Geçtiğimiz hafta Mısır'da düzenlenen 9. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresine (INCSOS) katıldım. Mısır'da düzenlenen kongrede 200 civarında bilim insanı tebliğ sundu.
Ankara-Kahire ilişkilerinin gergin olduğu dönemde Mısır'a gidememiştim. Kongre Erdoğan-Sisi ilişkilerinin yumuşamasından beri yapılan ilk kapsamlı bilimsel kongre oldu.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) ile Arap Bilim Teknoloji Denizcilik Akademisi iş birliğiyle düzenlenen kongrenin hamisi önceki dönem TBMM Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şentop'tu.
Mustafa Şentop, açılış konuşmasında Mısır-Türkiye ilişkilerinin son derece önemli olduğunu ve iki ülkenin küresel meseleler karşısında söylem geliştirebilecek bir düşünce geleneğine sahip olduğunu vurguladı. Özellikle Gazze'de yaşanan vahşete karşı iki başkentin iş birliğinin çözüme katkı verebileceğini dile getirdi.
Kongrenin yükünü omuzlayan SUBÜ Rektörü Prof.Dr. Mehmet Sarıbıyık ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Mehmet Dursun Erdem başarılı bir organizasyona imza attı.
Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Süleyman Özdemir ve birçok saygın bilim insanının katıldığı kongrede "Türkiye'nin Afrika'da Kültürel Diplomasi Faaliyetleri" üzerine bir tebliğ sundum. Oturumlarda dinleme fırsatı bulduğum İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi'nden Prof.Dr. Nesrin Demir ve Prof.Dr. Didem Buhari'nin bildirileri benim için kıymetliydi.
Geçtiğimiz aylarda Kahire'ye giden YÖK Başkanı Prof. Erol Özvar Türk-Mısır Üniversitesi'nin Kahire'de kurulacağını duyurmuştu. Bu müjdeli haberin Kahire'de sevinçle karşılandığını Kahire'deki eski öğrencilerim ve gazeteci dostlarım dile getirdiler. Özellikle Türkoloji programlarına verilen desteğin iki ülke ilişkilerindeki olumlu katkısı asla yabana atılmamalı. Kahire'de Yunus Emre Enstitüsü'nün varlığı Türkiye sevgisinin de bir ispatı. Binlerce genç enstitüde Türkçe öğrenmiş ve çeşitli sektörlerde iş bulma fırsatı yakalamış.
Mısır Sokağında Öfke ve Umut
İskenderiye'de ve Kahire'de sokağın nabzını ölçmek pek de kolay değildi. Ancak Gazze'de yaşanan süreç en çok Mısır halkını rahatsız ediyor. Trump ve Netanyahu'nun Gazzelileri Sina'ya sürgün projesi Mısır halkını öfkeli kılıyor. Halk bu projenin kabul edilmesinin yaratacağı psikolojik travmasının ağır olacağı kanaatinde. Sokakta yoksulluğu görmek mümkün. Meskun alanların büyük oranda yıprandığını, belediye hizmetlerinin başarısız olduğunu görüyorsunuz. Ancak son yıllarda ülkeye giren yatırım artışının halkı bir nebze umutlandırdığı da dikkatimden kaçmadı. Mısır'ın 2015'teki doğalgaz keşfi İtalyan Eni ile birlikte mesafe kat etmişti. İki hafta önce Batı çölünde Amerikan Apache firmasıyla Mısır petrol şirketinin yüksek hacimli petrol keşfi geleceğe dair ümitleri artırmış durumda.
Kahire'de Küresel Rekabet Fırsatı
Kahire'de küresel rekabeti görmek mümkün. Körfez'in zengin aktörleri Suudi Arabistan ve BAE yatırımlarıyla dikkat çekerken Mısır halkının halen çalışmak için gittiği ülkelerin başında yine bu ülkeler geliyor. Bazı nitelikli ürünlerin menşeinde BAE öne çıkmaya başlamış diyebiliriz. Mısır'da geçtiğimiz yıl BAE'nin 35 milyar dolarlık yatırım anlaşması gereğince inşaat, turizm, emlak hamleleri yaptığı görülüyor.
Suudi Arabistan lideri Mb. Selman, Başkan Sisi'ye 2022 yılında 30 milyar dolarlık yatırım sözü vermişti. Bu yatırımların ülkede inşaat faaliyetlerini artırdığı gözle görülüyor. Kahire siyasetindeki Körfez etkisi devam ediyor diyebiliriz ancak bu etkinin ekonomik çıkarlarla sürdürülebileceğini unutmayalım. İbrahim Anlaşmaları tartışılırken karşımıza çıkan I2U2 grubu (İsrail-Hindistan-BAE-ABD) Mısır'ı yanlarına almak için bir çaba gösterdi ancak Yeni Delhi'de öne çıkarılan IMEC koridoru tıpkı Ankara gibi Kahire'nin de işine gelmiyordu. Gazze'de yaşananlar IMEC koridorunu erteletti ancak proje rafa kalktı diyemeyiz. Mevcut koridorun Mısır için avantajlı olduğunu ve Süveyş Kanalını daha stratejik bir kazanca dönüştürmek istediğini biliyoruz.
İtalyan Eni şirketi ise 7.7 milyar dolarlık yatırım planını yürütüyor. Katar ve Türkiye ise 5'er milyar dolarlık yatırımcı grubu ile Mısır ekonomisinde etkili hale gelmiş. Türkiye yüzlerce tekstil şirketi ile birlikte 2 yeni sanayi bölgesi inşa ederek varlık gösteriyor.
Çinli şirketlerin iş birliğiyle inşa edilen hafif raylı sistem, Kahire'yi Yeni Başkent'e bağlamakta. 70 km uzunluğundaki ilk etap 2022'de hizmete girmiş. Çin'in Kuşak Yol kapsamında 2008 yılında kurduğu TEDA-Süveyş Sanayi bölgesi, Çinli ve Mısırlı şirketlerin ortak projelerine ev sahipliği yapıyor. Bölgede 160'tan fazla şirket faaliyet göstermekte ve 70.000'den fazla kişiye istihdam sağlamakta. Tekstil, kimya, ev aletleri ve güneş paneli üretimi bulunmakta. Çin'in bazı mamullerini Mısır'da depolayarak yüksek hacimlerde sevkiyatlarını buradan dünyaya sattığı aldığım bilgiler arasında.
Ayrıca Akdeniz'e bakan İskenderiye'deki liman altyapısını genişletme inşaatında ve bağlantı otoyollarında gördüğüm hummalı çalışma küresel rekabette Mısır'ın jeopolitik konumunun taraflarca dikkate alındığını gösteriyor.
Elbette yüksek nüfusu, ucuz iş gücü, jeopolitik konumu Mısır'ı birçok yatırımcı ülkenin dikkate almasını zorunlu kılıyor. Ancak çarşı pazarda Çin ürünleri hemen her tezgahta karşımıza çıkıyor. Her türlü dövizle alışveriş yapmanız mümkün. Yerel parayı koruma politikasının olmadığı görülüyor. Fiyatlar ise her zamanki gibi pazarlığa açık. 10 dolarlık bir hediyelik eşyayı sabırlıysanız 1 dolara alma şansınız var.
Kahire'ye indiğim günlerde Çin-Mısır tatbikatı dünya basınındaki gibi ülke gündeminde yer ediyordu. Yerel televizyonların ana haberlerinde tatbikatın detayları paylaşılıyordu. İki ülkenin "Medeniyet Kartalları 2025" adını verdikleri ilk ortak hava kuvvetleri tatbikatı Kahire semalarından izlenmişti. Bu tatbikat, iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin derinleştiğini ve Çin'in Orta Doğu'daki varlığını sürdürme çabalarını yansıtıyordu.
Çin'in özellikle rüzgar enerji üretim tesisleri, güneş enerji paneli üretimi ve hidroelektrik santrali inşaatı Mısır'daki yatırımlarının vizyonunu gösteriyor. Ayrıca Afrika'nın ilk uzay laboratuvarını burada kurarak uydu imalatını yapması Mısır kamuoyunda ilgiyle karşılanmış.
Kahire'nin küresel rekabette taraflardan yatırım desteği istediğini ve stratejik konumunu bir avantaja dönüştürdüğünü söyleyebiliriz. Körfez aktörlerinin Mısır sokağını dingin kılacak formüller aradığını ve özellikle Gazze krizinin yaratacağı riskleri hesap ettiklerini söyleyebilirim.
Kahire yönetimi arabuluculuk sürecinde Katar'la birlikte çaba sarf etti ve hala da bu misyonu sürdürüyor. Mısır'ın planına göre Gazze'de uzlaşma sağlandığı takdirde Gazze'nin kuzey bölgesinde kurulacak kentin inşa faaliyetini Mısır yönetimi üstlenmek istiyor. Bu formül gerçekleşebilir mi birlikte izleyeceğiz. Mısır'ın küresel rekabetteki pozisyonu merak edilebilir. Kahire yönetiminin küresel rekabeti fırsata çevireceğini ve işler yolunda gittiği sürece tarafları ülkeye yatırım yapmaya ikna edeceğini söyleyebiliriz.