CHP yönetimi, 3900 sayfalık iddianamede "özetlenen" rüşvet, irtikap ve ihaleye fesat karıştırma faaliyetlerinin yargıya taşınmasını, AK Parti'nin kendilerine yönelik "operasyonu" gibi göstermeye çalıştı.
İmamoğlu ve 402 şüpheli, aslında çok dürüstmüş... Çok başarılı bir şekilde belediyecilik faaliyeti yürüttüğü için hükümet kendilerine musallat oluyormuş...
Ekrem İmamoğlu'nun hiçbir gayrimeşru işi yokmuş da sırf Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için yargı kullanılarak önü kesiliyormuş!
"Mış ve miş"lerle süreç yürümedi elbette.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ekibinin algı çalışmaları, gerçekliğin duvarına tosladı.
Yedi aydır devam eden soruşturma kapsamında iddialar; somut ve net verilerle ortaya kondu.
Dün itibarıyla mahkeme iddianameyi kabul etti ve yargı süreci startını verdi. Soruşturma süreci bitti, kovuşturma süreci başladı. 105'i tutuklu 407 şüpheli hakkında dava açıldı.
Artık "şüpheli" değil, "sanık" ifadesini kullanacağız.
Silivri'de görülecek duruşmalarda tüm sanıklar ve müdafileri dinlenecek. Süre sınırı olmadan kendilerini savunacaklar. İddialar karşısında delilleri varsa ortaya koyacaklar ve ifadeleri, kayıtlara geçecek.
Hakim, savcılığın dosyaya eklediği maddi veri ve raporlara ek olarak daha detaylı raporlar isteyebilir. Bununla beraber bazı teknik konularda bilirkişileri devreye alabilir.
Ve mahkeme, yargı süreci sonunda suç tespiti yapar ve kararı o yönde verirse sanıklar hakkında infazlar gerçekleşir, suç tespiti yoksa beraat edilirler.
HÜKÜMETİ VE YARGIYI İTHAM ALTINDA BIRAKMAK!
Görüldüğü üzere yargı süreci gayet açık, net, objektif, bağımsız ve somut veriler üzerinden ilerlemekte.
Partisindeki yolsuzluk şüphelilerine "git-aklan-gel" diyemeyenler; ya o iddia edilen örgütün parçasıdır, ya da çok ciddi bir aymazlığın içindedir.
Halkın maddi birikimini kendi ikballeri için ceplerine indirenler, yargı sürecinden münezzeh mi tutulacaktı? Devlet, suç isnatlarını görmezden mi gelecekti?
İddianamede adı konulan İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü'nün altı yöneticisinden üçünün etkin pişmanlıktan yararlandığını biliyoruz. Bunların dışında 76 sanığın da yine "itirafçı" olduğu kayda geçirildi.
Aylardır, mağdurların ifadelerini ve şikayetlerini konuşuyoruz.
Ortada gün gibi aşikar gelişmeler yaşanırken CHP yönetimi algı çalışması yaparak süreci iktidarın üzerine yıkmaya çalıştı.
Ama şikayet eden de edilen de CHP'li olduğu için ve süreç içinde ortaya saçılan somut deliller çok şey söylediği için artık büyü bozuldu.
CHP parti yönetimi zorda.
Süreçte en çok da kullanılan gençlere, sokağa ittirilen üniversitelilere üzülüyorum.
Dilerim devam ettikleri hayatlarında, olayları analiz ederken daha ferasetle ve suhuletle bakmayı öğrenirler.
CHP, ARINMA SÜRECİNE GİRECEK Mİ?
CHP'de korku duvarı aşıldı.
Artık kimse susmuyor.
10 CHP'li milletvekilin Genel Başkan Özgür Özel'e yolsuzluk iddialarıyla ilgili mektup göndermesinin ardından bu kez de eski 16 CHP milletvekili de 'Partiyi yolsuzluktan temizleyin' çağrısı yaptı. Mektupta CHP içinde hızlı bir arınma süreci başlatılması gerektiği dile getirildi.
Ve Kemal Kılıçdaroğlu...
O da susanlar arasındaydı ama 3900 sayfalık iddianameyi gördükten sonra o da konuştu. Hem de ne konuşma... Kılıçdaroğlu, zehir zemberek ifadelerle CHP yönetimine yüklendi.
Kılıçdaroğlu, "CHP derhal arındırılmalıdır" dedi ve ekledi; "Hesap vermek her bir CHP'linin namus borcudur. CHP rüşvetlerle, yolsuzlukla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılamaz, bunlarla bir araya gelemez. Yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir."
Aslında aylar öncesinde mesajı üstü kapalı vermişti; "Çalanların yüzüne tükürülür" demişti.
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlık döneminde, hatırlayınız çok sert muhalefet yaptı. Zaman zaman hakaret davalarına muhatap oldu. Ve fakat hiçbir zaman akçeli işlerin konusu olmadı.
Kılıçdaroğlu'nun "arınma" çağrısı, siyasette ilkelerin korunması bağlamında önemli ve değerlidir.
Bakalım, Özgür Özel kendisine yönelen tavsiyelere kulak vererek daha ilkesel tutum alacak mı? Bu açıdan kongrede ne söyleyeceği merak konusu.
Gerçi "eli mahkum" durumu nedeniyle çok bir şey beklemeyenler de yok değil.
Ve'l hasıl-ı kelam;
Yaşanan yargı süreci, CHP'nin söyleminde olduğu gibi siyasi değil, hukukidir. Bu net ortaya çıktı.
Ve fakat bu davanın sonuçları itibarıyla siyasi yansımaları olacak.