Amerika Devlet Başkanı Joe Biden, başkanlık yaptığı dönemde Türkiye ile ilgili New York Times'a bir röportaj vermişti.
İşte o röportajdan birkaç cümle...
"Bence Erdoğan'a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermeliyiz."
"Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Erdoğan bedel ödemeli."
"Benim yaptığım gibi muhalefetle doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için onları güçlendirmeliyiz. "
"Darbe ile değil, seçim süreci ile."
Şimdi bu açıklamaları bir kenara koyun.
Kır Atın Sahibi Demirel...
Geçmişte kalmasına rağmen hala anılıyor.
Türk siyasetinin önemli isimlerinden biriydi.
Kendine has üslubu ve söylemleriyle renkli bir kişilikti.
Hükümet ettiği günlerde mikrofonların karşısına geçti ve gerdanını gerdire gerdire bir sağa baktı bir sola baktı ve tarihe geçen şu cümleyi sarf etti;
"Tencerenin düşüremediği iktidar yoktur."
Demirel'in bu açıklamalarını da bir kenara koyun.
Atasözleri...
Karanlık dehlizlerde yolumuzu bulmamızı sağlar, zora düştüğümüzde imdadımıza yetişir.
Öyle güvenirim ki atalarıma ve söyledikleri sözlere, hepsi birer ilaçtır.
Birazdan söyleyeceğim sözün de böylesi bir söz olacağını düşünüyorum.
Hemen belirteyim tahmin ettiğiniz gibi bu söz bir atasözü değil, bu söz bana ait bir söz.
Ne fark eder...
Biz de artık yaşımızdan ötürü yeni nesle ata sayılmaz mıyız?
Böyle düşünen biri olarak atasözlerimizin oluşturduğu deryaya bir söz de benden gelsin.
"Aç insanlar inançlarını yer."
Bu sözü de bir kenara koyun.
Birleştirme Zamanı...
Şimdi bir kenara koyduğumuz bu üç başlığı neden anlattım ve neden bir kenara koyun dedik özetleyeyim.
Malum birileri Erdoğan'dan, Cumhur İttifakı'ndan son derece rahatsız.
İşte o birileri iktidarı devirebilmek için muhalefeti alenen destekliyor ama tüm bu desteğe rağmen bir türlü o yapıyı iktidara getirmeyi başaramıyor.
Bunu başarabilmek için elindeki tüm kozlarını harcayan şer yapının son bir kozu kaldı.
Ekonomi...
Gıda Terörü...
Küresel çete bu son kozu kullanmak üzere uzunca bir süredir atağa kalkmış durumda.
Bu nedenden dolayı ülke ekonomimiz son haftalarda yoğun saldırılar alıyor ve bu nedenle saldırılar en çok gıda fiyatları üzerinden yapılıyor.
Uzunca bir süredir gıda fiyatlarında yaşanan anormal fiyat dalgalanmalarının, rekor fiyat artışlarının sebebi tam da bu.
Bu anlamsız ve kasti artışların getirdiği ekonomik zorluklar da vatandaşta çok can sıkıyor ve bu artışlar ülkede ekonomi konusunun en çok tartışılan konu başlığı olmasına yol açıyor.
Market fiyatlarındaki anlamsız aşırı yükseliş ve bu yükselişin bazı kartellerle ilişkilendirilmesi bu konuda yaşanan en büyük handikabımız.
Tarladaki üç liralık bir ürünü tüketici nasıl oluyor da 150 liraya yiyor bunu izah edebilen yok.
Bu konu sadece Sayın Erdoğan'ın mücadele edeceği bir konu değil, bu konu topyekûn mücadele gerektiren bir konu.
Üretici kaybediyor, tüketici kaybediyor...
O halde kim kazanıyor?
Odaların görevi üreticiyi korumak değil mi?
TZOB bu konu da ne yapar?
Durum Tespiti...
Benim gıda terörü olarak gördüğüm bu hadise memlekette enflasyonun, hayat pahalılığının ve ekonomik sıkıntıların temel sebebini teşkil ediyor.
Bu nedenle acilen bu konuda tedbirler alınmalı ve acilen olanların önüne geçilmeli.
Konu MİT Akademisinin değerlendirme raporuna girecek kadar önem kazanmış durumda.
Ne diyor raporda akademi;
"Ekonomik problemlerin yol açabileceği sorunlara yönelik önlemler geliştirmeli."
Evet bu son derece önemli bir tespit ve ifade edildiği gibi önlem alınmadığı takdirde bu husus gelecekte çok ciddi ve daha da büyümüş problemler olarak karşımıza çıkacak.
Ne Yapmalı...
Yapılacak işler belli.
1. Hal yasası acilen çıkartılmalı.
2. Gıdada tekelleşmenin önüne geçilmeli.
3. Ürünlerin üreticiden tüketiciye gidişinde dijital takip sistemi başlatılmalı ve arada kan emen vampir sayısı azaltılmalı.
4. Başta TZOB olmak üzere neredeyse çeyrek asırdır başkanlık koltuğunda çakılı oturan başkanlar acilen değiştirilmeli ve siyasette olduğu gibi oda başkanlarına da iki dönem kuralı getirilmelidir.
Aksi takdirde bu işin dibi karanlık...