Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarını Destekleme Ajansının, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi'nin ve TİMBİR'in ortak düzenlediği panele hazırlanırken dikkatimi çeken bu konuya önemine istinaden daha detaylı değinmek istiyorum.
"Batı Azerbaycan'a Dönüş: İnsan Haklarının Üstünlüğü İçin Önemli Bir Şart"
Ankara'da düzenlenen bu program çok kapsamlıydı. Sayın İlham Aliyev'in mesajıyla açılan toplantıda Aliyev, "Ermenistan'da Azerbaycanlı bırakılmadı" diyerek Batı Azerbaycan'da yapılan etnik temizliğe dikkat çekti ve ekledi "camiiler, mezarlıklar, tarihi anıtlar bilinçli şekilde yıkıldı. Amaç, Azerbaycanlıların izini silmek ve bölgenin tarihini yeniden yazmaktı".

Türk kapısı: Nahçıvan
Programda konuşan Sayın Efkan Ala'nın "Türk kapısı Nahçıvan ile Azerbaycan anakarası arasında sağlanacak bağlantı, Türkiye'nin Orta Asya ile arasındaki bağı kuvvetlendireceği gibi Türk dünyasının gücüne güç katacak, halklarımızın daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır" şeklindeki değerlendirmesi önemliydi. Zira bu tespit, coğrafi ve siyasi bir tespit olmasının yanında hukuki bir dayanağa da sahip.
"Türkiye ve Azerbaycan Medyası Odağında Batı Azerbaycan'a Geri Dönüş"
Erzincan'daki toplantıda meselenin odağına medyayı alarak değerlendirmeler yapıldı. TİMBİR Başkanı Süleyman Basa Karabağ zaferini tek değil çifte zafer olarak niteledi. Zira askeri zafer medyanın gücüyle dezenformasyona maruz kalmadı ve bu haklı dava dünyaya doğru anlatılabildi. Azerbaycan Basın Konseyi Üyesi Agil Alasger de meseleye aynı açıdan baktı, Türkiye ve Azerbaycan medya kuruluşlarının ortak hareket etmesinin getirdiği gücü anlattı.

"Haklılık anlatıldıkça anlaşılır"
Birinci Karabağ gazisi ve "Vətəninfo.az" sitesinin baş editörü Nahid Canbakışlı bu konuyu gündemimize taşıyan, organizasyonlarla duyuran kıymetli bir dostumuz. Yaklaşımı oldukça net. Ermenilerin kovduğu kimselerin bir toprak talebi derdinde olmadığını, sadece ata topraklarına gitmek istediğini belirtiyor ve soruyor: "Buna hakları yok mu?". Bendenizin de konuşmacı olduğu panelde Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes Demir, Birlik Haber Ajansı (BHA) Genel Müdür Muhammet Kaçar, Adıyaman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şehrebanu meseleyi kendi birikimleri üzerinden değerlendirdi. Ortak cümle şuydu: "Geri dönüş bir hak ve kamuoyunu bilinçlendirmek ortak ödevimiz".
Tek milletin, diasporası da ortaktır!
Yıllar önce Bakü'de bulunduğum zamanlardan Haydar Aliyev'in "iki devlet tek millet" sözünü görmüştüm. Orada konuştuğum kimseler, oğul Aliyev'in bu sözün üstüne çıktığını ve şunu eklediğini söylemişlerdi: "Madem biz tek milletiz, o zaman bizim diasporamız da tektir". Biz de Batı Azerbaycan'a dönemeyenlerin hakkını ve hukukunu bu yaklaşımdan hareketle ele almalıyız bence...

Meselenin hukuki durakları...
Meseleye hukuk odağında bakınca karşımıza "toprağından sürülen, göçe zorlananlar" çıkıyor. Uluslararası hukuku bu odaktan hareketlendirmek gerekiyor. Bunu yaparken üç hususu bilmemiz şart:
1920 Antlaşmaları: Moskova ve Kars antlaşmaları yani. Bunlar özellikle Nahçıvan'ın Azerbaycan toprağı olduğunu tescilliyor. Bu duruma Türkiye sadece bu şartla onay vermiş oluyor. Türkiye'nin bu duruma dolaylı da olsa müdahil olma imkânı var. Geçit hakkının sağlanması da bir hak. Zira Nahçıvan, Azerbaycan'ın anklav (*) bir parçası.
BM Kararları: Karabağ konusunda BM'nin 1993 yılındaki 822, 853, 874, 884 sayılı kararları Ermenistan'ın işgalciliğini tescilliyor. Bugün konuşulan yerlerin birçoğuna dair tespitler var.
AİHM Kararı: 1992 yılında savaş sonrası ayrılmak zorunda kalan altı kişi, Laçin bölgesinde yer alan ve Ermenilerin kontrolündeki evlerine dönemedikleri gerekçesiyle AİHM'e başvurdu. AİHM, Ermenistan'ın Yukarı Karabağ'da işgal ettiği bölgelerde yargısal sorumluluğu bulunduğuna ve bu engellemenin insan haklarına aykırı olduğuna karar verdi (**).

Planlı, gerçekçi ve kurumsal adımlar atılmalı...
Devletler hukuku bağlamından çok bireysel hak arama odağına yönelmek gerekiyor sanırım. Bazılarının yapıldığından eminim ama şu adımların atılmasını önemli buluyorum : * Bireysel olarak AİHM'e yoğun başvuru yapmak gerekiyor. * BM nezdinde bireysel benzeri adımların atılması önemli, konu idari birimlerde konuşuldukça yargıyı etkileyecektir. * Bu konuda "sembolik yargılama yapan" insan hakları oluşumlarının harekete geçirilmesi "farkındalık adına" mühim. * Azerbaycan ve Ermenistan mahkemelerinde bu konu konuda başvurular yapılmalı. Ve son olarak bu konunun hukuki boyutu ile ilgilenen sivil toplum yapılarının çoğaltılması elzem.

(*) Bir ülkenin sınırları dışında olan ama kendisine ait olan siyasi bölgeye ait topraklara anklav denir.
(**) Chiragov ve Diğerleri / Ermenistan - 13216/05 - 16.06.2015 tarihli karar