İki gündür Rize'deyiz. Türk İnternet Medya Birliği'nin yönetim kurulu toplantısını icra etmek için geldik şehre. Birkaç gün önce yaşanan olayın sevinci ve düşündürdükleri önemli. Şehir sel felaketinin "ucuz" atlatılmasını konuşuyor. Rize'de şahit olduklarımı paylaşmak istiyorum bugün. Zira kentleşme, afet yönetimi ve hukuk bağlamında birtakım ihtiyaçlar söz konusu!

SAAT: 01.48
Çarşamba günü yağışın artması ile beraber olağanüstü bir seyir olabileceğini değerlendirmiş Vali İhsan Selim Baydaş. DSİ ve Meteoroloji verilerini analiz etmiş uzmanlarıyla. Ve gece saat 01.48'de sel olabilecek bölgelerin tahliyesine karar vermiş... Bölgede anonslar ve camilerden duyurular başlamış. Güvenlik güçleri sahaya inmiş. Çalmadık kapı bırakmamışlar... Tek tek herkese ulaşmışlar...
SABAH 05.00 SULARI...
Tahliyeler bittikten kısa bir süre sonra dev bir sel gelmiş bölgeye. Verilere göre 355 kilogram yağış düşmüş. Bu çok yüksek. Tahliye edilen yerlerin tamamı sele teslim olmamış ama Fırtına Vadisi bölgesinin tamamı sular altında kalmış. Şayet böyle "erken aksiyon" alınmasaydı bugün 300 kadar kişinin hayatını kaybedebileceğinden bahsediliyor. Mal kaybı büyük ama can kaybının olmaması sevindirici...

SELLE SÜRDÜRÜLEBİLİR MÜCADELE!
Vali Baydaş'ın anlattıkları önemli. Halk da bunu söylüyor. Sel konusunda dereler temizlenmiş. Son iki yıldır menfezlerin hepsi gözden geçirilmiş. Bu da selin bir engele takılmadan akmasına, maddi zararın da az olmasına sebebiyet vermiş. Bu afet yönetimi için tüm idarecilere örnek olacak bir durum.
BAKANLIK CİDDİ ÇALIŞMIŞ...
Bu konuları Vali Baydaş'tan dinleyince biraz araştırdım. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden deniz suyu sıcaklığı ile ısınan suyun yükselerek atmosferin dengesini bozduğu, oluşan lokal şiddetli yağışlarla birlikte can ve mal kayıplarına neden olan sel ve heyelanlara yol açtığı hepimizin malumu... Son dönemdeki olaylar Çevre ve Şehircilik Bakanlığını harekete geçirmiş... Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun illerini kapsayan 15 maddelik 'İklim Değişikliği Eylem Planı' hazırlanmış. Plan her detayı ele alıyor...

BİNALARI TAŞIMALIYIZ, BU İŞ CİDDİ...
Eylem planı kapsamında bölgede yaklaşık 19 bin akar dere, 131 bin kuru dere ile 1430 kilometre yol üzerinde inceleme yapılmış. İncelemede, ilk etapta, dere yatağında bulunan ve iklim değişikliği nedeniyle risk altında olan 1950 binanın acil olarak taşınması gerektiği tespit edilmiş. Bunun icrası herkese sorumluluk yüklüyor...

SOSYOLOJİ BİLMEK ÖNEMLİ...
Bir başka durağımız da Belediye Başkanı Rahmi Metin'di. Onunla da benzer konuları konuştuk. Faaliyetlerini anlattı. Bir husus dikkatimi çekti. Kentsel dönüşüm konusuna yaklaşımı çok farklı. Bu bakış açısının altında sosyoloji eğitimi almış olması yatıyor sanırım. Kentsel dönüşümde talepleri anlamak ve sorun çıkmayacak biçimde yürütmek adına önemli örnekler verdi.
ESKİ KONUMA GÖRE KURA!
En ilgimi çeken önerisi "konuma göre kura" ifadesi oldu. Kentsel dönüşümde eski maliklerin yeni durumda yerlerinin belirlenmesine eski konumlarının esas alınarak işlem yapılmasını öneriyor başkan. Misal olarak bir binanın eski halinde ön cephede olup yol tarafında olanların kendi içinde bir tercih yapması ve yeni binada da aynı yer veya yakın yerden hak sahibi olmalarının sağlanmasını öneriyor. Çözüm tüm malikleri tek torbada kuraya tabi tutmak değil ona göre... Bence çok haklı... Özellikle TOKİ'nin kentsel veya ticari alan dönüşümlerinde bunu uygulaması mümkün olabilir.

İKİ HUKUKİ İHTİYAÇ...
Yine deprem günlerinde çokça söylediğimiz hususu hatırlattı bu ziyaretim bana. Felaket olmadan zamanımız çok. Ama doğru kullanıyor muyuz acaba?... Bence artık birtakım kabullerden vazgeçmek gerekiyor... Bir yapının afet riski varsa veya risk alanındaysa mülkiyet haklarını tam olarak kullanamaması lazım. Yani "mülkiyet hukukunun" bu duruma özgü olmak şartıyla "esnetilmesi" gerektiğinden yanayım. Dönüşüm işlerinde de her yöreye uygun dağıtım mekanizmasının olabilmesi lazım. Özellikle Belediye Başkanlarının bu konularda görüşü alınmalı ve bir mevzuat hazırlanmalı...