Amerikan kamuoyu aylardır, 'Epstein Dosyaları' diye anılan ve Epstein isimli, dolar milyarderi bir Yahudi'nin kurduğu ve Amerikan toplumunda, başta siyaset olmak üzere, kendi alanlarında söz sahibi olmuş pek çok kimseleri düşürdüğü 'cinsî sapıklık' tuzağı tartışmalarıyla meşgul.
Bu dosyalarda, şimdiki Amerikan Başkanı Trump'ın da adının geçtiği, fotoğraflarının bulunduğu yüzlerce belge varmış. Trump, işbu dosya tartışmalarına başlangıçta umursamaz gibi yaklaşmıştı.
Kendisine de bir şeylerin bulaşacağını anlayınca da, bu konuyu alevlendirenlerin rakibi 'Demokratlar' olduğunu ve onların Başkanlarına ve özellikle 1992-2000 yılları arasında ABD Başkanı olan Clinton'a bakmalarını söylüyordu.
Sonra bu dosyalarda Trump'ın da bulunduğuna dair bazı fotoğraflar da yavaş yavaş medyada yer almaya başlayınca Trump, bu dosyaların -kendisinin de mensubu olduğu- 'Cumhuriyetçiler'i vurmak için 'Demokratlar'ın uydurduklarını söylemeye başladı.
Bu tartışmalar aylardır devam ederken, sonunda Trump'ın da Epstein'in tuzağına düştüğüne dair fotoğraflar medyada yayılmaya başlayınca...
Amerikan toplumunun hemen her kesimine sızmış bir sapkınlığın olduğu ve bu konuda binlerce dosyanın açılmasının engellendiğine dair iddialar kamuoyunu zehirlemeye başladı.
Derken...
ABD Adalet Bakanlığı, bir takım baskılar altında olduğunun işaretlerini veriyordu. Bazı dosyalar açılıyor ve o dosyalarda sadece eski Başkanlardan Clinton'un fotoğrafları yayınlanıyordu.
Ama bu fotoğraflar hem kamuoyunu tatmin etmiyor, hem Başkan Trump'ın zayıflatılmasının Amerika'yı zayıflatmak olacağı kanaati yayılıyor; bir taraftan da, bazı müstehcen sahnelerin fotoğraflarının yayınlanmasının mümkün olmadığı iddiaları, o dosyaları resmî vazifesi gereği görmüş olanların iddiaları olarak medyaya yansıyor.
Anlaşılıyordu ki Trump, bir cenderede iyice kıstırılmışlık durumuna düşmüştü.
Ve nihayet, ABD Adalet bakanlığı, aylardır süren direnmelerden sonra dosyaların bir kısmını açıklamaya başladı.
Ama Amerika'da değil de başka bir ülkede yapılmış olsaydı, 'işte tipik bir diktatörlük ' manzarası denilebilecek şekilde, üstü siyah bandlarla kapatılmış yığınla fotoğraflar, isimler ve sözler...
Bizde, - tabiatıyla yeni nesiller bilmezler - askerî darbelerden sonra veya sıkıyönetim ilan edildiği sıralarda, vazifeli subaylar gazetelere gelip yayınlanacak gazetenin bütün sahifelerini gözden geçirirler; istemedikleri yerleri çıkarırlar ve gazeteler ertesi gün okuyucunun eline, irili -ufaklı bir takım boşluklarla verilirdi.
Amerika'da son 3 gündür yayımlanan belgeler de şimdi aynen öyle. Bu gibi gizlemeler başka ülkelerde yapılsaydı, Amerika'nın herkese, 'basın-yayın özgürlüğü' dersi vermeye pek hevesli resmî kurumları bildiriler yayınlarlardı.
Ama aynı durum kendi ülkelerinde olunca, elbette, 'Amerika'nın yüksek menfaatleri...' devreye girer ve susarlar.
Son olarak, 3 gün önce salı günü yayımlanan yeni Epstein belgeleri, arasında yer alan bir New York savcısının e-postasına göre, Trump, Epstein'in özel jetini "daha önce bildirilenden çok daha fazla kez" ve defalarca kullanmış, onun söz konusu sapkınlıkları tezgahladığı adaya gitmek için... Ve o kayıtlarda reşit olmayan kız çocuklarının bile olduğu anlaşılıyor.
Halbuki Trump, 2024'te sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, "Epstein'in uçağında ya da onun 'aptal' adasında hiç bulunmadığını" söylemişti. Ama Trump, şimdi, durumunu kurtarmak için "Bill Clinton'ın fotoğraflarının gösterilmesinden hoşlanmıyorum. Başka insanların fotoğraflarının gösterilmesinden de hoşlanmıyorum. Bence bu korkunç bir şey. Bill Clinton büyük bir adam. Bununla başa çıkabilir, ama muhtemelen yıllar önce, mâsum bir şekilde J. Epstein ile tanışmış diğer insanların da fotoğrafları ifşa ediliyor. Çok uzun yıllar önce. Ve bunlar, biliyorsunuz, son derece saygın bankacılar, avukatlar ve diğerleri..." gibi laflar ediyor. Dahası, Epstein dosyaları'nda Melania Trump belgeselinin yönetmeni B. Ratner de varmış.
Biz açıklanmaya başlanan bu belgelerin muhteviyatını sınırlandırarak bile aktarmaktan 'teeddüb' ediyoruz...
*
Epstein'le ilgili 'bir milyon' yeni belgenin daha bulunduğu açıklandı 24 Aralık günü... Yani, Adalet Bakanlığı'nın açıklamaları haftalarca sürecek. Başsavcı Pam Bondi, yayınlanmanın "birkaç hafta daha sürebileceğini" söylüyor..."
Trump'ın, örtbas operasyonu yürüttüğü ve Başkanlık'tan azledilmesi gerektiği, artık ABD kamuoyunda da konuşuluyor.
*
Hani, Hz. İsa Aleyhisselam'a atfedilen bir rivayet vardır.
Haram ilişkilere bulaşmış bir kişiye, 'recm' cezası verilmiş. Hz. İsâ, 'ilk taşı, içinizden bu işlere bulaşmamış kim varsa, o atsın...' demiş ve 'kimse ortaya çıkamamış...' denilir... Trump da öyle bir savunma yapabilir...
*
Ama asıl üzerinde durulması gereken konu, herhalde, hem önceki İncil ve Tevrat gibi 'ilâhî kitab'ların aslî kaynaklarında, hem de Kur'an-ı Kerim'de yer alan nice ikazlar, ihtarlar ve ibretlik kıssalar vardır ki, insanlığın asırlardır karşılaştıkları nice çürümelerin ve sosyal çöküntüleri, o anlatılanlardan daha kolay anlamak mümkün olur.
İnsanlık tarihinde 'Pompei'nin Son Günleri' veya 'Sodom ve Gomora' kıssaları, ahlâkî çürümenin davet ettiği bir 'ilâhî gazab' olarak adlandırılır.
Pompei halkının ve şehrinin Vezüv Yanardağı'nın patlaması sonucu lâvlar ve küller altında kaldığı bildirilir. Hattâ, Lût Kavmi'nin içine düştüğü ahlâkî çöküntüden dolayı olduğu benzer kıssalar hemen bütün toplumların geçmişinden haberler verir.
Kur'an'da, Ad kavminin, Allah'ın verdiği nimetlere nankörlük etmeleri ve peygamberi yalanlamaları, inkar ve isyanları sebebiyle helâk edildikleri anlatılır... Onların yerine gelen Semûd kavminin helâk ediliş biçimiyle ilgili olarak Kur'an'da da, Sâlih peygamber ve ona tâbi olan küçük bir grup hariç onların, şiddetli sarsıntı korkunç bir ses, gök gürlemesi (sayha) ve yıldırımla (sâika) cezalandırıldıkları anlatılır.
İrem, Âd ve Semûd kavimlerinin başına gelenlerden, İslâm öncesi eski kaynaklarda da bahsedildiği bilinir.
Kur'an'da yirmi bir sûrede Semûd kavminden ve kendilerine gönderilen Sâlih peygamberin tevhid mücadelesinden bahsedilmekte, bağ ve bahçelerin, pınarların, ekinlik ve hurmalıkların bulunduğu bir yerleşime sahip olduğu; Semûdluların dağlarda kayaları yontarak yaptıkları evler ve düzlüklere kurdukları saraylar ve bu kavmin mensuplarının, taş oymacılığı ve nakkaşlık sanatındaki maharetleri; ve kezâ bu kavim, başlangıçta tevhid inancına bağlı iken daha sonra kendilerine verilen nimetlere karşı nankörlük ederek Allah'tan başka ilâhlara tapmaya ve yaşadıkları yerde bozgunculuk çıkarmaya başladıkları ve onlara, tek bir Allah'a kulluk etmeleri ve aşırılıkta bulunmamaları, peygamberlerini yalanlamamaları, büyüklük taslamamalarının ikaz edildiği ama bu ikazlara kulak tıkamaları yüzünden helâk edildikleri hatırlatılır...
Sodom ve Gomora'ya ise, Ahd-i Atiq'de Tekvin bölümünde de değinilir ve işledikleri günahlardan ötürü gökyüzünden yağan ateşle, Allah'ın gazabıyla yok edildikleri bildirilir...
Matta İncili'nde, Hz. İsa: 10/14 ve devamında şöyle diyor: 'Size doğrusunu söyleyeyim, yargı günü o kentin hali, Sodom'la Gomora bölgesinin halinden beter olacaktır."
Luka İncili, 17:28–30'da Hz. İsa şöyle der: 'Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. 29. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti.
Yahuda 1:7, hem Sodom hem de Gomora'nın " ahlaksızlığa düştüklerini ve tabiî olmayan şehvetler peşinden gittiklerini, sonsuz ateş cezasına çarptırılarak örnek teşkil ettiklerini" kaydeder.
**
Evet, bir toplumun içinde iyi kesimler olsa bile, çürüme, en baştan başlayan, o çürümeyi atamayan toplumların, bütünüyle tefessüh ettikleri, hayatiyetlerini yitirdikleri ve bütün insanlık tarihi için olduğu gibi, bugün sahib olduğu servet ve silahlarla dünyayı esir almaya kalkışan Trump'a ve Amerika'sına da, içine düştükleri ahlakî çürümeyi en üst seviyeye eriştirdikleri için yeterli ikaz ve ihtarlar vardır.
*