Türkiye Basın Federasyonu'nun Ankara'nın tarihi semti Hamamönü'nde iki katlı taş bir binası var. Avluda meyve ağaçlarının ve üzüm bağlarının altında da geniş bir çardak var.
Federasyon Başkanı Sinan Burhan siyasetçi ve gazeteci misafirlerini yaz aylarında hep orada ağırlıyor. Ankara ile özdeşleştirilen tüm o kasvet imalarına, gri ton vurgularına rağmen Hamamönü sohbetlerine doğrusu gazeteci merakıyla beraber neşe de hakim.
Dün de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin vardı kalabalık bir gazeteci grubunun karşısında. Kameralar henüz açılmamışken "Bugünlerde siyasetin en popüler bakanı yine sizsiniz" diye takıldım Sayın Bakan'a.
Cevabı biraz geriden başlattı.
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nde öğretim üyesi iken Zühtü Arslan'ın davetiyle Polis Akademisine geldiğini, gelmeye pek niyeti olmadığını ama Arslan'ın "gelmen lazım, Fetulahçılar her yeri sarmış" deyince "vazife" bilinciyle mücadeleye girdiğini anlattı.
O dönemi iyi hatırlıyorum. Bir heyula gibi her yeri saran terör örgütünün zehirli kolları arka planda küçük bir kadro ve stratejik bir akılla kesilmeye çalışılıyordu. Sert bir dönemdi.
Daha sonra muhterem hocam Nabi Avcı'nın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde de müsteşarlık yaptı Yusuf Tekin.
Eğitim sektörüne çöreklenerek milletin ve devletin iradesini felç etmeye kalkan FETÖ MEB'den sökülüp atılmaya, dershanelerin eğitim sistemi üzerinde kurduğu vesayet bitirilmeye ve elbette yerlerine doğru, sağlıklı ve milli eğitim politikaları geliştirilmeye çalışılıyordu.
O günlerde bir röportaj yaptım kendisiyle. Başbakan, Hükümet ve hassaten Milli Eğitim Bakanlığı FETÖ'nün ve ilginçtir CHP'nin yine hedefindeydi. Sabotajlar, manipülasyonlar, ajitasyonlar gırla gidiyordu.
FETÖ'nün amiral gemisi Zaman gazetesi "eğitime darbe" manşetiyle çıkmış ve bir bakıma AK Parti hükümetinin FETÖ'ye karşı verdiği mücadeleyi su yüzüne çıkarmıştı.
"Paralel yapı kirli işlerini dershanelerde akladı" cümlesini manşete çekmişiz o röportajda.
"Türkiye eğitim sistemini kangrenleştiren sorunların kalıcı çözümü için attığımız ilk adımdan beridir sistematik olarak sabotajlarla karşılaştık. Biz tedbirlerimizi aldık, çocuklarımız için en doğrusunu yapıyoruz" diyor Yusuf Tekin o röportajda. (14 Temmuz 2014 / Star Gazetesi/ https://www.star.com.tr/yazar/tekin-paralel-yapi-kirli-islerini-dershanelerde-akladi-yazi-910685/)
2014'teki mücadele hala devam ediyor aslında.
Bakan olduğu günden beri kesintisiz biçimde Tekin'in şahsını hedef alan, ağır hakaretler ve ithamlarla devam eden, politik eleştiri denemeyecek türden bir "uğraş" var muhalefet cephesinde.
Tekin'i ve onu o göreve atayan Erdoğan'ı pes ettirmeye yönelik bir saldırı.
Son sistematik saldırı 15 Haziran 2025'te yurt içinde ve dışında sorunsuz şekilde yapılan LGS sınavı üzerinden üretilen bir şaibe iddiasıyla başladı. Bir ayı aşkın süredir gündemde.
İyi Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez'in okuyup yanlış anladığı bir paylaşım üzerinden yaydığı yanlış yorumla başladı her şey.
Hadi o yanlış anladı, yanlış yorumladı, bir milyon çocuğu, milyonlarca aileyi üzdü, İmam Hatipli öğrencileri lekeledi ve kimseden özür dilemedi!
Peki ya Çömez'in peşine takılan Özgür Özel'den Muharrem İnce'ye tüm kadrolarıyla CHP'liler nasıl oluyor da ısrarla ve inatla aynı yanlışı sürdürebiliyorlar?
Yanlış anlamaktan nasıl bir fayda umuyorlar?
Belki yüzlerce kez açıklama yapıldı üstelik.
Bakan Bey Hamamönü'nde de iki saat boyunca gazetecilerin tüm sorularını istisnasız cevapladı. Somut verilerle, raporlarla, istatistiklerle anlattı.
FETÖ'nün başlattığı spekülasyon ve manipülasyonları CHP devam ettiriyor bugün.
Sızdırıldı denilen PDF görüntüsü mesela. Bir öğretmen tarafından sınava girmeyen bir öğrencinin kitapçığından sınav esnasında çekilip -telefon yasak oysa- sınavdan sonra paylaşılmış. Aslı değil yani. Sınavdan önce de değil. Şüpheye yer bırakmayacak şekilde somutlaştırılmış bu.
(Tüm detaylar burada: https://www.star.com.tr/guncel/bakan-tekin-sinav-guvenligi-osym-standartlarinda-algi-operasyonu-var-haber-1955115/)
Hal böyleyken saçma sapan iddialar, spekülasyonlar, manipülasyonlar sanki ilk kez duyuluyormuş gibi ifade ediliyor.
Yalan ve yanlış olduğu açıkken üstelik. İnanılır gibi değil.
Kimse utanmıyor.
Özür dilemiyor.
Artık CHP'lilerin bile midesini bulandıran yolsuzluk, hırsızlık dosyalarını, baklava kutularındaki rüşveti perdelemek için küçücük çocukların emeklerinin, hayallerinin, hayatlarının üzerinde tepinmek iktidara muhalefet etmek değildir. Ayıptır günahtır.