Sadece dünya siyasetindeki -ve bazıları 'tsunami' şiddetinde olabilecek- dalgalanmalar değil, ülke içi siyasetteki dalgalanmalar da ilginç görüntüler çıkarıyor karşımıza.. Her an başka yönlere savrulabilecekmiş havası vermekten fayda uman bazı odaklar da ümitsiz olsalar bile, yine de çırpınışlar içindeler..
Önce içerdeki gelişme ve daha doğrusu dalgalanmalara değinelim..
Başkan Erdoğan, 2024'ün 26 Ağustosu'nda, Sultan Alpaslan liderliğindeki Selçuklu Ordusunun Bizans İmparatorluğu ordusuna karşı kazandığı 1071- Malazgirt Zaferi'nin yıldönümünde, o zamana kadar söylenmemiş bir gerçeği dile getiriyor ve Müslümanların, Anadolu'da hâkim olmalarıyla noktalanan o zaferin sadece Türklerden değil, Kürt ve diğer mahallî Müslüman unsurlardan oluşan Müslüman güçlerin işbirliğiyle kazanıldığını dile getiriyordu..
Bu gerçek, önceden de biliniyordu.. Ama, laik-kemalist tarih masalları yazanlar sadece bir etnik unsurun üstünlüğüne dayalı bir dünya kurmak isterken, diğer Müslüman unsurları yok saymak gereğince bir tarih anlayışı dikte etmeye kararlıydılar.. Ama, işte o gün, Devlet Başkanı konumunda olan bir şahsiyetin ağzından ilk olarak ifade edilmiş oluyordu.. (Esasen, biz de 4 sene öncelerde 'Göçebe çadırından Cihan devletine.. SELÇUKOĞULLARI.. Bu, bizim hikâyemiz' ismiyle yayınlanan kitap çalışmamızda bu gerçeği etraflıca ele almış ve zaferin bölgedeki bütün Müslüman unsurların işbirliğine işaret etmiştik..)
O konuşmasında Başkan Erdoğan ilginç bir ifade daha kullanıyor, dünyadaki ve bölgedeki gelişmelere işaret ederken 'iç cepheyi tahkim etmek'ten de söz ediyordu. Bu söz durup dururken söylenmemişti, herhalde.. Amerikan emperyalizminin eski Dışişleri Bakanlarından Condoleezza Rice, Ortadoğu'da 'Birinci Dünya Savaşı' sonunda İngiltere ve Fransa temsilcilerinin adıyla anılan 'Sykes -Picot Anlaşması'yla çizilen sınırların bugünkü dünya dengeleri ve şartlarına artık uygun olmadığını ve '21 adet sınır değişikliklerinin kaçınılmaz olduğunu ifade ediyordu.
O sözlerin üzerinden evet birkaç yıl geçmişti, ama, diplomai entrikaları alanında özellikle de Amerikan emperyalizminin Müslüman coğrafyaları üzerinde büyük entrikalar tertip etmek hevesinde olduğu daha derinden hissedilmeye ve şeytanlıkların ayak sesleri işitilmeye başlanmıştı..
İşte bunun içindir ki, Başkan Erdoğan, 'iç cephenin tahkim edilmesi' zaruretine bilhassa vurgu yapıyordu. Nitekim ondan kısa bir süre sonra, Meclis'in yaz tatilinden sonra, 1 Ekim 2024'te ilk toplantısını yaptığı gün, 'Cumhur İttifakı'nın öteki üyesi MHP'nin lideri Devlet Bey, beklenmedik bir şekilde, o ilk toplantıya girişte, DEM Parti milletvekilleriyle el sıkışıyor ve bu davranış yüzlerde bir memnuniyet rüzgarı oluşturuyordu.. Çünkü, MHP uzuun yıllardan beri bir etnik unsurun üstünlüğü anlayışının öncüsü ve sözcüsü durumunda gözüküyordu.. Ve birkaç gün sonra da, Devlet Bey, PKK terör örgütünün lideri Öcalan'ın PKK'yı feshetmesi/ dağıtması ve bu yolda açık bir çağrı yapması gerektiğini dile getiriyor ve partisinin Meclis Grubu'nda yaptığı bir konuşmada da, 'Üstünlük soyda değil, takva ve fazilettedir..' diyordu.. Bu net beyan, aslında, Kur'an'ın bize öğrettiği ve bütün insanlara bakışımızın temel ölçüsünü veren (Hucûrat Sûresi, 13. âyet'teki) 'ilâhî ölçü ve işaret'ten başka bir şey değildi. (Ki, Devlet Bey'in o yaklaşımını ve alkışladığımız için, bazı târizlerle karşılaşınca, 'Bu mübarek ölçüyü kim söylerse söylesin, alkışlarım..' cevabını vermiştim.)
Evet, anlaşılıyordu ki, Tayyip Bey de, Devlet Bey de, öyle, durup dururken konuşmamışlar, bölgemizde oynanmak istenen entrikaları görmüşler, ortak bir akılla ve DEVLET KARARI olarak, iç barışı sağlamanın yol ve yöntemlerini düşünüp taşınmışlar ve takip edilmesi gereken, en sağlıklı yolu belirlemişlerdi. Ve daha mühimi, bu teşebbüs, halkımızın hemen her kesiminde derin bir kabul ve memnuniyetle karşılanmıştı.. Etnik farklılıklara fazla hassasiyet gösterdikleri MHP ve DEM Parti tabanında da büyük çapta bir memnuniyetle karşılanmıştı..
Ve son 10-11 ay içinde bu yolda alınan mesafeler ve 'Terörsüz Türkiye' idealinin ülkenin doğusundan batısına, her tarafta sevinçle karşılandığı ve oğlunu askere gönderenler kadar, çocukları kandırılıp dağlara kaçırılmış anne-baba ve ailelerin bütün fertleri, gelinen bu merhaleyi sevinçle karşıladılar.. Ve dahası, hele de DEM Parti ve MHP kadrolarındaki başlangıçta oluşabilecek, 'Bir oyuna getirilmeyelim..' şeklinde bir takım endişelere mahal bırakmayacak kadar bir karşılıklı güven hasıl oldu..
Ama, bu durumdan rahatsız olanlar yok mu?
Olmaz olur mu?
En başta da, kısa ismi 'İP' olan bir siyasî partinin hele de liderinin, sağlam mantık ölçülerini tersyüz eden açıklamaları, Müslüman halkımızın dikkatinden kaçmıyor ve kaçmayacaktır.. Şahsen, o kişiyi ve peşinden sürüklenenleri ayıplıyor ve gerçek 'İyi'likler ve hidayet diliyorum..
Elbette sosyal medyada veya diğer yerlerde, fitne çıkarmak için fırsat bekleyenlerin de dikkatle takip olunması gerekir..
*
Bu vesileyle değinmeden geçmekte zorlandığım bir saygısızlık ve tahrikçiliğe, kışkırtıcılığa değinmeliyim:
Geçenlerde '15 Temmuz 2016-Darbe Hıyaneti'nin, -o hassas anda, geçmiş darbelerde benzeri görülmeyen bir şekilde- liderini bulduğuna inanan geniş halk kitlelerince yenilgiye uğratılmasının 9. yıldönümü münasebetiyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nin bir şubesinde de bir şiir okuma programı düzenlenmişti.. Ama, bu gibi programları fırsat bilip, toplantının atmosferini kendi istediği yöne çekmek isteyenlerce kullanmak isteyenlerin çıkabileceği ihtimali hesap edilememişti, her halde.. Nitekim, taşkın heyecanlı biri, programda olmadığı halde, orada bulunan hemen herkesi rahatsız edecek şekilde, 'terörist başıyla ve diğer teröristlerle ve onların destekçileriyle görüşmeler yapılması yolundaki çalışmaları kesinlikle kabul etmeyeceğiz..' kabilinden hiddetli ve şiddetli laflar etti, itirazlara aldırmadan.. Hatta, kürsüden inmemekte bile direnecek kadar..
Hani, neredeyse kavga çıkmasına ramak kalmıştı.. Sanki, İP lideri ve onun gibi düşünen daha başka particiklerin lider kadrolarınca oraya özel olarak gönderilmiş gibi..
Bu benzeri küçük örnekler deyip geçilmemeli.. Çünkü, nice büyük yangınlar da küçük kıvılcımlardan başlıyor..
Gelinen bu hayırlı gelişmeleri bu gibi kışkırtıcı elemanlara feda etmemek dileğiyle..
*