Bir devir kapanıyor.
Nasıl mı?
Gelin yakından bakalım olup bitene.
Dünyada hüküm süren 'büyük güç mücadelesi' yeni bir 'düzen' için temellerini atıyor.
Bunun temel aksları olarak da karşımıza şunlar çıkıyor:
Sermaye akışları.
Teknoloji.
Savunma.
Bunun için de yapılan yatırım seçimlerinde 'jeopolitik üstünlük, teknolojik bağımsızlık ve stratejik kaynak kontrolü' temel belirleyiciler.
Bunu kim mi diyor?
Morgan Stanley, JP Morgan gibi kurumlar.
"Ulusal Güvenlik Endeksi" oluşturma ile birlikte hem de.
Velhasıl yatırımcılar seçimlerini devlet politikası ile yapma eğilimini gösteriyor Amerika Birleşik Devletleri'nde.
Ve bunun 'kalıcı' bir yapı olacağının sinyalleri gelmeye başladığı belirtiliyor.
'Üretim güvenliği doktrini'.
Nükleer enerji ve uranyum, batarya ve enerji depolama, lityum ile nadir toprak elementleri ve stratejik metaller sektörlerinden oluşuyor.
Ve bunlar 'stratejik kaynakları' millileştirme, Çin bağımlılığını azaltma ve üretimi içeriye çekme bileşenlerinden oluşan 'Trump Trade' mevzunun odağında yer alıyor.
Amaç ise aşikar:
21. Yüzyılın popüler kavramı ve belki de belkemiği olmaya namzet olan stratejik 'dayanıklılık'.
COVID-19 salgınıyla birlikte herkesin tekrar ayırdına vardığı 'kendi kendine yeterli olma' kavramı 'büyük güç mücadelesi' bağlamında enerji bağımsızlığı, teknoloji üretimi ile savunma sanayi akslarında 'yerli ve milli' olmayı gerektiriyor.
Uranyum.
Nadir toprak elementleri.
Savunma sanayi.
Dünyanın dört bir yanındaki 'jeopolitik kırılmaları' ucundan incelediğimizde karşımızda hep bu mevzular çıkıyor.
İşte bu, bir devrin kapandığının resmidir.