20 Ocak 2025'te ikinci kez başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, tüm savaşları bitireceğini söylemişti.
Yüzüncü gününde bu vaatler gerçekleşmedi; aksine, politikaları kaosu derinleştirdi.
Söz gelimi Rusya Ukrayna barışı... yirmi dört saatte savaşı bitireceğini söyledi. Bugün ise doğrudan barış yerine konuşulan ateşkes konusunda bile anlaşmaya varılamıyor. Üstelik Ukrayna'nın toprak bütünlüğü meselesinin çözülmesinin mümkün olmadığını herkes biliyor.
Gazze'ye gelelim...
Gazze'de ilan edilen 42 günlük ateşkes, İsrail'in ilhak planlarını ve Siyonistlerin yaptığı soykırımları durdurmadı. Tam tersine, Siyonistler ateşkesi bir silah olarak kullandılar.
Bir de... Gazze'yi Amerikan kontrolünde bir ekonomi bölgesine dönüştürme ve Filistinlileri başka ülkelere yerleştirme önerisinde bulundu Trump bu süreçte.
Zaten işlerliği tartışma konusu olan uluslararası hukukun ihlalinden başka bir anlam taşımayan bu öneri üstüne üstlük soykırımcı Siyonistleri daha da cesaretlendirdi. Koltuğa oturmadan önce de Netanyahu'ya "elini çabuk tut" diyen bir profilden başka ne beklenebilirdi ki...
Ekonomik alanda ise Trump, Çin, Kanada, Meksika başta olmak üzere birçok ülkeye tarifelerle ticaret savaşı başlattı.
Bu politikalar, küresel tedarik zincirlerini bozdu, enflasyonu artırdı ve borsada kayıplara yol açtı. Amerika'yı ayağa kaldıracak dediği "Tarifeleri gelir vergisiyle değiştirme planı", ekonomistler tarafından uygulanamaz bulundu.
Buraya gelmişken... Trump'ın tek derdinin zengin elitlerin çıkarları olduğunu belirteyim.
Şöyle bir bakın...
ABD'nin en zengin yüzde onu, borsanın yüzde seksenini kontrol ediyor. Trump, bu kesimi memnun etmek için faizleri düşürmeye çalıştı, ancak tarifelerin tetiklediği enflasyon bu politikaları riskli hale getirdi.
Aslında Trump politikalarının bir diğer yüzü seçim sürecinde de sık sık dile getirdiği gibi imparatorluğun çöküşünü yani decline sürecini durdurmak ve hatta yeniden altın çağı inşa etmek.
Ama her politika çaresizlik döngüsü...
Seçim sürecinden başlamak üzere "sonsuz savaşlar" konusunun altını çizdi. Yemin töreninde de aynı konuyu dile getirdi. Hala da sonsuz savaşlar sorununu tekrar edip duruyor. Haksız mı? Tek sorun bu olsaydı haklıydı elbette.
ABD, Vietnam Savaşı'nı kaybetti.
Afganistan Savaşı'nı kaybetti.
Irak'ta bir düzen tesis edemediğini bütün dünya gördü.
İşte Ukrayna... eğer hedef, Rusya'nın doğu Ukrayna'yı almasını engellemekse, bu hedef de başarısız oldu.
Bütün bunlar Amerikan gücünün sorgulanması anlamına geliyordu. Dolayısıyla askeri savaşlar yerine başka stratejilerin devreye sokulması gerekiyordu.
Ve gelinen noktada Çin'in yükselişi ve diğer ülkelerin alternatif arayışları, ABD'nin göreli gerilemesini hızlandırıyor bugün. Buna karşı tarifeleri silaha dönüştürüp ekonomik savaş stratejisini devreye soktu Trump. Ancak bu çabalar, imparatorluğun düşüşünü durdurmaktan ziyade, mantık olarak yeniden altın çağ adı altında öne çıkardığı zengin elitlerin servetini koruma hedefiyle de çelişiyor. Dolayısıyla Trump ekonomipolitiği kısa vadeli borsa kazançlarına odaklanırken uzun vadeli ekonomik istikrarı tehdit ediyor ve çöküşü tetikliyor.
Hasılı...
Trump, savaşları bitirme vaadini yerine getiremedi; aksine, biraz önce dediğim gibi kendi yöntemleriyle kaosu sürdürdü.
Uygulamaya soktuğu ekonomik savaşlar, yeni krizler doğurdu.
"Amerika'yı önceleyen politikaları" da çelişkilerle dolu ve bu noktada giderek daha fazla çaresizleşiyor.
Yani... Trump'ın yüzüncü günü, çöküşün kaçınılmazlığını ve çaresizliğin ağırlığını ortaya koyuyor.