CHP, siyasî çizgi olarak doğru, makul bir yol tutturamıyor.
"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda sorumlu bir CHP var.
Başta İstanbul olmak üzere CHP'li belediyelerdeki yolsuzluk soruşturmalarında ise gerçekleri örtme telaşında sorumsuz başka bir CHP var.
Şaibeli kurultayların hedefindeki Ekrem İmamoğlu için siyasî geleceğini yakan bir Özgür Özel var...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu'nu savunurken, "Kendi namusum kadar kefilim" dedi. Üstelik yolsuzluk soruşturmasında İmamoğlu ile birlikte ismi geçen İBB bürokratlarının hepsi için namusunu ortaya koyarak kefil oldu.
Bir daha söyleyelim; Özel, siyasi hayatının en büyük hatasını yaptı, namusunu ortaya koymayacaktı...
Tezatlar içinde şaşkın, telaşlı, ürkek, eli ayağına dolanmış bir CHP, çıkış yolunu nasıl bulacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı konuşmada CHP'nin iki arada bir derede kalışının altını çizdi.
"Meclisimizin süreci sahiplenmesi ve desteklemesi, son derece kıymetliydi. Bu sahiplenmenin gerçekleşmesinden memnuniyet duyuyoruz" dedi.
Komisyonun ilk iki toplantısında kararların oy birliği ile alınmasını, yapıcı ve ümit verici gelişme olarak değerlendirdi.
CHP'nin Komisyondaki duruşu gerçekten takdire değer. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, dün üçüncüsü yapılan Komisyon toplantısında, önceki toplantıları amacına uygun, disiplinli ve muntazam bir şekilde yürüttükleri için üye milletvekillerine teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin tezatlarını hatırlatmadan geçmedi.
Türkiye'nin hâlen en büyük sorununun; siyasi rekabeti yıkım siyasetine çeviren, hükümeti yıpratmak için devletin kurumlarını itibarsız hâle getirmeyi meşru gören çarpık muhalefet anlayışı olduğunu söyledi.
Muhalefetin, Manavgat'taki rüşvet skandalını aklamak için emniyet ve yargı mensuplarına "kumpas iftirası" attığını belirten Erdoğan, "İstanbul merkezli yolsuzluk ve sahtekârlık soruşturmasında olduğu gibi devletimiz, milletin hakkını yiyen haramzadelere acımamış, hepsini kulaklarından tutup adalete teslim etmiştir" dedi.
Gerçek bu iken CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul'da başlayan soruşturmaları bir darbe olarak nitelemekte, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "cunta başı" diye hakaret etmektedir.
Hangi CHP?
Terörsüz Türkiye için yürütülen Komisyon çalışmalarında milletimizin beklediği sorumluluğu taşıyan CHP mi?
Yoksa adaletin yerini bulmasını önlemeye çalışan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı suçlayan, devlet kurumlarını tehdit eden, İngiltere'ye yalvaran, yabancılardan medet uman sorumsuz CHP mi?
Özgür Özel, kendine gelmeli, CHP'yi; Ekrem İmamoğlu'nu ne pahasına olursa olsun Cumhurbaşkanı yapmaya kilitlenmiş bir organize işler merkezine çevirmekten vazgeçmelidir.
CHP; lideri Özgür Özel olan bir ana muhalefet partisi mi?
Yoksa, şaibeli kurultaylarla cumhurbaşkanı hevesine kapılmış bir muhterisin el koyduğu siyasi organizasyon mu?
Özgür Özel hiç olmazsa şuna uyanmalıdır:
Yıllardır CHP'ye destek veren yandaş medya, bu medyadaki etki ajanları şimdi Özgür Özel'i tehdit ediyor.
Gazetelerinde ve televizyonlarda şimdi İYİ Parti ile Zafer Partisi'nin goygoyculuğu yapılıyor.
CHP değil, İYİ Parti ve Zafer Partisi destekleniyor.
Yeni gözdeleri Özgür Özel değil, Müsavat Dervişoğlu ve Ümit Özdağ...
Özgür Özel'in, makul ve milletten yana siyasete dönmesi için bu bile gözünü açmayacak mı? Açamayacak mı?