İmamoğlu Suç Örgütü çok ağır bir itham. Hiçbir hukukçu, hele savcı elinde ciddi deliller olmadan böyle bir ithamda bulunamaz.
Nitekim başsavcıya soruşturma başladıktan sonra yaptığı açıklamada yer alan suç örgütü iddiasının çok ciddi olduğunu hukukçuların böyle bir iddiaya elinde güçlü deliller olmadan yapamayacağını hatırlattığımda, elimizde güçlü deliller var dercesine, 'biz bu iddiada bulunduk!' cevabını vermişti.
Özellikle sayısı 70'i aşan itirafçıların beyanlarından sonra iddianamenin boş olmadığı anlaşılıyordu.
Ancak iddianame geciktiği için CHP'nin de karalamalarıyla kuşkular artmıyor değildi.
3900 sayfalık iddianame açıklandığında haliyle bu kuşkular zail oldu.
'Suç bulamadılar iddianameyi bile yazamıyorlar.' iddiası çürüyünce bu kez rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi müşahhaslaşmış (somutlaşmış) iddialar karşısında CHP ve yandaşları istikamet değiştirerek iddialara cevap vermek yerine iddianameyi karalamayı tercih ettiler.
Hatta savcılığın siyasi partiler kanununu ilgilendiren konularda 'Yargıtay'ı bilgilendirmesi'ni bile 'CHP'yi kapatmak istiyorlar!' yaygarasıyla iddianameyi gölgelemeye çalıştılar. Neyse ki içlerindeki kimi tecrübeliler konunun öyle olmadığını canlı yayında söyledi de şimdilik o noktayı es geçmeye başladılar.
CHP Genel Başkanını dinliyorum, meseleyi tabanını konsolide etmeye bağlamış, iddianamenin siyasi olduğunu, iktidarın İmamoğlu'nun önünü kesmeyi hedeflediğini, başsavcının iktidarın tetikçisi olduğunu, itirafçıların da iftiracılar olduğunu söyleyerek kendisini dinleyenleri coşturuyor.
Dinleyici izleyici/kitlesi, söylenenin doğru ya da yanlış olduğuna bakmıyor, hatip AK Parti'ye hele de Başkan Erdoğan'a saldırdıkça tezahüratın dozu artıyor, konuşan da bundan memnun şekilde coştukça coşuyor!
Halbuki mahkeme ne toplanan kalabalığa ne de hatiplerin heyecanlı konuşmalarına bakar. Mahkeme sunulan delillere bakar ve ona göre hüküm verir.
CHP'liler ve İmamoğlu'nu destekleyen medyaya bakıyorum, hemen hepsinin ortak söylemi iddianın siyasi olduğu istikametinde.
İddianamede yer alan rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmakla ilgili deliller konusunda bilgi ve delile dayalı cevap vermek yerine iftira diyerek, siyasi diyerek geçiştiriyorlar.
CHP ve İmamoğlu'nu destekleyen dünkü üç gazetenin başlıklarına ve yazarlarına baktım acaba nasıl savunuyorlar diye.
Doğrusu bu davada İmamoğlu'nu savunamadıklarını, iddianameyi karalamak suretiyle kamuoyunu yanıltmaya çalıştıklarını gördüm.
İmamoğlu'nun da CHP'nin de bu davanın altında kalacağı ihtimalinin çok yüksek olduğu kanaatine vardım.
İhtimal demem iddianame olduğu için kararı mahkeme verecek diye, yoksa kamunun bu ekip tarafından nasıl soyulup soğana çevrildiğini iddianame yazılmadan önce de biz gerek yazılarımızda gerekse TV programlarında senelerdir açık ve net olarak anlattık.
Bizim değerlendirmelerimiz icraatlarına bakarak yaptığımız değerlendirmelerdi, beceriksizliğine ve liyakatsizliğine bağlıyorduk.
Ancak iddianame, bu soygunun beceriksizlikten değil rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi taammüden işlenmiş suçların sonucu olduğunu söylüyor.
Mesela, CHP ve İmamoğlu'nu destekleyen Sözcü gazetesinin web sitesinde yer alan dünkü yayınlarına baktım. İddianameye cevapla ilgili manşetlerde bir haber yoktu.
Yazarlarına baktım ilginçtir, yazarlarından da konuya temas eden birini göremedim.
Sonra Cumhuriyet gazetesine baktım, haberler sütununda, 'Cumhuriyet, İBB iddianamesine yönelik eleştirilerde öne çıkan kısımları derledi: Beklentileri karşıladı mı?' başlıklı haberinde hiçbir delilin bulunmadığı ve özensizce yazıldığını belirterek hedef saptırmaya çalışmış.
Yazarlarından eski CHP milletvekili Mustafa Balbay da genel başkanı gibi iddianamenin siyasi olduğunu söylüyor ama rüşvet irtikap ihaleye fesat gibi iddialara cevap mahiyetinde müşahhas bir bilgi ile savunma yapamıyor!
Murat Ağırel de 'iddianamede göze çarpanlar' başlıklı yazısında, yüzde 20'sini okuduğunu belirtiyor, iddianamedeki bazı hataları gündeme getiriyor, daha önce aklanmış bir konu tekrar iddianameye derç edilmiş diyerek yine yüzde 80'ini okumadığı iddianameyi, 'Ancak soruşturma aşamasında yer alan iddiaların itibar suikastı olduğu ve hiçbirinin iddianamede yer almadığını görüyoruz.' diyor.
Örsan Öymen de iddianameyi siyasi olarak niteliyor ve gizli tanık konusunu eleştiriyor 9 maddede CHP'nin söylemlerini dile getiriyor ve) İmamoğlu'nu siyasete sokan kişi CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu halde, Kılıçdaroğlu iddianamede yer almamaktadır, onun yerine 2024 yılında seçim kazanan Özel hedef alınmaktadır.' diyerek yine topu taca atıyor.
İddianamede rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma sonucu ortaya çıkan isimler, paralar hakkında tek bir yorum yapmıyor!
CHP'den ziyade İmamoğlu'nu desteklemesiyle temayüz eden Nefes gazetesine baktım, haberler sütununda iddianamedeki suçlamalarla ilgili bir haber yoktu. Sadece sosyal medyada iddianameye erişim engellendi diye bir haber vardı! Ben hemen bendeki iddianameyi tıkladım öyle bir engel yoktu iddianame açılıyordu! O haber öğleden sonra yayından kaldırıldı!
Soner Yalçın'ın iddianamedeki rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat gibi suçlamalara değinmediğini ama örgüt olma şartlarını tartışarak ustaca hedef saptırmaya çalışmış olduğunu gördüm.
Aynı şekilde Can Ataklı'nın da 'içi boş ama niyete bak!' diyerek asıl suçlamalara temas etmediği görülüyor.
Bilgi ve belgeye dayalı gazetecilik yapmaya özen gösteren ve ihtiyatı elden bırakmayan Aytunç Erkin yoldaş da yazısını şöyle noktalamış:
"SONUÇ: Kafasında İBB adaylığı olmayan İmamoğlu'nun "Seçimler için fon oluşturduğu" iddiası niyet okumak değil mi? Bir kez daha söylüyorum: Yolsuzluk eylemlerine mutlaka ama mutlaka yanıt verilmeli ve kafalarda kuşku bırakılmamalı. Artan mal varlıklarının izahı yapılmalı, itiraf edenlerin iddialarına hukuki açıklamalar yapılmalı. Ama 2019 seçimleri öncesinde ve sonrasında İstanbul'un AKP tarafından neden kaybedildiği, nerelerde hata yapıldığına iktidar kafa yormalı! Şunu net söyleyebilirim: 31 Mart 2019 seçimlerini İmamoğlu kazanmadı AKP kaybetti!"
Erkin yoldaşın bir önceki yazısı da şu cümleyle bitiyordu: "Bildiğimiz; ortada iddialar var ve bu iddialar karşısında hukuki anlamda verilecek bir sınav! Mahkeme sürecini beklemek en doğrusu."
Dikkat edilirse İmamoğlu'nu savunan kimi yazarlar bile rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma iddiaları karşısında savunma yapmıyorlar. Mahkeme sonunu beklemeyi tercih ediyorlar!
Yüzyılın yolsuzluk davası olarak tarihe geçecek bu davanın sadece İmamoğlu'nu mahkum etmeyeceği ona kefil olan partisini de olumsuz etkileyeceği anlaşılıyor.
Hatta geleceğin cumhurbaşkanı diyerek diyet ödemeye çalışan Özgür Özel bile artık kendisinin aday olabileceğini ima etmekten çekinmiyor!
Hülasa, İBB başkanı seçilmiş bir siyasetçinin partisinde yükselme ve cumhurbaşkanı olma arzusu yadırganacak bir durum değildir, doğaldır.
Bu hususta PİAR çalışması da yapabilir para da harcayabilir, bu da doğaldır.
Ama bu arzusunu işgal ettiği makamı kullanarak, rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak ve şehrinin bilgilerinde yabancı istihbaratın eline geçecek şekilde tasarrufta bulunmak suçtur, cezasız kalamaz. İmamoğlu da bu suçu örgüt kurarak işlediği iddiasıyla tutukludur.
Savcılık görevini yapmıştır!
CHP bu rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmanın çamur deryasında debelenedururken dün Başkan Erdoğan 350 bininci konutun teslimini yapıyordu!
Fark!