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan baskıların yenilendiği tarihlerdir.
Öyle ki şairin ifadesiyle bu millet öz vatanında garip öz vatanında parya muamelesi görmüştür.
Ve maalesef cumhuriyetin fabrika ayarları değiştirilip dönemin iktidar partisinin ilkeleri anayasalara derç edilerek ülkenin zihni işgali anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.
1950 yılından itibaren halkın oylarıyla iktidara gelen siyasiler bu kültürel işgale karşı az da olsa mücadele etmişler ama vesayet odaklarının devreye girmesiyle ağır bedeller ödemişlerdir.
Kimileri darağacında kimileri kodeste, kimileri kapatılma tehdidiyle çok ağır bedeller ödemişlerdir.
Hepsinin gerekçesi millete rağmen anayasalara derç edilen kültürel işgal ilkelerine muhalefet olmuştur.
Vesayet odakları en son, bu kültürel işgale karşı direnin Başkan Erdoğan'ı hedefe koymuşlardır.
Kâh yargı darbe girişimiyle, kâh Gezi benzeri sokak hareketleriyle, kâh ekonomik baskılarla, kâh gece yarısı yayınlanan muhtıralarla, kâh partisini kapatma davasıyla kâh kanlı darbe girişimleriyle ona da bedel ödetmek istediler.
Ama o, bu saldıranların tamamını bertaraf edecek irade ve cesareti göstererek direndi mücadele etti ve vesayet odaklarının etkisini ve gücünü kırdı.
Ülke insanı rahat bir nefes almaya başladı.
İşte o batıcı vesayet sistemini yıkıp ülkeyi normalleştiren adamın adıdır Recep Tayyip Erdoğan.
Sadece bu başarı bile Erdoğan'ı sevmek ve desteklemek için yeterlidir!
Halktan aldığı destek ile vesayet odaklarına son verdi ama darbecilerin yaptığı anayasa değişmezse, milletin değerleriyle barışık milli ve sivil yeni bir anayasa yazılmazsa vesayet odaklarının yeniden hortlaması işten bile değildir.
Çünkü Başkan Erdoğan vesayet sistemini fiilen kaldırmıştır, ancak mevcut anayasa, başlangıç bölümünden sonuna kadar, vesayeti ihya edecek ruhu hâlâ içinde barındırmaktadır.
O yüzden de yeni bir anayasa bu ülkenin ve bu milletin en önemli ihtiyacıdır.
Onun için bunun bilincinde olan Başkan Erdoğan Macaristan dönüşü yeni anayasaya vurgu yaparak konunun ehemmiyetini hatırlatmıştır.
Yeni anayasaya Başkan Erdoğan'ın değil ülkenin ihtiyacı vardır.
Muhalefetin 'yeniden aday olmak için yeni anayasa istiyor' iddiasına cevap olarak 'aday olma derdinde değilim' demesi de konunun hassasiyetine vurgu açısından önemlidir.
Yeni anayasaya değişik bahanelerle karşı çıkan ve batıcı olduğunu gizlemeyen ana muhalefet partisi bu ülkenin uğradığı kültür işgalinin mimarıdır, sorumlusudur.
O sebepten onun yerli ve sivil anayasa talebine sıcak bakmaması şaşırtıcı olmaz.
Tüm partilerin temsil edileceği anayasa komisyonunun bir an önce kurulması ve 2013'te yarım kalan yerden devam edilerek yeni anayasanın yazılması Türkiye Yüzyılı sürecini de hızlandıracaktır.
Anayasa yazımının 2013'te akamete uğramasının en önemli sebeplerinden biri, her maddenin komisyonda ittifakla yazılması kuralı olmuştur.
Dünyanın hiçbir yerinde tüm siyasilerin ittifakıyla anayasa yazılmamıştır, yazılmaz.
Bunca farklı partinin bulunduğu Türkiye'de de yazılmaz.
Her maddede ittifak yerine beşte üç veya üçte iki çoğunluk gibi bir sistem ile yeni anayasa sıfırdan mutlaka yazılmalı ve meclisin onayına sunulmalıdır.
Benim tahminim üçte iki çoğunluk olan 400 oy alabilir ama alamasa da beşte üç olan ve referandum gerektiren 360 oyu rahatlıkla alacağını düşünüyorum.
Zaten 400 oyla da geçse referanduma götürülmesi ülke yararınadır.
Evet milli ve sivil bir anayasa lazım değil elzemdir!