Bizim basına bakacak olursanız evet, Trump ile Putin "Rusya-Ukrayna savaşı üzerine bir ateşkes veya barış anlaşması zemini hazırlamak" perdesiyle aslında dünyayı paylaşmak için bir araya gelecekler.
Bu kadar kesin bir yargıya nasıl varıyoruz, anlayamıyorum...
Hep dediğim gibi artık Amerika'ya atfedilen eski mutlak güç algılarını bir kenara bırakmamız gerekmiyor mu?
İkinci Dünya Savaşı sonrası toplanan Yalta Konferansı üzerine kurulan bütün yorumların da tutarsız olduğunu düşünüyorum ben.
Neden mi?
Bir kere, Yalta'yı şekillendiren dünya savaşından dünyayı borçlandırarak ekonomik ve askeri bir zaferle çıkan Amerika'ydı.
Dünyanın ekonomik ve siyasi düzenini, hukukunu ve kurumlarını tesis eden bir güçten, yani yükselen bir güçten bahsediyoruz.
Ya şimdi?
Şimdi, 320 trilyon dolardan oluşan küresel borç denizinin ortasında, 37 trilyon dolarlık borcu olan ve neresinden bakarsanız bakın, tarihteki çöken imparatorlukların bütün özelliklerini taşıyan bir Amerika var bugün.
Ha... "Dolar hegemonyası üzerinden bu borcu dünya ülkelerine ödetir Amerika" ezberi var bir de! Vallahi, "borcun sınırı ne?" sorusunun cevabını kimse düşünmüyor. Borç sisteminin devam edebilmesi için temerrüt tehlikesini ortadan kaldıramıyor bugünkü sistem. Yani, borç ihraç ederek ayakta kalan bir ülkenin düzen kurucu vasfını da bir kere daha düşünmekte fayda var.
O zaman "Salı günkü Zengezur koridoruyla ilgili yazını nereye koyacağız, Amerika tekrar düzen kuruyor demediğin kalmış bir" diyebilirsiniz. Ben o yazıda da aynı şeyi söyledim: Sanayisizleşmiş ve üretim gücünü yitirmiş ekonomiler büyümeyi fabrikalardan değil, rant üreten stratejik varlıklardan sağlıyor. Böyle bir stratejinin sürdürülebilir olmadığının da altını çizdim. Daha ne diyeyim! "Maşa" ifadesini mi kullanaydım?
Ben bırakın dünyanın paylaşılmasını ve yeni bir düzenin tesisini, Trump-Putin -eğer gerçekleşirse- "Ukrayna'nın paylaşılmasının bile yeni çatışmaları tetikleyeceğini" düşünüyorum. Şu anda uzun erimli cümleler kurmanın zamanı değil yani. Kaldı ki, ortada bir Rusya-Ukrayna savaşından değil, ABD'nin de içinde bulunduğu Batı ile Rusya arasında savaş var. Yani Ukrayna bu savaşın sadece bir cephesi. Alaska'da her ne karar alınırsa alınsın, daha önce de söylediğim gibi, bu karar Trump'ın 2014 yılından beri süren savaşı kendi savaşına çevirmek için bir taktik olmaktan öteye gitmeyecektir.
Bir de bunun Avrupa boyutu var. Trump, Avrupa'yı korumak için haracını aldı. "Avrupa aklı" söylevleriyle ömürleri geçmiş, orta yaşın üzerindeki insanlar için Trump'ın tehditlerine teslim olan Avrupa resmi gerçekten çok şaşırtıcı. Rus korkusunun yok ettiği bir akıl mı desek ne? Ama şunu da unutmamak gerekiyor: İki dünya savaşının da merkezi Avrupa idi. Bugün Almanya'nın silahlanma çağrısı, İngiltere'nin ve Fransa'nın Rusya karşıtı söylemlerini hafife almamak gerekiyor.
Hasılı...
Dünya paylaşımı söylemi tam anlamıyla kolaycılık gibi geliyor bana. Artık düzen kurucu yok; Batı, yıkıntılar arasında pay kapma telaşında, her biri kendi çöküşünün enkazında yer arıyor. Dolayısıyla bu çerçevede kurulan her cümle boşa çıkmaya namzet.