
24 Haber Merkezi'nde bir telaş anı...
"İmamoğlu Suç Örgütü" iddianamesi açıklanmış,
Harıl harıl son dakikaları yazmaya, konukları ayarlamaya, canlı yayın planlamalarını sürdürmeye çalışıyoruz.
Bir anda "Gürcistan'da askeri kargo uçağımız düştü" haberi geldi.
İlk anda "Düşmemiştir belki sert iniş yapmıştır" diye içimden geçirdim...
Zira C130'lar tarlaya bile inebilecek kapasitede uçaklar...
Sonra görüntüler elimize ulaştı.
Uçağın havadaki haliyle beraber biz de parçalandık...
Elbette gazeteci refleksiyle aklımıza birçok ihtimal geldi...
"Uçağımız vuruldu mu?"
"Olağan şüpheliler kim?"
"İsrail bir çılgınlık yapmış olabilir mi?"
"Rusya-Türkiye savaşı için bir kışkırtma olabilir mi?"
"Türkiye, Ermenistan normalleşme sürecine sabotaj mı?"
Ardından uzmanlara görüntüleri izlettirip yorumlar almaya başladık.
Saldırı ihtimali kadar, uçakta metal yorgunluğu sebebiyle bir parçanın kopması, o parçanın gövdeye hasar vermesi gibi ihtimaller de konuşuldu.
Hemen arşiv taramalarına da başladık elbette.
"C130 kargo uçaklarının başına neler gelmiş" diye baktık.
İlginç bir örnek bulduk.
Olay bu kazayla benzerlik gösteriyor gibiydi.
10 Temmuz 2017'de ABD Deniz Piyadeleri'ne ait bir KC-130T uçağı, Mississippi'nin LeFlore County yakınlarında havada parçalanarak düşmüş. Kazanın nedeni, bir pervane bıçağının metal yorgunluğu sonucu kopması. Kopan parçanın, motor bölgesinden fırlayarak kanat ve gövdeye çarpması olarak değerlendirilmiş. Bu darbe, uçağın basıncını kaybetmesine ve yapısal bütünlüğünün bozulmasına neden oluyor. Uçak üç parçaya bölünerek düşüyor.
16 ABD askeri de kazada ölüyor.
Bu yüzden, sosyal medya zehirlenmesine düşmeden kaza kırım ekiplerinin işlerini yapmasını beklemek en doğrusu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 şehidimiz için "Yüreğimizdeki yangını tarif etmek mümkün değil" sözleriyle acımızı tarif etti...
Devletimizin Gürcistan ve Azerbaycan ile seferber olduğunu söyledi. Elbette şehitlerimizi geri getiremez ama havacılık kurallarının kanla yazıldığını unutmamak gerekiyor. Bu yüzden her kazadan çıkarılacak dersler de bulunuyor. Uçağımızın neden düştüğünün tespit edilmesi geride kalanların en önemli vazifesi olacak.
Ona göre de önlemler alınacak...
Hepimizin başı sağ olsun.
Rabbim ailelerine sabır ihsan eylesin...
Gerçekten çok zor...

KILIÇDAROĞLU'NUN SUÇU NE?
Karşımızda "Bermuda Şeytan Üçgeni" gibi içine düşeni yutan bir yapı var...
Devrik CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu, şaibeli kongrede kürsüden bağıra bağıra "Hançerlendim" demedi mi?
Yine eski İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Seçilmesine vesile olduğumuz kişilerin daha sonra kocaman bir hırsız olduğunu anladığımızda çektiğimiz acıları anlatmamız mümkün değil" demedi mi?
Özel-İmamoğlu ikilisinin tasfiye ettiği muhalif isimler tek tek isim vererek, örgüt faaliyetlerini ifşa etmedi mi?
76 kişi etkin pişmanlıktan yararlanma başvurusu yapmadı mı?
CHP'li Gürsel Tekin'in, Berhan Şimşek'in, "Suç örgütü" ifşaları gözümüzün önünde cereyan etmedi mi?
Peki şimdi bazıları niye şaşırmış gibi davranıyor?
Ben okuduklarımdan anladıklarımı kısaca yazayım...
Savcıya göre "İmamoğlu suç örgütü bermuda şeytan üçgeni gibi"...
Üçgenin bir ayağında "yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma" gibi uzayıp giden bir liste ve finans ayağı var...
"Eko-Sistem"e akan milyarlarca liradan bahsediyoruz.
Savcı 160 milyar lira, 24 milyon dolar ve 95 taşınmaz mülkten söz ediyor.
"Şeytan üçgeni"nin ikinci köşesindeyse uluslararası güçler, bağlantılar, veri transferleri meselesi var ki, savcı "Casusluk faaliyeti" olarak değerlendiriyor.
CIA, MI6, BND, MOSSAD gibi istihbarat örgütleriyle bağlantılardan söz ediliyor iddianamede...
İddianamenin açıklandığı gün, Almanya merkezli İsrail destekçisi bir Yahudi kuruluşu olan Axel Springer Özgürlük Vakfı'nın "Cesaret Ödülü"nün bu yılki sahiplerinin Ekrem İmamoğlu ile eşi Dilek Kaya İmamoğlu olduğu duyuruldu... "Bermuda Şeytan Üçgeni"nin üçüncü ayağındaysa CHP'nin ele geçirilmesi var...
Para kuleleriyle İstanbul İl Başkanlığı'nın satın alınması süreci buzdağının görünen yüzü...
CHP Genel Başkanı Özel'in iddianame açıklanır açıklanmaz soluğu Silivri'de almasının, çıkışta "İddianame tel tel dökülüyor" açıklaması yapmasının takdirini siz yaparsınız.
Ancak İmamoğlu'nun hırsının vücut bulduğu bu "Şeytan üçgeni"ne karşı Kılıçdaroğlu'nun şansı hiç yok gibiymiş zaten...
Bu yüzden soruyu şöyle sormak istiyorum.
Kılıçdaroğlu'nun suçu ne?
Fakir olmak mı?
Ya da parayla şekillendirilen, teslim alınan bir CHP'den millete nasıl bir fayda gelebilir?
Şimdilik iddianameye yansıyanlar elbette iddia boyutunda... Ancak CHP medyasının bile süngüsü açıklananlarla düştü öyle ki hemen "CHP'yi kapatmak istiyorlar" yalanına sarıldılar.
Oysa savcı hukukun gereğini yaptı ve yasa dışı faaliyetlerle ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nı bilgilendirdi. Olan biten bu...
Zaten Başsavcı Akın Gürlek'in, kapatma isteme gibi bir yetkisi yok.
Yargılama başladıkça neler olacak hep birlikte izleyeceğiz, ancak İmamoğlu'nun somut iddialara karşı, sanık kürsüsünden şiir okuması, siyasi savunmalar yapması yargı heyetini etkilemeyecektir. Zira, hakimler ellerindeki delillere ve bu delillerin gösterdiği yola doğru yürüyecektir.

TEŞEKKÜRLER GÜNGÖREN BELEDİYESİ
Güngören Belediye Başkanı Bünyamin Demir ile yolumuz hiç kesişmedi. Ancak ilçesinde teveccüh gördüğü de muhakkak...
Bu yüzden genelde hep şikayetler yazılır ama iyi olanı da övmek gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca kentsel dönüşüm sürecindeki herkesin de bilgilenmesine yazacaklarımın faydası olacaktır diye düşünüyorum.
Neyse meseleyi uzatmayayım...
Güngören'de kentsel dönüşüme giren bir dairemiz var. Bina yıkıldı. Şu anda arsa durumunda ancak yan binadaki komşulardan kaynaklanan çeşitli sorunlar sebebiyle de gecikmeler yaşıyoruz. Henüz ruhsat başvurusu yapamadık...
Yani şu an için bizim binanın yerinde boş bir arsa var...
İşte tam burada yasal bir prosedür varmış. Gazeteci olarak ben de ilk kez duydum. Güngören Belediyesi Mali İşler Müdürlüğü'nden arayan bir hanımefendi, "Emlak Vergisi dönemindeyiz, daire beyanınızı arsa olarak güncellemeniz gerekiyor. Aksi durumda 5 bin lira cezası var. Sizi bilgilendirmek için aradık. Lütfen tapu ve kimlik ile gelip yeni beyanda bulunun" dedi...
Bir hoşuma gitti sormayın...
Zira bu durum benim aklıma bile gelmezdi.
Ruhsat çıkarma aşamasında da o 5 bin lira usulsüzlük cezasını içimiz acıya acıya öderdik...
Üstelik arayan hanımefendi "Komşularınızdan telefonlarını açmayanlar var. Lütfen onlara da haber verin" diye uyardı. Tabii hemen binadaki tüm komşuları uyardım. Onların da cezalı duruma düşmesini önledik.
Özetle, özlediğimiz bir belediyecilik yaklaşımı görmenin sevincini yaşadık. Darısı kentsel dönüşüm ve ruhsat aşamalarında da işlerin tereyağından kıl çeker gibi ilerlemesine... Teşekkürler Güngören Belediyesi...