Ankara uzun bir süredir bölgedeki gelişmelere odaklanmış durumdaydı. İmralı formülü devreye alındığında dışardaki olası gelişmelerin merkeze oturduğunu vurgulamıştık.
TBMM'de kurulan komisyonun ismi "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" olarak belirlendi ve 12 maddelik çalışma usul ve esasları oybirliğiyle kabul edildi.
Komisyon ikinci toplantısını 8 Ağustos Cuma günü yapacak. Bu toplantıda, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, PKK'nın silah bırakma süreciyle ilgili komisyona bilgi verecek.
Kamuoyu yine meselenin özünden çok magazin kısmına odaklanıyor. Özellikle Suriye sahasında yaşanacak gelişmeler güvenlik bürokrasisinin kapalı oturumda vereceği bilgilerle şekillenecek.
Suriye sahasında İsrail'in attığı adımlar iç savaşı körükleyen hamleler. 12 gün süren İsrail-İran savaşı belki de bir provaydı. Bölgenin güç dengesini tartanlar için Ankara'nın yükselen pozisyonu ise dikkat çekici.
Haber akışlarının arasında "Hindistan Rusya'dan petrol alımını durdurdu" manşeti var. Çin'e karşı öne çıkmak isteyen Yeni Delhi, yükselen Asya'nın yeni üretim üssü olmaya hazırlanıyor. İbrahim Anlaşmalarından beri Çin'in etkisini kırmak için Hindistan öne sürülüyor.
Türkiye, Rusya'yı çevreleyen Batı cephesi için kritik bir öneme sahip. Rusya'nın uluslararası sistemde sıkıştırılması ve Çin'le bağlarının koparılması için kıyamet koparılıyor. İran hem Rusya hem de Çin için önemli ancak küresel denklemde cepheleşme çok net. Körfez-Hindistan-İsrail-ABD ittifakı bölgede enerji ve ticareti kontrol altına almak istiyor.
Yukarıdaki tablo rekabetin nasıl çatışmaya evrildiğini bize gösteriyor. Suriye boşluk kabul etmeyecek bir saha. Lübnan'la birlikte düşünmek ve hatta Irak'ı da bu hatta dahil etmek durumundayız. Bu sahada İran-Çin-Rusya etkisine karşı oluşan denklemde Ankara'nın ortaya koyacağı formüller masada duruyor.
Küresel cepheleşmede -enerji ve ticaret savaşlarının tam ortasında- işgal ve genişleme hayalleri kuran İsrail'e dahil olduğu cephe de tepki vermeye başladı. Batı dünyasından gelen Filistin'i tanıma açıklamaları bu cihetle okunmalı.
Üstelik yakın gelecekte Ankara'nın Ahmed Şara ve Mazlum Abdi'yi bir araya getirmesi bile mümkün. Mecliste oturumda neler konuşulacak bilmiyoruz ancak bölgedeki gelişmeler sürecin takvimini geciktirse bile sınırlarımızın dışında Türk-Kürt-Arap ittifakının ne anlama geldiğini siyasetçilerimiz daha iyi kavrayacak.