Terörsüz Türkiye, çeşitli odakların tüm kışkırtmalarına rağmen rayında devam ediyor.
Çünkü bu süreç, sosyolojinin olgunlaştığı ve şartların netleştiği bir dönemde gerçekleşmekte.
Kimileri çokça edebiyat yapsa da devletin oluşturduğu atmosfer; legal çerçevede kalıp, siyasi yarışta yürümeyi makul ve tek seçenek olarak öne çıkarıyor.
Terörsüz Türkiye yolculuğuna devam ederken, Meclis komisyon süreci sonrası Genel Kurul aşaması gündemde.
Genel Kurul'a sunulacak yasa teklifleri şimdiden merak konusu.
Bu bağlamda pek çok konu yeniden gündeme getiriliyor.
Seküler Kürt siyasetinin bazı hususları yerli yerine koyması gerekiyor.
Devletin siyasetin alanını güçlendirmek gibi bir anlayışı ve sabrı varken bu konjonktürü daha fazla 'almak' bağlamında kullanma gayretini en basit tarifiyle 'kolaycılık' olarak değerlendiriyorum.
Hani bir söz vardır ya; her şeyi devletten beklememek lazım.
Recep Tayyip Erdoğan, bu meseleye samimi yaklaşımlarla mesafe aldıran bir lider olarak "baldıran zehiri içmek" pahasına pek çok hakkı, Kürt vatandaşlarının hizmetine sundu.
Bu noktadan sonra gündeme gelecek her hak talebi artık siyasi yarışın konusu olabilir.
DEM Partili pek çok siyasinin süreci maksimalist yaklaşımlarla ele alması doğru değil.
Yazıma konu yaptığım mevzu; anadilde eğitim meselesi!
İstiyorlar ki; Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizin çoğu ilinde Kürtçe, 'tek resmi ve eğitim dili' olsun. Bazı siyasiler bu talebi "anadilde eğitim hakkı" olarak sınırlandırarak ifade ediyor.
TÜRKİYE'DE KÜRTÇE'NİN GÜNCEL DURUMU NEDİR?
Türkiye'nin tek resmi dili vardır; Türkçe.
Erdoğan döneminde Kürtçe'nin sokakta ve sosyal hayatta kullanımı normalleştirilmiş, yasaklar kalkmıştır. Bununla beraber Kürtçe'nin nezih kullanımını, yeni nesil Kürtlere sunma bağlamında TRT'ye TV kanalı kurdurulmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı devlet okullarında Kürtçe dersinin eğitimi seçmeli olarak başlatılmıştır. Üniversitelerde Kürtçe bölümler açılmış ve Kürtçe dilinde tezler yazılmaktadır.
Kürt vatandaşlar çocuklarına Kürtçe isim koyamazken bu seviyeye gelmeleri önemli bir gelişmedir. Bu gelişmede Erdoğan'ın adalet ve insan hakları perspektifi, zemini oluşturmuştur.
Buradan sonrası Seküler Kürtlerin siyasette alacakları seviyeyle doğru orantılıdır. Legal taleplerini siyasi zeminde dile getirebilir, demokrasi bağlamında propagandalarını yapabilir ve tüm partilerle seçim yarışına katılabilirler. Devlet kimseye "şu argümanı ifade edemezsin" demiyor. Parti programını toplum çoğunluğuna kabul ettiren kazanır ve vaatlerini gerçekleştirme fırsatı bulur.
Seküler Kürtler bu yarışın dışında değil bizatihi "daha eşit olma" söylemleriyle örtüşür biçimde içindedir ve bu şekilde yansıma bulması gerekir.
ANADİLDE EĞİTİM NEDEN SORUNLU?
Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Bir örnekle açıklayalım.
Katalonya, İspanya'ya bağlı bir bölgeydi. Yaklaşık yedi buçuk milyon nüfusu var. Bölge nüfusu, İspanya nüfusunun %16'sını oluşturuyor. 27 Ekim 2017'de İspanya'dan ayrıldıklarını ve bağımsızlık ilan ettiklerini duyurdular.
Peki bu sürecin temelinde ne vardı? İspanya'nın bölgeden bölgeye değişen ekonomik koşulları da nedenlerden biriydi. Diğer önemli faktör ise eğitimde kullanılan dilin farklılaşması. Bölge halkının tamamı Katalanca bilmekle birlikte, İspanyolca ikinci plana atılmıştı. Anadilde eğitim, zihinlerde ayrışmayı doğurdu.
Şu çok net bir olgu; Dilde ayrılık, fiziki ayrılığı da doğuruyor.
Bu realite, Türkiye için de geçerli. Türkçe'nin ülkenin tüm bölgelerinde öğretilmesi ve resmi olarak okullarda eğitim dili olması, ülkenin birlik ve beraberliği için de çimento niteliği taşır.
KÜRT VATANDAŞLARIN HANE GELİRİ ARTTIKÇA KÜRTÇE KULLANIMI AZALIYOR
Bir araştırma, ilginç bir veriyi ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre; Üst kimliğini Kürt olarak tanımlayan katılımcılar, "Anadilinizin varlığını sürdürmesi önündeki en büyük tehlike sizce nedir?" sorusuna 62,9 oranında "Ailelerin çocuklarıyla Türkçe konuşması" dedi.
Yine araştırmanın tespitlerine göre; Kürt vatandaşların hane geliri arttıkça Kürtçe kullanımı azalıyor, Türkçe kullanımı artıyor.
Bu veriler kapsamında pek çok husus tartışmaya açılabilir.
Kürtçe'nin günlük hayatta kullanılmasını isteyenlerin hane içinde daha fazla Türkçe dilini tercih etmeleri gerçekten şaşırtıcı.
Büyük şehirlere göç, ekonomik ve sosyal statüde sınıf atlamak, daha fazla Türkçe konuşma eğilimini ortaya çıkarıyor.
Kürt vatandaşların açmazı; Kürtçe'yi gençlerinin daha iyi konuşmasını ve günlük hayatlarında olmasını arzuluyorlar fakat dil eğitimi meselesini, bizatihi kendileri hane içinde uygulamaktan kaçınıyorlar. "Anadilde eğitim" anneden çocuğa geçmedikten sonra devlet, okullara yerleştirmiş, bir anlamı kalmıyor.
Kürtçe hassasiyeti olanlar önce hane içinde Kürtçe'ye eğilerek dillerini geliştirebilirler.
Kürt vatandaşlar dilin eğitimi görevini, ebeveynlerden devlete doğru yönlendirmeyi tercih ediyor. Çözüm arayışında yanlış adresle zaman kaybediyorlar.
Madem bu konuda hassasiyetleriniz var, o halde evde emek vermek gerekmez mi? Samimiyet testi önce hanelerde verilmeli.