'Ey Anadolu'nun İslam mücahitleri!
Sadık Albayrak beyin 'Siyasi Boyutlarıyla Türkiye'de İslamcılığın Doğuşu' kitabını anlatmaya devam.
Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük tartışmaları yapılıyor ancak İslamcılık ağır basıyordu.
Öyle ki işgalin ardından Anadolu'da başlayan kurtuluş hareketi bir İslamcılık, İttihad-ı İslam'ın rengini taşıyordu.
Milli Mücadele'nin bütün toplantılarda, kongrelerde ve meclisin Ankara açılışında öncelikli hedefi hilafet ve saltanatı korumak ve düşman işgaline son vermekti.
İstanbul hükümeti /-Damat Ferit hariç- de genelkurmayı da milli mücadeleye destek veriyordu.
Çünkü Mustafa Kemal Paşa'nın hareketi şahsi bir hareket değil Osmanlı devletinin projesiydi.
Kurtuluş hareketi öyle bir İslami boyaya sahipti ki sadece Türkiye'de değil tüm İslam dünyasında heyecanla takip ediliyor ve destekleniyordu.
Dönemin en meşhur şairi Ahmed Şevki, Mustafa Kemal Paşayı Peygamber Efendimizin (SAV) Allah'ın Kılıcı diye isimlendirdiği Halid b. Velid'e benzetiyor ve 'Allahu Ekber ya Halide't-Türk' diye başlayan 88 beyitlik şiiriyle İslam kahramanı ilan ediyordu.
Arap dünyasında, Türk dünyasında, Hindistan'da Milli Mücadeleyi destelemek için yardım kampanyaları yapılıyordu. Hilafet ilga edilinceye kadar da Türkiye'den bir heyet Hindistan'da yardım topluyordu. Hindistan Müslümanları hilafetin kaldırıldığını duyunca o heyeti kovduğu da ayrı bir gerçektir.
İstanbul işgal altındayken İngilizler, Ermenileri ve Kürtleri bağımsız devlet kurmaya teşvik ediyor, Dr. Abdullah Cevdet ve Seyyid Abdulkadir'in bu istikametteki çalışmalarına Bediüzzaman Said Nursi ve Ahmed Naim İslam birliği gerekçesiyle karşı çıkıyordu.
Bogos Nobar ve Şerif Paşa'nın Kürtleri İslam camiasından ayırma girişimine Bediüzzaman karşı çıkmış ve Kürt aşiret reisleri telgraflar çekerek İslam camiasında kalacaklarını bildirmişilerdir.
Evet İslamcılık kurtuluş savaşının en bariz rengiydi. Ve İslam dünyasının desteğini sağlamak için de Sivas'ta ayrıca bir kongre akdedilmişti.
Sivas kongresi denince akla 4 Eylül 1919 kongresi gelir. Hatırlatalım ki bu kongreye katılan delegeler hilafete bağlılık yemini ederek başlamışlardır.
Fakat 1 Şubat 1921 tarihinde Sivas'ta İttihadı İslam Kongresi adı altında başka bir kongre toplanmıştır.
Bu toplantıya İslam dünyasından temsilciler katılmış, sadece Sünniler değil Şiiler de iştirak ederek tam bir İslam Birliği Kongresi icra edilmiştir.
Konferansın başkanlığını Şeyh Ahmed Senusi (1873-1933) yapmıştı. Şeyh Ahmed Senusi, Afrika'nın İtalyan ve Fransız işgal hareketlerine karşı direnişinde çetin mücadelelerle şöhret yapmış olan Senusilik hareketinin liderlerinden biriydi.
Bu konferanstan sonra İstanbul'a gitmiş Padişahın iltifatına mazhar olmuş, sonra Ankara'ya gitmiş Mustafa Kemal Paşa da kendisini ağırlamıştır.
Şeyh Ahmed Senusi Sivas'ta okuduğu cuma hutbesinde, 'Ey Anadolu'nun İslam Mücahidleri! Siz olmasaydınız İslam'ın binası yıkılırdı. Siz bugün Kur'an'ı yaşatıyorsunuz!' dediğini de naklediyor kitap.
Milli Mücadele'nin İslamcı rengi İngilizleri korkutmuş olmalı ki onlar da Mekke Şerifi vasıtasıyla Mekke İslam Kongresi toplamaya teşebbüs etmişler.
Milli Mücadele ve sonra ilan edilen cumhuriyet, İslamcı renge sahiptir.
Mustafa Kemal Paşa pozitivist olmasına İslam Birliğine inanmamasına rağmen hem toplumun değerlerinden hem de İslam dünyasında Türkiye lehine gelişen hareketlerden faydalanmasını bildi. Yönetime tamamıyla hâkim olana kadar İslami değerlere saygılı davrandı.
Fakat 1924'den sonra cumhuriyetin fabrika ayarları değiştirilmiş CHP'nin batıcı emelleri istikametinde resmi bir ideoloji dayatılmıştır.
İslamcılık resmi ideolojinin aydınları tarafından tam tamına gericilik olarak damgalanmak istenmiştir.
Batıcılık önderlerinden Başkurdistan kökenli Zeki Velidi Togan 1925 yılında Ankara'ya geldiğinde Atatürk'ün masasına misafir olmuş, Atatürk kendisine Bilgi mecmuasında 1914 yılında yayımlanmış hilafet karşıtlığını ve laikliği savunan yazısını getirerek o yazıdan ilham aldığını belirterek Togan'ı şaşırtmıştı.
1930'dan sonra artık İslam karşıtlığı makbul söyleme dönüşmüş. Mesela dün hilafeti savunan Yunus Nadi artık, "Kur'an, ilahiyatçıların iddia ettiği gibi Allah'ın bildirdiği buyruklar değil, sadece peygamberin sözleridir." demeye başlamış.
Mesela tek parti dönemi başbakanlarından Şemsettin Günaltay: "Peygamberler hayal kuvvetleri geniş insanlardır. Vahiy ve ilham hayal gücünün ürünü olan hayali şeylerdir. Peygamberler halkı istedikleri yola götürebilmek için onlara hakikati değil ruhlarını okşayacak ve teşhir edecek hayal ürünü şeyleri telkin ederler." diyebilmiştir.
Tek parti dönemi laikliği İslamcılığa karşı bir silah olarak kullanmakla yetinmemiş milliyetçileri de sindirme cihetine gitmiştir.
Komunist Beyennamesine Karşı Milliyetçi Beyannamesi yazarı Haşim Nahit Erbil'in şu tespiti de kitapta yer alıyor: "Cumhuriyet diktatörlüğü milliyetçilik duygusunu da din duygusunu da tedhiş usulleriyle yıldırmış sindirmiş ve Türk milletinin bütün insanlık haklarını çiğnemiştir."
Günümüzdeki İslamcılığın muhatap olduğu meselelerden bağımsız olarak Sadık beyin kitabını özetlemeye çalıştım.
'Siyasi Boyutlarıyla Türkiye'de İslamcılığın Doğuşu' kitabını tekrar yayımlayan Medrese Yayınevi'ne ve müellifi dostumuz Sadık Albayrak beye tarihe not düşen bu önemli kitabı için teşekkür ediyorum.